D/ağlanmış mevsimlerin nidaları saklı
içimde ve esefle söndürdüğüm lambayı özgüvenimle de şerh düştüğüm karanlığa
çünkü bendeki bitimsiz sevdadır yolumu aydınlık kılan ve ne zamanki sapsam tali
yola, el verendir Tanrı beni bağrına basan bir tesellidir ki O, tecelli olan
yalnızlığın saflarında gezindiğim ömrü yok sayıp da varlığımı sadece O’nun
huzurunda hissettiğim huzur misali bazen bir nida bazen bir fısıltı
tebessümleri yaşa döndüren ne de olsa maneviyattır evrenin bana en büyük ve
değerli armağanı.
Hazanı içime çektiğim baharın
güftesini
Yazmalıyım şimdi
Yazdığım kadar da azgın dalgaları
Dindirdiğim yüreğin törpülenmiş
yarasında giyindiğim
Kâh özlem kâh öfke
Ve bataryam her bittiğinde
Varsa yoksa dilimde Besmele
Öne atıldığım bir savaş gibi
Ömrün her cephesinde bir cihat
Bir yanlışa meyletmemek adına
Varsın olsun sözcüklerin giyindiği
Kordan ve kandan bir elbise.
Aşkın şah damarından sökün eden
nidalar
Ve aşkın kudreti
Semada saklı tutulası bir dilek bir
nida
Bazı bazı yörüngeden çıkan ayın
öfkesi
Samanyoluna sapıp
Yolum da düşmüşken Büyük Ayıya
Küçülen cüssem ve haizi olduğum o tek
zerrem
Altın tepside sunduğum evrene
Kıymetim de bilinmezken
Gıybetin hasıdır metruk yüreklerde
öfke ile raks eden
Ve işte ansızın doğan güneş
Geceyi dağlasa ne ki acılar?
Mızrabın saplandığı nice insan burnu
K/af dağında
Af dahi dilemedikleri Tanrıdan
Ne çok ne çok yoldan çıkmış adı insan
Arz ettiğimse talep bulmaz
Bir inkâr bir itiraftan ziyade
Bir ihtilaf
Nicesi saklandığı kadar metruk
hanelerde
Birbirlerine yağdırdıkları içi boş
iltifat
Ve işte ansızın infilak eder yüreğim
Kotası dolmuş bir kere hüzün denen
bileği
Mademki bükemedi iblis
Öpmekse bana düşer her duygunun
hasını yaşadığım
Haiz olduğumdur sadece aşk ve ilkbahar…
Öyle ya, gün bu sefer de benim için doğar
Yüreğimdeki yasın miadı dolmuştur
Bir kere
Hecelediğimse sadece tek kelime:
Varsa yoksa aşk: itibar
Ettiğim Rabbin varlığında büyüyen
değerim
Oysaki hiçliğin sarmalında geçmedi mi
ömür?
Başıma yağan nur
Ve efkâr yüklü göğün dinerken nöbeti
Aralıksız kat çıkarım
Ket vurulmuş olsa ne ki önümde uzanan
engebeli yolların?
Varsın çatısı aksın acının ve Kaf
dağlarının da burnu uzasın
İhlasla yaşar ve severken
İltimas geçtiğimdir sadece kalem
İtibar görmekse ezelden
Elbet payıma düşeni yaşarım
Yağar da yağar imgeler
Bir damla
Sonra okyanus
Ve işte sonsuzluktur kucak açtığım
Ufkun rotası ve verdiği notası
İlhamla dolu yüreğim ve sürdüğüm
saltanatın
Varsın olsun kör noktası
Ben ki:
Boykot ettiğim kadar nefreti ve
zalimi
İnzivada geçse de ömür
İhbar ettiğimdir
İç sesimde doğup da büyüyen yüreğimi
bekleyen
Varsın olsun kabir
Ne ölümden korkarım
Ne de ölümsüz;
Layığı ile insan olmanın mealidir
Payıma düşen
Varsın olsun itirazı iblisin
Aşkla şerh düştüğü her gün her nizam
Yüzü suyu hürmetine imanın ve sabrın
ve şükrü
Aciz varlığımla sürüklendiğim bir yol
değildir
Nasıl ki adı hayat nasıl ki adı ölüm
Zikrime denk düşen fikrimle
Bağdaş kurduğumdur gök kubbe…
Varsın olsun kapansın tüm kapılar
yüzüme
Bense beylikten de öte bir c/esaretle
Sevgiyi nakşeder işlerim yere göğe
Sığamadığım kadar da bedenime
Kayda değerdir bu sonsuz aşk
İhya edilesi yüreğimde varsın olsun
sonsuz bir telaş…
Coşkumla yandığım yakardığım sadece
Huda
Aşkın nezaretinde aşkın doğumuna
tanık her hücrem
Bitimsiz bir sevgi ve coşkunun da
denklemidir
Varsa yoksa umutla kanat çırptığım
kıblem
Elbet aşkın hatırına bunca telaş
bunca nakış
Nesri ömrü ve sevdalandığım her şiir
Şiarım iken sonsuzluk
Rabbimdir beni bağrına basan
Sözcükler adeta adımı haykıran o dik
yokuş