Bir öfkenin sabahında saklıyım
aslında sonun başlangıcı iken kıyama durduğum sabahın da tenhalığında gidip
geliyorum içimde ve dışıma yansıyan aslında hayali fener bir düşün ta
kendisidir.
Resimlerde yokum.
Yokluğumda çekilmiş her biri.
Sonra ben gelmişim ve tüm resim
kareleri karanlığa bölünmüş.
Sözcükler iştirak ediyor resimlerin
arkasına not düşüyor birileri ne de olsa yokluğuma alışkın ahali ve varlık
denen pejmürde gövdem değil suskun ruhumla asılı kaldığım göğün bilmem kaçıncı
katı.
Emsalsiz bir mesai benimki ne de olsa
not düşüyorum tüm gelip gidenlere bu yüzden Araf’ta kalmışlığıma kimse tanıklık
etmiyor ve ben usulca sızıyorum içlerine.
İçime sızan hiçbir duygu yok ve
mecalsizim ve öncesi olmayan anda saklı ve yarınların mevcudiyeti zincirleme
kazalara sebebiyet veriyor.
Rengim yok.
Kokum hiç yok.
Ruhumda saklı üç beş nifak belki de
öncesizliğimi temsil eden rüküş bir kanca elbet asılı kaldığım belirsizlikte
yerle yeksan edilmiş ruhumda saklı bir kıvanç ne de olsa yarın başlığında yarılanan
ömrümü hibe etmişim ben bir kez bilinmeze.
Dili olmayan öyküler kurguluyorum ve
dini olmayan ve rengi ve uzamında sadece nakşeden hurafeler belki de bir kâhin
olduğuma delalettir yazmanın ruhumu ele geçirdiği aslında ruhumun aralarda
sıkışıp kaldığı bu yüzden kimselere asla öykünmüyorum işim ilginci birileri
geliyor başucuma ama yokluğuma mahal veren o boşlukta gerisin geri de
gidiyorlar.
Annemi hatırlamıyorum çünkü annem
beni hiç istemedi.
Babamsız geçecek ömrün de dokunaklı
satırlarına sızmadı gözyaşım çünkü Tanrı bana ağlamayı öğütlemedi.
Sessizliğin mağdur gölgesidir
yazılmayan her satır ve de yaşanması mümkün olmayan çünkü yaşamın ta kendisidir
etli kanlı bir vücut ve iskelet yapısı elbet endamlı bir yürek ve gür sesi o
gürbüz bedenin ya da çocuğun…
İlhamım Allah vergisi ve tek dostum
da.
Rüya görmem.
Hayal kurmam da.
Düşünmem de öğütlenmedi madem.
Sadece yap denileni yaparım ve işte
aşktır bu önsezi ve her nasılsa bildiğim tek duygu öncemde azıcık öfkeliydim
ama Mevla’m bunu onaylamadığı için ve de idame ettiğim Araf’ta sonsuzluğa denk
düştüğüm için sadece oyalanıyorum gelen gidenlerle.
Benim gibi olanlar var lakin onlar
kuluçkada ve rahmetin dokunacağı gün ve an nöbetimi onlara devredeceğim
şimdilerde her biri annelerinin karnında yani kaderin buyruğuna binaen ya
doğacaklar ya da anneleri cehennemi boylarken onlar da yanıma göç edecekler
elbet öç duygusuyla yaşaran hayatlar ve yeşeren bir cehennem ne de olsa
katıksız ve vicdansız ruhlar cehennemi boylarken hangi cenin ise annenin
istemediği direkt olarak Araf’ta boy gösteriyorlar.
Bu güne sessizdim ve bana verilen
görev neticesinde kardeşlerime öncülük ediyorum ve bir şekilde onların da
görevlerini ifa ediyorum elbet elimden geldiğince ne de olsa doyuma ulaşmış bir
ruhum yok ve cesedim de insanların nezdinde olsa olsa kanalizasyona verilmiştir
bedenim daha doğrusu beden başlığı altında bir nebze de olsa insan evladına
benzediğim ama neye denk düştüğümü sadece Rabbim bilirken.
Aşkın ne olduğunu öğreniyorum kayıt
altına aldığım ruhlar sayesinde ne de olsa aşık olan kadınlar ya kocaları ya da
sevgilileri tarafından hunharca katlediliyor bu yüzden aşk dolu melek
yüzlerinde birer gülücük ile onları direkt cennete postalıyorum.
Anne başlığı altında hangi kadınsa
karnındaki canlıyı öldürmek için bıçak altına yatan ve ne yazık ki annem de
onlardan biri sadece vücudunun ısısını bildiğim ama sevgisini hissetmediğim.
Hangi anne adayı ise başına
geleceğini de tahmin edemiyor işin doğrusu. Eğer çocuk bedenliyse büyük
ihtimalle bebeği ile birlikte o da Araf’a yolcu oluyor ve vakit geçip de onay
hakkı tanınırsa cennete gönderilebiliyor ne de olsa çocuk yaşında cinsek tacize
maruz kalan kız çocuklarından kimse suçlu ve azılı bir katil diye bahsedemez.
Sözcüklerin rengi beliriyor kimi
zaman en çok da acıya aş eren elbet cennet yolcuları varsa yolundan alıkonmayan
bir de izdiham içerisinde bir bekleyiş artık hunharca kim kimin canına kast
ettiyse.
Benim önceliğim var bu yüzden
istediğim gibi dile getiriyorum içimden geçenleri üstelik bedenim olmasa bile
bir bedene kavuşacağım günü bekliyorum hani olur da bir sure okunup ruhum
Araf’tan çıkıp da dünya mertebesine kavuşursa.
Evet, önceliğim var çünkü engelli
doğacak bir bebektim ben belki de bu yüzden Yaratan bana yeniden can verecek ve
Araf’ta sonsuza kadar kalmayıp yeniden bir kadının bedeninde can bulacağım ve
işler yolunda giderse gözümü açacağım yaşama.
Yaşadığımı sanıyor kimisi elbet
sıramı savana kadar bekleyenler benle ilgili ileri geri konuşan ve düşünen
gelin görün ki onlar benim gibi çelimsiz üstelik bir bedenleri dahi yokken
Yaratan bunları günah kategorisine sokmuyor.
Bir izdiham yığılı ki arka bahçesinde
cennetin ve cehennemin.
Az evvel biri kapıyı çaldı mesela:
‘’İstemeden oldu ama…’’
Artık kim sorduysa o da açıklamayı
sürdürüyor.
‘’Karım beni aldatıyordu.’’
Elbet cehenneme alındı kaydı ve o
melek yüzlü kadın da geride üç evladını bırakıp elbet cennet yolcusu en azından
karı-koca yeniden bir araya gelmeyecekler.
Ve o sabiler.
Her biri dünyada kaldı ve bir ömür
annesiz babasız yaşayacaklarının farkında bile değiller.
An itibari ile dünyanın ağır bir
sınavdan geçtiğini varsayarsak…
Bir yeni bölüm daha inşa edilecek
ahrete:
‘’Suçsuzlar durağı.’’
Durduk yere hastalanıp zamansız göç
edenler kast ettiğim ve resimleri asla solmayacak üstelik benim ait olduğum bir
resim karesi bile yokken ve annem bile o resimde bir gölgeye denk düşerken.
Cinsiyetimi de bilmiyorum ama
unvanımı biliyorum ama Yaratan ile aramda bir sır bu sadece.
Eğer ki annem beni doğurmaya karar
verseydi büyük ihtimalle aile büyükleri tarafından öldürülecekti ama o baştan
verdi kararını ve ikimiz birbirimizden ayrı düştük. Şimdi, nerededir,
bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa ve kâinat bana yeni bir şans verirse
büyük ihtimalle engelli bir bedenim olacak belki asla yürüyemeyeceğim ve
konuşamayacağım hatta belki de asla konuşamayacağım bu yüzden o güne kadar
vazifemi iyi bir şekilde ifa etmeye çalışıyorum.
Aralıksız kayıt ediyorum gelip geçen
ve göçen ruhları elbet bedenler benim ilgi alanımda değil ne de olsa
mezarlıklar ve mezarlık bekçileri görevlerini layığı ile yerine getiriyorlar.
Az evvel haber ulaştı ve görünen o
ki; az vaktim kaldı yeniden bir bedende can bulmak adına ve engelli bir bebek
olacağım için Yaratan bana yeniden bir şans tanıdı üstelik suçu günahı olmayan
bir kadının bedeninde büyüyüp dünyaya açacağım gözlerimi ve bedenim ne kadar
engelli olursa olsun hayata kucak açacağım.
Elbet canımı çok yakacak insanlar ama
bu da benim sınavım elbet annemin ve babamın da.
Hani olur da bir resme konarım.
Hani olur da arkasına not düşer
birileri:
‘’Meyra, hoş geldin aramıza.’’
Belki görünen bir eksikliğim
olmayacak ama gün gelip de herkes bilecek bir duyumun eksik olduğunu:
Belki asla göremeyeceğim.
Belki asla yürüyemeyeceğim.
Belki asla konuşamayacağım.
Ama bir bedenim ve ruhum olacak ve
yüreğim de herkesten büyük olacak ve insanlar benim farklılığımı başka yerlerde
ararlarken ben kocaman yüreğimle zaten her birinden farklı ve de çok özel
olacağım ve beni en çok Yaratan sevecek elbet annem ve babam da ama ben onların
beni ne kadar çok sevdiğini asla öğrenemeyeceğim ama yürekten de hissedeceğim.
Vaktim doldu ve işte kapı açıldı. Hem
yeteri kadar da kaldım Araf’ta belki yaptığım tüm işlemler rafa kaldırılacak
ama ben yüreğimle her iki dünyaya da şerh düşeceğim…
‘’Bekle beni dünya; ben geliyorum.’’
İsteseniz de istemeseniz de geliyorum
işte.