Görüntüsüz Bir Yankı Gibi
Ben seni rüyamda gördüm ilk,
Görüntüsüz bir yankı gibi.
Adın yoktu ama hislerin
Kendi içime sarkan bir köprüydü.
Kelam değil bizde hüküm süren,
Bir ritim vardı:
Kâğıdı yakmadan yazılan,
Harfi doğmadan doğan.
Sen bana yürüdün
Ama adımların iz bırakmadı
Çünkü aşk, toprakta değil
Dudaksız bir dua gibi kalpte yürür.
Ben seni anlatırken değil,
Sana susarken benliğimi taşıyorum.
Ne bir sözcükle bağlıyım sana
Ne bir heceyle tanımlı…
Sen tınısız bir enstrümansın.
Ve ben ses değilim artık
Sadece sende yankılanan,
Bende dinlenen bir dokunuşum ve sesim.
Sen bana ses getirmedin,
Ama ben senden önce çınlamaya başlamıştım.
İçimdeki suskunluk,
Senin varlığınla ritim kazandı.
Aşk, bazen vuruş değildir
Sadece kulak vermek gerekir
Ve sen duymadan dinledin beni,
Kelamsız kelime oldum sende.
Bir rüzgâr geçti; adı yoktu.
Ama yönünü senin saçından, kokundan öğrendim.
Tokaların mavi artık,
Bir gökyüzü emanetidir bakışlarında.
Biz artık ritim değiliz,
Çünkü sevdik ve durduk.
Durmak bir ilân değildir,
Bazen susmakla yürünür yüreğe.
Seninle sevda;
Bir tınıyı kaybetmekten değil
Yeni bir tınıyı kendi gövdemizde üretmekten ibaret oldu.
Artık biz bir enstrümanız ama ses değil
Yankı üretiriz zamanın suskunluğuna.
Ben seni bir sessizlikte duydum,
Ama o sessizlik ne zamandır bende yaşıyordu?
Belki sen gelmedin,
Belki ben çoktan gitmiştim sana.
İçimde bir yankı var, adı yok.
Sanki Âlemlerin Rabbi,
Benliğimi bir nefeste yok edip
Beni yeni bir varlığa doğurdu ve seni bana gönderdi.
Sen konuşmuyorsun,
Ama sesin var dokunulmadan duyulan.
Bir rüzgâr geçiyor yüreğimden
Ve ben sana ait bir nota gibi savruluyorum.
Aşk, artık bir anlam değil,
Bir kelimesiz ritim.
Seninle her bakışta
Ben kendime yaklaşıyorum.
Ben varım ve yokum,
Senin içimde açtığın kapında
Ve biz o tek nefeste
Aşka katıldık susarak ve yaklaşarak, çoğalarak.
Mehmet Aluç