
Çünkü Sen
Gök delinmiş gibi iner içime hüzzamın sancısı
sen yoksan, yakınlığı neyleyeyim ey hayal yüklü Leyla’m
bir tel saçın düşse rüzgâra, yön bulur kalbim
aşkın haritası yok, ama geleceğim beklersin bilirim
Dünya bir zarf, içine mühürlenmiş hicran
tabip neylesin, derdi bende başlatan sensin
her sükûta senin adını işledim ben
mecnun muyum bilmem, ama
her yoklukta seni arayan kim varsa
onların da yüreğinde ben varım
Geceyle mühürlü bir aynayım
her bakan, seni görür içimde
bir telkin gibi yayılan ıhlamur kokusu
seninle konuşur alnımda susan yaralar
Mecnunluğu kendimden sökemedim
çünkü sen göze değil, gönle düşensin
tabip çaresiz, çünkü sen dermanı da yakan oldun
bir adım öteye geçsem
adım sen olur
bir harf eksilsem
adımı unuturum
Gözlerin, kırık bir serçenin sesi
her bakışınla uyanan bir yaz günüyüm
düşlerime dokun, suskunluğuma iz düş
çünkü aşk, senin adınla yanmayı öğrenir
Çöl suskun ben gibi, rüzgâra emanet
her gece, yıldızların sırtına yüklenen bir dua
adını anmadan seni düşünmek
işte bu, meczupluğun en sessiz hâli
Aşkın rengi solmuş,
her mısra bir gölge, her harf kırık
Leyla yok ama
her eksikte sen varsın
sende olmayan beni
bendeki seni özlüyor
Ey tabip, bu derdi tanımazsın sen
çünkü sende hiç
Leyla’sız Mecnun olmadın
çünkü sen
bir adı olmayan yokluğa
şiir yazmadın henüz
Mehmet Aluç