
Meczup şiirler dikiyorum hararetle
s/övüyorum içimdeki denklemler kümelendikçe haşmetli tanrılardır pes eden.
Şehrin kisvesinde umutlar susar
matemin teninde dolunay sökün eden zamanı yuhalar ve resimler yüklenir heceler;
aşkın hicretidir bilinmeze gönül veren şairin sesinde açılan derin yaralar ve
deltalar kurur susar da insanlık yitip gidenlerin ardından sahte gözyaşları ve
iklimler küflenir şehir bilenir.
Göğün kanatlarında yorganlar.
Hallaç nezdinde uçuşan ruhlar.
Kasvetli karanlık, şehrin bekası ve
yeminler unutulur ölenlerin ardından kova kova sular dökülür de ayak basmadığı
her izlekte kanlara bulanır şiveler ve heceler, muradı dillenir mazlumun aşkın
küresi kırılır ve küredikçe kürer insanlık yorgun bulutları.
Revnak bir sessizlik.
Şiveli şiirler, şehvetli ölüler,
zincirleme lanet kadın olmanın bir lüks değil bir yaratı olduğu gerçeğini de
kabullenmez kimi kirli zihniyet.
Aşkın eşrafıdır masumiyet.
Aşkın kebir defteridir inanç ve
asalet.
Gölgeler saf tutar; karanlık takla
atar ve şiddetlenir göğün iniltisi ve suskunun esaretinde insanlık sınanır,
ruhlar kaybolur ve geçitler daraldıkça daralır.
Özlemle anmıyorum artık mevsimi ve
kimliğimi sorgulayan zihniyetlerden uzak durmanın da bir anlamı yok artık.
Eteğimden taşlar dökülmüyor ve eklem
yerlerinde acıların insanlar bir süreliğine bir arada kalıp debeleniyor sözüm
ona acılarla ihya olan yalancı dünyanın sakinleriyiz madem sükûnet dilenen
rehavetle konuşlanıyoruz.
Geçit vermeyen yollar var.
Cennete düşen ruhlar var.
Zamansız terk edenler var dünyayı üstelik
ne sebeple diye durup sorgulamadan ya da ani bir refleksle geçiştiriyoruz
ölümleri daha doğrusu cinayetleri ve hunharca katledilen kadınlar ve çocuklar
ve zavallı hayvanlar.
Göğün tebessümleri donuklaştı artık
ve yüzümüze taktığımız maskeler yetmedi şimdi evren ve tabiat ana şerh düştü
takılması gereken maskeleri.
Saklayacak neyimiz kaldı ki?
Neremiz doğruydu sahi de deveyi suçlu
bildik bir de dik durmayı bilen kadınların baş tacı olması gerekirken bir hiç
uğruna hayatları ellerinden alınan ve yaşama şansının sıfırlandığı gölgelerle
dolu bir yolculukta bu kadar mıydı kadının ve insanlığın değeri?
Yalanlar teşrif etti işte güzel
Rabbim.
Senle var olduğumuz ve egomuzla
insanlığı kilitlediğimiz, sancıların deviniminde ölümden medet uman değildi var
olan bilakis öldürmeyi kendinde hak gören öncesinde yaşattığı acı ve kirli
emelleriyle masum bedenleri, aciz hayvanları ve sırf kadın diye yaratıldı diye
acı çektirmeyi kadına hak gören zihniyetlerden müşküle düştük Rabbim ve
nihayetinde vicdanımızı meşgule verdik.
Sonsuzluk bir rivayetti kimine göre.
Mutluluk ise bahşedilen bir asalet.
Sicili temiz ruhlardan olamadık ve
kirlendiğimiz yetmediği gibi kirlettik de en yakınımızdan en uzağımıza düşen
kim ise kindar neslimizle masum ırkı sonlandırma çabalarımızla da yol aldık
hani epeydir.
Sözcükler kitlendi.
Ruhlar şutlandı.
Aşk ise acizlere fazla geldi.
Sevmeyi şiar edinmiştik hele ki bize
en baştan öğretilen iken övündük de içimizdeki kötülükle ve lanetler ve
buyrukları iblisin dilden dile dolaştı ve pay edildi ve şeytana uyup neredeyse
tüm zihniyetler kirlendi.
‘’Gözlerimle gördüm ben bu tabloyu
öncesinde ama ben bir kadındım ve sevecen ve masum ve sevgi dolu lakin severek
hazırladım ben kendime bu istenmeyen malum sonu.
İnanmaktı suçum ve sunmak kalbimi ve
saflığımla saf tuttuğum cennet bahçesine girmeye erkenden hak kazandım ve
vakitsiz göçtüm ben bu dünyadan üstelik hazırlıksız ve hayallerim yarım kaldı.’’
Bunu söyleyen bir kadındı ve içinden
geçeni dışa vuran elbet erken göçüyle en başta ailesini yasa boğan.
Ve bir yıldız daha kaydı.
Ardında sönük yıldızlar bırakmadı da
bilakis daha da güçlendi masum yürekler ve kadın olmanın şerefine nail olan
nice ana nice çocuk nice gelin nice genç kız…
Sözcükler eridi Temmuz güneşinde.
Sırlar kilit altına alındı yeniden.
Yenik düşen kadın değildi.
Yanık kokan mektubun ucu değildi.
Yeren insanlıktı ve yerilen de.
Aşkın bir rivayet olduğu gerçeği ile
kim bilir kaç ocak daha sönecekti?
Kibirli yaftalar ve erkek neslinin
yüz karası insanlık müsveddesi kirli yaftalar.
Dibe çöken bir ruhun iz düşümüydü
ardından gelenlerle güçlü olmaya ant içen.
Ölen sadece bir kadın ya da bir genç
kız değildi üstelik.
Sahi, her şey için çok mu geçti
artık?