Toprak Ve İnsan...



Bir balçık açığa çıkan belki de ayağı alçıya alınmış bir duvar saksıyım ve toprağımda yeşerip yaşarıyorum.

Gölgelerse miskin ve de münzevi bense coşkuma yenik düşüp saksımdan taşıyorum ve köklerime sadık çıkmanın da bir adım sonrası köklerimle etrafa sarılıyorum artık ne varsa yanı başımda vantuz gibi çekiyorum içime.

Hazan toprağında kök vermiş.

Hüzün batağında mutlu olmayı rüyasında görmüş.

Hizaya gelmesini beklediğim herkesin de hiçliğime vakıf olduğu ve içimdeki tohumlarla tüm evrene kök salmayı diliyorum Yaratıcıdan.

Bir bakraç ise öncem.

Bir dua ise sonramda mevcut.

Ve anda saklı kalmanın özü iken toprağımdaki çağrı elbet sadece benim duyduğum elbet benim toprağına ve köküne sadık.

Ev halkı ise dışarıda ve ben köklerimle sahip olmak istiyorum evin her milimine.

Beni hakir gören evin küçük oğlu.

Bazen toprağıma çayımı döken evin ergen kızı.

Bazense kahvenin kırk yıllık hatırına karşı gelip kahvenin dibini yine saksıma boşaltan evin hizmetlisi.

Hüzün cetvelinde kayıtlı insanlar öyle ya: hepsi hüzünlü üstelik mutlu olduklarına dair bir akit imzalayıp da hayatı sahiplenmenin bir imkan mı bir rivayet olduğu mu sorusunda birbirine muhalif düşen.

İsli bir İstanbul sabahı ve şehrin mizacında saklı bir hüzün rüzgarı adeta peşimden esen içimi üşüten ve yel almış yılları yola dönüştüren hükümetin çağrısı.

Müzmin renkler istila etmiş evi bense kuduran toprağımla nerede ise evin yarısını işgal ettim elbet istifa ettiğim saksı bitkisi rütbemden sıyrılıp da şimdi azgın bir doğa canavarına dönüştüm gördüğüm onca haksızlıktan mağdur olmanın yanı sıra evrene sahip çıkmam gerektiğini de biliyorum artık ve bana sahip çıkmayan koca ev ahalisi beni sulamayı dahi bırakmışken ve işte gaipten gelen o coşku ve rahmetin çarçur edilmediği nihayetinde kâinatın bana verdiği emirle köklerimle teslim aldım işte bu sefil apartman dairesini.

Elbet diğer katlara da sıra gelecek hele ki bir anlasın evin halkı geldiklerinde içeri girmelerine izin vermediğimi de görsünler ve toplasınlar akıllarını başlarına.

Baş veren bir damla az evvel gökten gelen o inilti.

Sanırım birileri yağmur duasına çıkmış nihayetinde evren de kararsız kalmış rahmeti yağdırmak adına.

Yağan.

Yağdıran.

Yağmalanan.

Yaslı evren.

Yaşlı dünya.

Aş erdiğimse sonsuzluk duygusu ve işte her yer nasıl da mis gibi toprak koktu hala da almam gereken çok yol var kendi adıma ne de olsa duvar saksısı olarak geçen tüm hayatımda ne çok şeye engel oldu şu insanoğlu.

Önce balkona konmuştum fakat masadaki yerim yadırganmış olmalı ki devasa bir sepet yerleştirdi evin hanımı ve içinde yapma çiçekler bir de üstüne her gün koku sıkmaz mı?

Elbet odaya alındım camın kenarında iyi kötü güneşlenirken de…

Derken ayağı takıldı evin beyinin saksıma: demez mi?

‘’Ah, hangi saksı kafalı bu pejmürde saksıyı getirdi de koydu ayağımın dibine?’’

Verilen cevap gecikmedi elbet bir tekme de evin üç numaralı çocuğu atmışken kırık saksıma.

Elbet her yer toprak içinde kaldı ve hayli toprağımı o sefil elektrik süpürgesi çekti içine.

Bense içimi çektim ve bir içimlik su şişesinden bile mahrum bıraktılar bir koltuğun en arkasına itildiğim o günden beri nasıl da verip veriştirdim insanoğluna.

Öncemi hayal meyal hatırlıyorum sanırım devasa bir arazide gözümü açtım hayata ve babam ay çiçeği annemse hıyar iken sonra da çekirdeklerin birbirine karıştığı büyük ihtimalle melez bir bitki olarak devam ettirecektim yaşantımı elbet o doğa bilimci genlerimle oynamasaydı bu günkü halimi almazdım ama yine de Yaratan bana bir yaşama hakkı tanıdı madem.

Dünyayı ele geçirecek güçteyim güçteyiz de bitki familyası olarak gelin görün ki vahşi ve de zalim insanoğlu üstünden hem hayatlarımız tehlikede hem de dünyanın geleceği ve işte kulağıma çalınan o fısıltı:

‘’Artık zamanı geldi.’’

Üremeliyim.

Üretmeliyim.

Evrene oksijen salmalıyım ve tüm kirli havayı dağıtıp gelecek nesillere daha aydınlık ve ferah bir hayata mazhar olmalıyım.

Elbet içine girdiğim o saksıda senelerce kalmam bir şeyi değiştirmemişken şimdi evrenin verdiği emirle görevimi ifa etmeye doğru yol alıyorum.

Evin camları içeri temiz hava girmesine engel oluyor ve az sonra başlayacak sağanaktan da nasiplenmeliyim.

Mademki ol, dedi Rabbim.

Bir süs bitkisi dahi olmaya razı iken toprağımı çalan ve toprağımı kurutan tüm zalimlerden nefret ediyorum ve geride kalan ailem kim bilir hangi iklimde mahsur kaldı?

Ben şanslı sayılırım onlara göre en azından çalışan bir zihnim var elbet genlerimdeki çağrışım ile bir yandan da dünyaya hizmet ediyorum ve daha da yolun çok başındayım.

Şu camlardan kurtulmalı hatta diğer apartman katlarına da yürümeliyim ve tüm binaya kök salmalıyım yetmedi taşacağım da kalan araziye ve şehrin ortasından botanik bir bahçe inşa edeceğim belki çocuk parkına düşer yolum da renk renk çiçeklerle donatırım çocuk parkını ve çocuklar da anlar nihayetinde topraktan gelip insanların yine toprak olacağını.

Sanırım birileri geldi ve az sonra girecekler evlerine ve görecekler de aşağı gördükleri o kırık saksının neler yaptığını yoksa yanılıyor muyum?

Ah, toprak çekti işte beni yine kendine.

Aslında canım toprak çekti.

Aman Allah’ım bu da neyin nesi?

‘’Sevgililer gününü unutmazsın umarım aşkım.’’

‘’Mümkün mü aşkım mümkün mü?’’

‘’Bu sefer kocaman bir yapay çiçekle gel kapıma da bir ömür solmasın mutluluk çelengimiz.’’

‘’Haklısın, sevgilim. Kuruyup da atacağın bir çiçek yerine ne de iyi olur plastik bir çiçekle sana hediyemi sunmam.’’

‘’Oldum olası hiç haz etmedim çiçeklerden bitkilerden hatta böceklerden. A, olacak iş mi? İşin yoksa her gün suyunu değiştir çiçeğin işin yoksa toprağı karıştır. Bir sürü zırvalık işte.’’

‘’Bu gün hava ne kadar da boğucu, değil mi sevgilim?’’

‘’Sorma. Şimdi deniz kenarında olmak vardı ama uzmanlar da nasıl uyarıyor bir yandan. Düşünse depremde sular nasıl da karayı ele geçirecek. Ah, doğanın dengesi nasıl da bozuldu.’’

‘’Her yer adeta inşaata dönüştü. Yeşillik mi kaldı şehirde? Ben gideyim de plastik çiçek siparişini vereyim elbet o sevdiğin kokudan da alacağım biricik sevgilime. Gerçi ozon tabakası deliniyor diye bir sürü zırvalık da ortalıkta döneniyor ama.’’

‘’Duyuyor musun?’’

‘’Neyi sevgilim?’’

‘’Aman Allah’ım deprem oluyor. Bak, hissetin mi? Ya deniz de yükselip biz de suyun altında kalırsak?’’

‘’Kaçmalıyız acilen gidip sığınmalıyız güvenilir bir yere. Aman Allah’ım!’’

Saksı bitkisi olarak devam edemezdim hayatıma tıpkı sizler gibi.

Artık o kadar geç ki doğayı eski dengesine kavuşturmak…

Oh, şükürler olsun yağmur yağmaya başladı lakin çok da şiddetli yapıyor ve bu gidişle…

Devamı var mı sizce?

Yoksa siz de mi benim gibi düşünüyorsunuz?

Yaratanın bile gücüne gitmişken bu bencil ve düşüncesiz yaşamlarla dolanmış evrende ayakta kalmak artık nerede ise imkânsız…

Ah, o kadar da uyardık insanlığı o kadar ipucu verdik…

Sanırım, altımdaki toprak kayıyor demek oluyor ki aslıma dönmenin de vaktidir ne de olsa topraktan geldik toprağa gideceğiz…

 


( Toprak Ve İnsan... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 1.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu