
Issız bir kumanın vebalidir
öykündüğüm ve rahmet dilediğim bir manzumedir kefaret yüklediğim.
Acılardan sıyrılamadığım kadar da
bastırıyorum isyanımı ve münafık gölgeler eşlik ediyor geceye.
Matemin dolunayı ve tutuklu imgeler
şimdi şah damarıma erişeceğim ve tek kalemde koyacağım noktayı.
Eziyet görmekle meziyet bildim
sessizliğin yokuşunu ve efkârın bam teline bastı kuşlar sonra da elem
yüklediler hoyrat yüreğime.
Kıvılcımlar tetikliyor geceyi ve ben
rahmetin peşinde bir domdom kurşunuyum. Suskunluğumdur ıssızlığıma namzet ve
uçuşan perdelerdir yüreğimin rüzgârının eşlik ettiği şahbaz gece.
İklimsiz müridiyim aşkın ve seferi
tanrısı yalnızlığın ne de olsa Rabbime düşkünlüğüm ve özlemimdir az sonrayı
şimdiden tahliye edip bir kukumav kuşuna dönüştüğüm.
Sabırsız bir sükûn da değil hani
edindiğim izlenim belki de duvarı olmayan bir binada asılı kalmışlığımdır ne de
olsa yüreğimde çatlaklar var ve nice duygu fayı şimdi zemherilere ısmarladığım
şarkılar gelip de çalacak kapı zilimi oysaki bir kapım bile yok:
Ne sığındığım bir kapım ne de çarpıp
terk edeceğim bir hane.
Yüreğin selasını duydum az evvel ve
metruk gezegende bir yol tutturdum ki yola gelsinler diye yoldan çıkmadığım mı
kaldı?
Bir düş gezegeninde çarpık bir şiirim
belki çapraz ördüğüm hüzün hırkasının sarıp sarmaladığı ruhumla yeknesak
tutturduğum o düzenekte ne yarınıma kefilim ne de mazime bağlı.
Aşkın hidayet zincirinde eşlik ettiği
gözyaşlarım ve göğün de kodaman bulutlarına serilmişliğim.
Bir mıntıka ise dâhil olduğum.
Bir bilinmez iken teveccüh
yüklendiğim.
Mevsimin kiliyim.
Aşkın neferi.
Yüreğin kiri olsa olsa vazgeçemediğim
ne varsa ve ben bir düş tarlasına ekildim sonra da zemherilerde üşüdüm ve
üredim.
Bir bakışın temsilcisiyim ve meftun
varlığıma binaen temkinle yaşamayı şiar edindiğim.
Öznemle ben bir yakamozum.
Özlemimle kavuştum kavuşacağım
Rabbime.
Elit yüreklerden firar eden bir
Çalıkuşuyum ve yetimliğimi garez bilenlere asla minnet etmedim.
Dokunmasalar da ağlak yüzüm ve
resmigeçit yapan duygularım.
Sonramı güncellemek adına mazime
parmak basıyorum ve sessizliği tahayyül ediyorum ne de olsa ses duvarına çarpıp
yere düşüyor çığlıklarım.
Ölümü mimleyen bir şehirliden çok
uzak şiirin ta kendisiyim.
Efkârımla sakatat bildim imgeleri ve
aşkla evrildim sonra da diktim söküklerini gök kubbenin.
Teneşir paklayacaksa acılarımı
sevdalanmamalıyım yeniden ve metruk bir gölge iken itibar ettiğim yalanları
ahir dünyanın ben cennete düşmeliyim ne zamanki firar edeyim bu gezegenden.
Atıl yüreğimde imler teyakkuzda ve
satırlara kapaklandım bir şiirden ziyade bir şerh bildim duyguları ve serptiğim
kadar serpilmedi de umudum derken aşkla karşılaştım ve Rabbime koştum tüm
hezimet yüklenenleri ihbar edip kulluğuma biat bir söz düellosuna girdim
kalemin uydusu olmuşken yüreğim kimi zaman da kezzap attılar yüzüne şiirin ve
gölgeliğimdi imgeler.
Bir teyakkuzdan arda kalan.
Şah damarımda atıyor yüreğim ve
kepaze gezegen asla geçit vermiyor.
İhlaslı yüreğimde hüngür hüngür
dualarım ve ıssızlığıma geçit vermedi münafıkların ettiği yeminler.
Bir semazene öykündüm ve minvalinde
ömrün bir şarkıdan medet buldum içimin nidalarında notalar uçuştu ve aşkın hâkimiyeti
ile kozamdan firar ettim.
Şiirin ve de şehrin göbeğinde ulu
orta bir düşüm işte düşmediği kadar yakamdan acıların, ben sırlandığım ne varsa
evrenin en ağır yürek işçisiyim.
Kehribar gölgeler.
Sofistike düşler.
Kayrası gerçeklerin ve hayallerim tam
takır.
İhya edilmesi gereken yüreğin uzun
maraton koşucusuyum ve muhbiriyim kaderin.
Derdest edilmişliğin de rüzgârında
kodaman bir bulut ısmarladım ölüm meleğinden ve ayyuka çıktı iç dünyam sonramı
lav etsin diye Tanrı… dua ettim; yemin ettim belki de ah ettiğim kindarlara
nispet olsun diye daha çok sevdim ta ki kendimle yüzleşip de şah damarıma yakın
durduğuma binaen…
Eklem yerleri acıyor hayallerimin ve
rüyalar istifli gölgelerin oynaştığı ruhumda.
Aşk hırpalarken.
Ölüm seslenirken.
Sevdalandığım evren ve rahmet
tarafından dışlanırken…
Mazur gör beni Rabbim ve işte çatal
sesli iblis geldi dayandı kapıma ama öncesinde çöreklendi rahmime ve bir
iblisin şahitliğinde melek yüreğimi de kararttılar ve izdihama sebep oldular
afakanlar basan ruhumda ben sadece tahliye olmak istedim dünyadan.
Bir düş cenneti.
Hayır, hayır, karabasanlar tırmalıyor
kapımı ve işte tok gözlü yüreğim artık dayanamıyor ve kusmak istiyor o rutini.
Gözlerimle uğurladım ben mevsimi.
Aşkla yoğurdum her yeni günü.
Dünde kasnak ve rahmete tutsak…
Bir matemi dillendirmekse…
Bir meltemi sahiplenmek belki de…
Mukozasında sabrın çatlayan sabır
taşı olmaya meyletmedim de.
Sıfatlardı kabrim ve sayılardı
tarafınca uğurlandığım.
Defteri kebirde bir kayıttım belki de
ve kıtalar arası yolculuğumda evrene tutsak.
Yalanda evrildim.
Bir yoklukta hicvettim varlığımı.
Yakamozlar beni çağırıyor ve hüzün iç
sesimi ağırlıyor.
Altına çoktan imzamı bile attım
yazmayı şimdi bitirdiğim intihar mektubumun öncemle cebelleşip yarından da asla
medet ummadığım.
Kefil olduğum yüreğim.
Kefenimi mademki gelinlik niyetine
örtecekler içimdeki rahmeti ve rahvan gölgelere de çağrı gönderecek evren…
şimdi meylettiğim dolunayda bir yıldızın ruhuna da Fatiha okusun melekler.
Mezarıma atsınlar nefret dolu ateş
toplarını ve mevsimi de eski seneyi de uğurlasınlar arkamdan.
Sözcükler tırmalıyor zihnimi ve
biliyorum ki her şey için çok geç.
Tahayyül edemediğim ne ise
kavuşuyorum işte sonunda.
Nabzım atmıyor artık ve içimdeki
cenin ruha kavuşmadan ruhumla oynaşan efkârı da azat etsin Rabbim ki katıksız
günahımla yol ayrımına gelip de firar edeyim artık bedenimden.
Nefesim kesildi.
Yüreğim teneffüste.
Ve ben okul bahçesinde top oynuyorum
ıssızlığımla ve tüm gölgeler de firari ruhumun en yakın arkadaşı.
Işıktan alamıyorum gözümü demek ki
Rabbim duydu sesimi ve beni cennetine almaya karar verdi oysaki ben canıma
kıydım üstelik canımdan olan canıma da.
Hesabımı kestim ve vadesinden evvel
çıktım gittim ben düzenekten ne olsa banka kasasında yatan bir ziynet eşyası
belleyip de zikrimi ışıklarla yolculuğa kanat açtım ve işte kanıyorum.
Kanıyorum.
Şah damarım hatta daha da yakın çok
çok yakın.
O’na kavuşmanın muadili madem bu
parlaklık neden daha önce yapmadım ki üstelik iki bacak arasında belledikleri
namusumu da kaybetmeden evvel?
Anneme nasıl da yakarmıştım oysa ve
kurtar beni demiştim.
Kurtulmayı istedim ve meylettim kaç
kez katıksız nefret ettiğim ev denen hapishanede tutuklu geçen yıllarım hele ki
genç irisi iken nasıl da aklını başından aldım cici babamın ve asla da minnet
etmediğim düzeneğe nihayetinde resti çektim de.
Anne, anne, neden duymadın sesimi
neden?
Canım yanıyor dedikçe görmezden
geldin hem de kaç kere.
‘’Canım çok yanıyor çok hem de. Ölmek
bu kadar mı zor da çıkmıyorum hala bedenimden? Bırakın beni ve düşün yakamdan.
Sadece nefes almak istiyorum ve şah damarımı alamıyorum artık ama içimden kopan
bir şeyler var. Anne, neden?’’
Artık çok hafifim ve içim de boşaldı
mı nedir nihayetinde? Ve işte karnımdaki çıkıntıyı da hissetmiyorum. Ben senin
annen olmak istemiyorum henüz çocuğum ben sadece bir çocuk. Anne…
‘’2026’nın ilk bebeği geldi bile
lakin annesiz büyüyecek belki de annesinin adını alacak tabii ki bir yakını
çıkıp da bebeği sahiplenirse. Hoş geldin bebek, uğurlar olsun isimsiz anne!’’