İnsanlığın Manifestosu...



‘’Çehov’a göre edebiyat gözlem yapmalı ama asla hüküm vermemeliydi.’’(Kelime Defteri)

Zanların ve kinayelerin havada uçuştuğu bir zaman dilimi ve muteber yazarlar ne zamanki kalem oynatsalar beyaz sayfada akıp giden o izdiham ve yanlı zabıtlar.

Hayatın alaveresi dalaveresi ve kayıp giden yıllar gibi ve yaşamlar…

Hakkıyla yaşamak adına sürdürdüğümüz mücadele bir yandan kin güdüp yaşama sarıldığımız yine aklımız sıra.

Çehov’dan çıkıp yola varamadığımız hangi yazarın yakası da bizler edebiyat denilen mecrada, döşerken satırları borçlanıyoruz? Önce kendimize sonra da tarihe.

Bir külfet belki de. Hamisi olmayan bir zümre sonrasını tescil ettirmeye asla vakıf olmadan öncesini mercek altına da almadan dumura uğrayan hayatın da kıstası adeta yorgun ve ölgün ömrün süzdükçe etrafını göze alamazken yeni atılımları belki de zaruri bir açılım yine benliğin ifasında da bir yanılgı anlatmayı dileyip anlatmaktan korktuğumuz.

Kaygılardan çıkıyoruz yola ve hiçbir yere varamamanın anlamına varıp aslında var olduğumuzu iddia ediyoruz oysaki hiçliğimize toz kondurmamamız gerekirken sadece övünüyoruz kim bilir aynı safta yer alan kaç kişiyiz şunun şurasında?

Sevgiden çıkıp da yola yine varamıyoruz bir yerlere ne de olsa sahici imler yok asılı kalan duyguların ifşasında bir zümreden değil de en çok da kendimizden alacaklı isek.

Lav ettiğimiz sayısız insan ve done belki aslımıza vakıf belki de gereksiz bir yargı neticesinde emsalsiz bir hayal kırıklığı.

Tarihin tozlu sayfalarında rast geldiğimiz ne çok detay aslında genelleme yapmaya bu denli alışkın üstelik bağışıklık geliştirmişken bizler bayıla bayıla, istisnalar kaideyi bozmaz, demenin mutluluğunu ve hakkaniyetini sürüyoruz sözüm ona.

Şifreler içimizde saklı aslında farkındalık geliştirdik mi çoktan mealine kavuşacağız kimliğimizin. Belki bir numune belki bir hüküm belki de hiçliğin kazanımı yine ayyuka çıkan duyguların ön seziler neticesi ile galip geldiği ama kendimizi mağlup addedip köşemize çekildiğimiz.

‘’İnsanlar düşüncelerini özgürce hakkından yoksun iseler, o düşüncelerini kızgınlıkla dile getirirler.’’(Alıntı)

Neyin muğlak neyin özgün neyin aldatıcı olduğu gerçeği aslında gerçeklerin uyruğunda aldatı yüklü varlıklarımızla an gelip kendi yalanlarımıza inanmayı becermiş biz zavallı faniler.

Mevsimlere öykünmekle hayatın rotasını çizmek başlı başına bir paralellik gösteriyor hele ki göstergemizde hep yolumuzu saptamak adına sürekli çıkmazlara giriyorsak.

Edimlerde saklı muvaffakiyet.

Göstermelik aslında adına başarı denen ve yoksun kılındığımız hiçbir şeyi dert etmeyip kendi kurmacalarımız.

Yalın.

Ya da aslı astarı olmayan.

Şaibeli bir tanrıyız zaman zaman yine kendimize ve çevremize hükmeden.

Bazense bir melek masumiyetinde.

İblisin nefsine göz koyup birbirimizin de mutluluğuna göz dikmişken…

Hep yanılgı bazense yenilgi bazense yenik düştüğümüzün celbine tanıklık yapan onca muhafız alayı imgeyi tek seferde boca edip kendi coğrafyamızda kendi dağımız iken dayandığımız ve kaybettiğimiz çınarlarımız aslında kendimiz ve zihniyet yoksunu yine muadili ne çok varlık belki çıkmaza düşmüş belki kendince zafere ulaşmış lakin mutluluğun mutlak göstergesinde tayin etmekle temin etmek arasındaki o ince çizgiyi bir şekilde kaydırırken tıpkı normal addedilen kimliğin anormal tanımlamasında pek de ayırım arz etmemesi gibi.

Öyle ya: kim normal? Kim akılsız?

Yoksa en akıllı olan yine normal şartlarına riayet etmeden kendi cumhuriyetini yaratmış olan mı?

Gizem yüklü varlıklarız belki de güdülmesi en kolay belki en vasıfsız ama en akıllı ama saflığın doz aşımında aptal addedilen.

Kısaca insanlığın manifestosu ve çatık kaşında kaderin bizler usul varlıklar iken, olması gerekeni olmaması muhtemel ne ise yer değiştiren yeter ki içimizdeki basıncı doğru ayarlayalım ve dış basınca da direnç gösterip algılarımızla ve yetilerimizle olması muhtemel en şaibeli değil de en yalın varlıklar olarak boy gösterelim.

 


( İnsanlığın Manifestosu... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 9/7/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu