Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 9/11/2025Tıkladım dünü ve kapılar kapalı idi:
Artık hangi dürtü ise beni zora sokan
ve işte istemsiz bir aşkın tekabül ettiği manevi bir zenginlik idi ruhumda
sakladığım.
Dünsüz olamam çünkü dünümdesin.
Dümen başındayım ne de olsa dürzü
gölgelerin ihbar ettiği, aşkın öldüğü yaştayım.
Aşk hep mi ölür yoksa aşk mıdır
öldüren ve işte vecizelerin uzamında nasıl da sırıtıyor özlem.
Mentollü bir günüm bu günüm.
Belki de mesafeli ciddi bir gül’ üm
öncemde yıldız anımda saklı yağız bir hüzün ve işte debdebeli aşkların mimarı
iken ilham perim ve bak işte, yine dümene geçtim.
Beynamazlar tanırım her biri ucube.
Frekansım tutmaz da hani yalanların
asılsız neferiyle.
Bir buz kütlesi addedilebilirim
oysaki ben güneşim:
Ne eririm ne de ererim sadece aciz
bir beşerim.
Gayri safi milli hasılası mı ömrün
yoksa gevşeyen zincirleri mi ölümün?
Ah, be sevgili uzak dur benden
alabildiğine de uzak tut yeri göğü varsın yalnızlığıma sığınıp Rabbime gideyim.
Ne ölüm ne de katıksız hüzün:
Kaç bin yaşında olduğuma da bakma
hani:
Varsa yoksa bir çocuğun titrinde…
Varsa yoksa acının deminde…
Yoksa yoksa dik yakalı dik başlı bir
dik açı mıyım da acıma şerh düşüyorum uyku öncesi?
Sanrılar mıdır sancıyan yoksa
sancılar mıdır sanrı sandığım?
Hepi topu bir endam hepi topu bir
asalet hepi topu ümidimi kesmediğim.
Kırptı beni şair ne de olsa bir diğer
yanım yıldız.
Kopardılar beni kökümden ne de olsa
dikenli ve toprağa işlenmiş bir çiçeğim.
Maruzatım yok hem artık bu saatten
sonra mealim de yok bakma sen şarlatanların dediklerine hayli hayta bir günde demlendiğim
kadar asılsız iddia ve iftiralara gözüm tok.
Elbet Rabbim benimle aşkın da bam
telinde bir kuş misali tünediğim en çok da İlahi Adalete yürüdüğüm.
Kaydım kuytum.
Aşkım aş evim.
Kardım ve de gardım.
Bir Allah’ın kuluna da minnet
etmediğim.
Gün kurak.
Damakta kaldı tat.
Her duygu bir şarapnel parçası bense
uydusuyum umudun.
Bir parmak bal çalan da artık kimse.
Damıtılmış gölgelerden kaçtığım kadar
da kendimi yakın tuttuğum yarınlarım ve kopamadığım mazim.
Eşref saatim geldi işte gecenin de
bilmem kaçında.
Esefle söylendiğim sefil kalemim
artık kimin umurundaysa.
Göğün süzgeç misali delik
bulutlarından yağan yağmuru nasıl da özledim ve sel basan topraklara serildiğim
kadar da cihandaki insan pazarıyla nasıl da eridim.
Bir ütopya ise içimden geçen ve ben:
Zekânın feraseti ile…
Ve ben hayalin tüm gerekçeleri
sayesinde…
Ve işte ayaklarım yere sağlam basan
ve işte gıybet dolu firarlarım kimse artık beni arkamdan çekiştiren.
Toroslardayım bu gece.
Firardayım tüm çekincelerimle.
Ve finaldeyim tüm başarılarımla.
Kimse de demesin hani, yıkıldı bu.
Kimse de demesin yakıldı ve tutuldu
nutku.
Sil baştan yaşarken.
Sür git yazarken.
Tempolu bir yürüyüşten çıkıp da yola
bulutlara kuş gibi uçarken ve işte dibe çöken dünün tortusu ve taziyelerimi
sunduğum yüreğin dündeki korkusu:
Ne korkarım ne yan basar yan geçerim;
aslıma ve özüme ve kendime sirayet edip de doğrularıma riayet ettiğim kadar
varsa yoksa vakur benliğimle tek geçerim hayatı tümden gelen coşkuma temsil
ettiğim asil soyuma ve tahakküm altına aldıklarını düşünseler de kendini
bilmezlerin ukala sorgularında saklı yalanlarını bulup ifşa ettiğim kadar da
tüm gerçekleri ben yıkılmaz bir kaleyim kalemim ile ve de inancımla inşa
ettiğim…