Düşlerim…
Düşlerim, diyorum
Ah, bir de mağdur gülüşlerim.
Diz kapaklarımda saklı parkta
düştüğüm
Yerin, kumundan değildi ki mustarip
olduğum
Alabildiğine özgür olmayı umduğum
Çocuksu sevdalarımla avluda uçurtma
uçurduğum
Gel gör ki, nazenin bayım:
Avurtları çökmüş iklimin
Aslında dik başlı rüzgarı ve
efkarıydım
Ne de olsa yalnızlığın romanını
yazdığım
Bir de bakir ovalarda at koşturduğum
Değildim elbet bunların hiç biri
Ne de olsa kavrulmuş leblebi t/adında
bir küheylan
Yoksa son bulur muydu rüyalarım?
Eğer ki ben
Oynadığım saklambaçta
Hem ebe
Hem nine
Hem çocuk
Hem de namı diğer peşine düştüğüm
gölge misali
Kendimi sobelediğim
Somurtuk mizaçlı insanlardan dahi
medet umabildiğim
Bir lahzaydım
İçim nasıl ki dışıma serili
Yoksa sadece ben miydim hikâyelerin
muzip serserisi?
Bir elimde annem
Bir elimde alfabe
Gel gitlere maruz kaldığım
Bazense insanların töhmet altında
bıraktığı kordan bir meşale
Hem yanan hem yakan içten içe…
Ben ki:
Beylik bir kelamdan çıkıp da yola
Varmayı ertelediğim o mutlu sona
Akabinde mısralarla boğuştuğum
Bazense yıkık bir kale
Şah-mattan ziyade
Tavlada yok iken tek rakibim
Baba mizaçlı adamlardan değildi elbet
medet umduğum sevgi
Ne de olsa sevebilmekteydim koca
dünyanın yerine.
Hem kodaman
Hem kocaman
Ayaklarımda en sevdiğim o kırmızı
çizme
Ve kırmızı paltomla fink attığım
bahçesi okulun
Yeri geldi mi Sindirella
Yeri geldi mi pamuk sakallı bir dede
Öyle ya bayım,
Hayallerin güzergâhında
Kendi peşimi kovaladığım
Bazen kırmızı bir gül
Bazense solan karanfilin yerine dahi
açtığım
Bir tohum
Bir de sevdim mi tutulan nutkum…
Hayli hoyrat
Hayli çetrefilli astığı astık
Kestiği kestik
Köftehorların yerine
Ve işte cephede en önde
Ve işte savaşta dilediğim kadar şehit
düşmeyi
Oysaki hayat denen dilsiz harabede
Bendim ses olan
Bendim şiar edindiğim kadar ucu yanık
sevdam
Ve yine ben:
Başı dik sırtı yere gelmez olmayı
dilediğim kadar Mevla’dan
Közünde hayallerin
Koz bildiğim tüm sırların
Körü körüne tutulduğum karakaşlı kara
gözlü
Her kimse beni dolamışken diline
Ve işte tüm endamımla ve de tüm
saflığımla
Arkamı kolladığım
En sevdiğim ise:
Sağım solum önüm arkam
Sobe…
Ne ilk ne son
Ömür yettiği kadar kaçtığım
Arkama bakmasam bile kovalandığım
Ulvi bir sevdada
Uhrevi bir yolculukta
İçimde kalan ukdelerin günbegün
Semirdiği bir toprak gibi
Beni içine ta içine çağıran
sığabildiğimden de öte
Gel gör ki:
Ölmek için erken
Sevmek için ise çok mu geç?
Sevilmekle iştigal
Kurşundan bir asker gibi
Bakaya kaldığım…
Eksik olan her neyse
Yap-boz misali
Yaza yaza tamamladığım binlerce hikâye
Yalanım yok hani:
Bir o kadar da hayallerin anlatıcısı
olduğum
Ve işte serildiğim o mermer rahle
Özüm ve gözü pek öyküm
Önce ölüp sonra dirilere öykündüğüm
Dingin ve de durgun bir söylemin
Nazarında akça pakça teninde kâğıdın
Karaladığım kadar karakaşını kara
gözünü sevgilinin
Hiç mi hiç de olmadığına şerh
düştüğüm
Beynamaz masalların en aykırı ve en
uçuk kahramanı
Yoksa nasıl def ederdim bunca hüznü
bunca belayı?