Düşlemsel idi aşk bazen pervaneye
yeltenen
Soğuktu da t/aş aşkın hicabında
yelkenlenen
Mağdur bir gemi hayli b/atık
Aşk ise dalgalara gem vuran
Her ket vurduğunda ruha, duyguların
arındığı
Bazen o kesif sessizlik
Bazense ıssızlığın gölgesi düşerken
sokak lambasına..
O lamba ki:
Bazen edilgen
Taştan mimarisi şehrin
Karanlığı alt eden…
Ve nidalar yükselirken perde perde
Köpüren denizin dalgaları, sükûnete
öykünen
Yâdında mazinin;
Yat limanında fakir gemicinin
Ve işte ve işte acıyla hemhal
Hayata kök söktüren o devasa lahidin
her köşesi
Aşkın membaında sözcüklerin,
İmgelere göz kırpan yüreği sevdalı ve
de yaralı şairin
Taktığı kep gibi
Çocukken atladığı ip gibi
Çemkiren iblise pabuç bırakmayan
Hazanın senfonisi adeta
Kuşların şakıyan diline kokan kelebek
misali
Hüznü de tek geçen
Varsa yoksa yüreğin tek misafiri
O müdavim ki ömre tezat;
O zemheri ki hazanda tutsak;
O sevda ki yanık telin yanan gönlün
ferine serili
Neferi olmaya aday delicesine
Aşkla kıyama duran rahmetin her
zerresinde
Ve yüce Rabbin eşsiz kuvveti,
Nasıl ki şairin tek dayanağı
Nasıl ki yüreğin endamlı sığınağı
Zanlar ne ki?
Ya da sanlar kimin umurunda…
Lades diyebilen çocuksu bir masumiyet
Aşkla şifa bulan yürüdüğü yolda saklı
iken hidayet
Teneşir paklarken zalimi
El ayak çekilirken ardına kadar
çekilen perdeyi
Hazzın değil haiz olduğu tek
zerresine
İhanet etmeden de doğanın gidişine…
Doğanay
Bazense dolunay
Sürmanşet duygular ve işte dorukta
Semazen eteklerinde yayla çocuğunun
şifa bulduğu nasıl da doğru
Hem aşkın hapishanesi
Döndü mademki cennete
Ve işte yüreğin ifadesi
Ruhla eşleşen her gölgeden değil de
Gölge etmeden yaşamakla ilintili
Yârin tutanağı.
Mevsimin hutbesi
Yalnızlığın şerefesi
Özenle özleyen bir sevgili
Aslında kendine aç ne hikmetse
Ve arayışın sonlanmadığı ömrün
güncesi
Nefsi kapı dışarı
Nefesi çektiği kadar içine
Dumanı üstünde kahve gibi
Köpüğü bol okyanusun şerefine…
Oysaki her zerre
Şairin haizi olduğu nimet ötesi
İlahi Aşkın da kasidesi
Racon kesen duyguların yüzü suyu
hürmetine
Şafak sökmeden
Şakağına yağan karı de küremeden
Zelzele misali sarsılan yüreği
kolaçan etmeden
Hiç düşer mi şair yola?
Ötesi hiç düşer mi aşka durduk yere?
Bir lodos gibi üşüten
Bir lokomotif gibi götüren
Başı sonu belli olmayan kadere yeri
geldi mi yüklenen
Gel gör ki tövbesi eksik olmadan
Yürüdüğü yola pervane bir çoban
misali
Güttüğüdür nefsi ve ruhu bir de
hayalleri
Yeter ki şerh düşsün yüce Rabbi:
Olmazın oluru nice dua ki
Kanayan yüreğin sökün eden o firari
Aşkın aşığı
Hazanın göçebe tanığı
Esen rüzgârın da dinmek bilmeyen
nidaları
Elbet başı gözü üstüne şairin
Sonlanmadan hikâye
Oysaki henüz başında güzün
Ekimle eşleşen gülün gülüm/sediği
kadar
Eş güdümlü bir mermi adeta
Varsa yoksa aşkın baş şehri sadece
şairin yufka kalbinde
Kabrine uzak olsa bile
Ey, kader, sensin sen:
Başım gözüm üstüne…