Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 11.10.2025
Filistin de Bir Nefeslik Barış

Bugün içimde tarif edemediğim bir sevinç var. Sanki uzaklarda bir kardeşim gülümsedi, sanki bir annenin duası kabul oldu, sanki bir çocuğun korkusu azaldı. Filistin’e ateşkes geldi. Ve ben, buradan, kalbimle oraya uzanıyorum. Bu sevinç sadece onların değil, hepimizin. Çünkü mazlumun yüzü güldüğünde, insanlık biraz daha iyileşir. Rabbime hamdolsun. Yardım eden O’dur. Kalpleri yumuşatan, gözyaşlarını rahmete çeviren, barışı nasip eden O’dur. Dualarımızın karşılık bulduğunu görmek, bana yeniden umut verdi. Bu sevinç, bir haberin ötesinde; bir duanın yankısı, bir sabrın ödülü, bir halkın direnişinin meyvesi olur inşallah. Bugün içimden sadece şükür dökülüyor. Şükür ki çocuklar sokakta oynayabiliyor. Şükür ki anneler evlatlarına sarılabiliyor. Şükür ki gökyüzü sadece yağmur taşıyor, bomba değil. Ve şükür ki Rabbim, yardımını esirgemedi.
Gün doğarken, Gazze’nin yorgun sokaklarında bir sessizlik hâkimdi. Ne bomba sesleri vardı ne de sirenler. Sadece rüzgârın taşıdığı çocuk kahkahaları, bir zamanlar unuttuğumuz bir melodiyi hatırlatıyordu: barışın sesini. Ateşkes geldi. Bu kelime, yıllardır savaşın gölgesinde büyüyen çocuklar için bir mucize gibi. Anneler, gözyaşlarını silerken, çocuklarının ellerini daha sıkı tutuyor. Babalar, yıkılmış evlerin önünde umutla bekliyor. Belki bu kez, gerçekten durur savaş. Belki bu kez, gökyüzü sadece kuşlara kalır.
Bu ateşkesin ardında nice görünmeyen eller var. Diplomasinin soğuk masalarında ter dökenler, sınır ötesinden ses veren vicdanlar, meydanlarda adalet için haykıran kalabalıklar… Ve elbette, her şeyin ötesinde, dualarla göğe açılan ellerin karşılık bulduğu bir merhamet var. Yardım eden Rabbimiz, mazlumun duasını işiten, gözyaşını gören, kalpleri yumuşatandır, çok şükür Rabbime…
Filistinliler, sevinçlerini sessizce yaşıyor. Çünkü sevinç bile temkinli burada. Ama yine de bir çocuk, elindeki uçurtmayı gökyüzüne salıyor. Bir kadın, ekmek kuyruğunda gülümsüyor. Bir adam, yıkıntılar arasında bir zeytin fidanı dikiyor. Çünkü umut, en çok da yıkıntıların arasından filizlenir. Bu ateşkes, bir son değil. Belki bir başlangıç olabilir. Belki de sadece bir soluklanma. Ama her soluk, yaşama tutunmaktır. Ve biz biliyoruz ki, adaletin ve merhametin sahibi olan Rabbimiz, mazlumun yanındadır. O’nun yardımıyla, bir gün bu topraklarda sadece barışın, kardeşliğin ve sevincin sesi yankılanacak.
Ateşkesin haberi yayıldığında, yaşlı bir adam bastonuna yaslanarak camiye doğru yürüdü. Yüzünde yılların çizgileri, gözlerinde ise yeni doğmuş bir huzur vardı. “Şükür,” dedi kendi kendine, “şükür ki bu sabah çocuklar okula gidebilir.” Sokaklar, bir zamanlar korkunun hâkim olduğu yerler, şimdi temkinli bir neşeyle doluyor. Bir kadın, komşusuna bir tabak hurma uzatıyor. “Bugün bayram gibi,” diyor. Komşusu gözlerini siliyor, “Rabbim duamızı duydu,” diye fısıldıyor. Filistin’de sevinç, gürültülü değil. Sessiz, derin, içten. Çünkü bu halk, sevinmeyi bile sabırla öğrendi. Bir çocuğun çizdiği barış güvercini, bir annenin pişirdiği sıcak çorba, bir gencin duvara yazdığı “özgürlük” kelimesi… Hepsi, bu ateşkesin yankısı.
Ve yardım eden Rabbimiz… O ki, en karanlık gecede bile bir yıldız bırakır gökyüzüne. O ki, mazlumun gözyaşını rahmete çevirir. O ki, kalpleri birleştirir, elleri dua için kaldırır. Bu ateşkes, sadece bir siyasi karar değil; bir duanın kabulü, bir sabrın meyvesi, bir halkın direnişinin ödülüdür. Şimdi Filistin’de insanlar birbirine sarılıyor. Belki yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Ama bugün, bir nefeslik barış var. Ve o nefes, binlerce hayata umut taşıyor.
Yusuf’un Gözünden
Sabah ezanı duyulduğunda, Yusuf hâlâ uyanıktı. Gözlerini tavana dikmiş, gecenin karanlığında annesinin nefesini dinliyordu. Her patlamada sıçrayan kalbi, bu gece ilk kez sessizliğe alışmaya çalışıyordu. Sessizlik… Ne garip bir şeydi. Korkudan daha ürkütücüydü bazen. Çünkü Yusuf, sessizliğin ardından hep bir gürültü beklemeye alışmıştı. Ama bu sabah, hiçbir şey olmadı. Ne bir siren, ne bir patlama. Sadece horozların sesi, uzaktan gelen bir ezan ve annesinin fısıltısı: “Yusuf, kalk oğlum. Ateşkes oldu. Bugün dışarı çıkabilirsin.”
Yusuf, önce inanamadı. Sonra pencereye koştu. Gökyüzü hâlâ griydi ama içinde bir mavi vardı. Sokağa adım attığında, ayakkabılarının altındaki toprak bile sanki daha yumuşaktı. Mahalledeki çocuklar birer birer dışarı çıkmaya başlamıştı. Kimisi top oynuyor, kimisi tebeşirle yere çiçekler çiziyordu. Yusuf, cebinden buruşturulmuş bir kâğıt çıkardı. Üzerine çizdiği güvercini, duvara yapıştırdı. Altına da titrek harflerle yazdı:
“Barış geldi. Rabbim duydu.”
O an, komşu teyze başını okşadı. “Aferin sana,” dedi. “Senin duaların da kabul oldu.” Yusuf utandı, ama içi ısındı. Çünkü o da biliyordu: Bu sessizlik, sadece büyüklerin anlaşması değildi. Bu, annesinin her gece ettiği duaların, dedesinin sabah namazında döktüğü gözyaşlarının, komşuların paylaştığı ekmeğin, çocukların çizdiği resimlerin sonucuydu. Ve en çok da, yardım eden Rabbimizin lütfüydü bu. Çünkü Yusuf, her gece yıldızlara bakıp “Allah’ım, artık gökyüzünden bomba değil, sadece yağmur yağsın,” diye dua etmişti. Belki de o dua, Rabbinin katında kabul olmuş, yankı bulmuştu. Rabbim daim etsin dünyada barışı, vesselam,selamlarımla.
Mehmet Aluç