Adını Unutan Kadın-8

...

Mikroskobik çapta başlayan bu savaş, zamanla dokulara yayılarak ağrılar, hassasiyetler ve görünür değişiklikler yaratıyordu. Hücrelerin kendi programlarını unutması, vücudun savunma mekanizmalarını alt üst etmesi; Vedia’nın bedeninde yavaş yavaş açılan bir yara gibiydi. 

Kemoterapi ise bu savaştaki en zorlu cepheydi. 

Vücudun her köşesine yayılan ilaçlar, hem kanserli hücreleri yok etmeye çalışıyor hem de sağlıklı hücrelere zarar veriyordu. Saç tellerinin dökülmesi, halsizlik, mide bulantısı; bedensel bir direniş ama ruhsal bir yorgunluk demekti. 

Vedia, bu fiziki ve psikolojik karmaşanın içinde, her tedavi seansında yeniden doğmak için savaşıyordu. Göğsündeki o görünmez savaş, onun yalnızca bedenini değil, ruhunu da derinden etkiliyordu.

Vedia uzun boylu, kemikli, zarif omuzları, hayatın yükünü taşıyan bir duruş sergiliyordu.

İri, koyu gözleri derin bir okyanus gibiydi. Vedia’nın gözleri, ilk bakışta insanı içine çağıran karanlık bir deniz gibiydi. Işığı değil, anlamı yansıtırdı onlar — ne kadar derine inersen, o kadar çok sarsılırsın. Siyahın içinde yanıp sönen ince bir bakır halkası vardı. Sanki bir ömürlük suskunluğu içinde yakmaya devam eden bir kor. Her bakışında geçmişten bir yankı duyulurdu — çocukluk, pişmanlık, kabulleniş... Hepsi aynı derinlikte, aynı dalga hareketiyle iç içe dolanırdı.

Bu gözler, birini yargılamaz ama unutmaz; gördüğünü saklar, duyduğunu yıllarca taşırdı. İnsana baktığında yalnız yüzünü değil, niyetini okurdu. Bazen bir gülüşün arkasında gizli bir yorgunluğu sezdirir, bazen de bir kelime söylemeden her şeyi anlatırdı. Karanlık anlarda bile ışıktan kaçmaz, tam tersine onu yutar, kendine katar, parlayan bir hüznün aynası hâline gelirdi. 

Eğer biri o gözlere uzun süre bakabilseydi, içinde yavaş yavaş çözülen bir yalnızlığı, denizin dibinde dalgalanan bir yosun gibi ağır ağır kıpırdayan umudu görebilirdi. Baktığı yere değil, dokunduğu zamana anlam kazandıran gözlerdi onlar — birini değil, bir ömrü seyrederdi.

Vedia’nın gözleri, sıradan bir bakışın taşıyamayacağı kadar yoğun bir geçmişin yankısını barındırıyordu.

Anne ve babasız büyümenin karanlık sessizliğinde, kimsenin bakmadığı yerlerden dünyayı öğrenmişti. O yüzden, gözleriyle konuşmayı öğrenmişti önce — kelimelere gerek kalmadan, sadece bakışının ağırlığıyla insanın içini yoklayan bir anlatım biçimi geliştirmişti.

O gözler, yoksunluğun içinde parlatılmış birer cevher gibiydi. Ağlamayı unutmuştu ama ağlamanın yerine başka bir güç doğmuştu içinde: Bakışının dokunduğu şey, fark edilmeden yön değiştirirdi. Bir dileği olduğunda kelimeye gerek duymazdı — arzusunu sadece bakışına yükler, ve hayat bir şekilde yerini ayarlardı. Sanki evren, o gözlerin kararlılığı karşısında geri adım atardı.

Koyu, iri gözbebekleri birer karanlık aynaydı: insan kendi derinliğini görür, sonra o derinlikte kaybolurdu.

Bakan kişi farkına varmadan susturulurdu — çünkü o gözlerde tartışmaya yer yoktu. O gözler, hayatta kalmış olmanın otoritesini taşırdı ve bu yüzden hiçbir şey Vedia’nın iradesine uzun süre karşı duramazdı. 

Geceleri bile parlarlardı, çünkü içinde bir tür kendi ışığı vardı.

O ışık ne kandilden gelir ne aydan—yokluğun içinde yanmayı öğrenenlerin, varlığa hükmetmesini bilenlerin ışığıydı o. Karanlıkta bile ışıklarını saklamazdı.

Sanki görünmeyen bir el, o gözleri her daim uyanık tutardı.

Belki de o yüzden, Vedia’nın bir sözü gerekmezdi:

Bakışı, dua ederdi onun yerine—ve dua ettiği her şey, bir gün dönüp gelip onu bulurdu.

...

Devamı Var

...

Ga-310725

( Adını Unutan Kadın-8 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 11.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu