Sevdanın Nakışını Dizen Yanışlar Vardır

İnsan yüreğinde büyüttüklerini 
kelâmıyla mı anlatır daima? 
Kelimeler midir her hâlin tercümanı? 
Harf harf mi yazılır umutlar, sitemler, 
dualar kâğıda? 

Ya söze yeltenemeyenler, 
harflere dokunamayanlar? 
Derdini mi büyütür sinesinde, 
umudunu mu söndürür yüreğinde?

Her insan bir hikâyedir…
Kimi zaman zirvelerde dolaşan.
Kimi zaman tamamlanmayan.
kimi zaman da her sona bir başlangıç ekleyen, 
kahramanların elinde... 
Umut, korku, dua, sevda girifttir daima.
Hikayelerde. 

Boy boy ipliklerle dizilen umutlar vardır. 
O ipliğe okunan dualar, 
çözgüler arasında yol alan gönüller vardır. 
Renklerden avuç avuç dokunan sırlar, 
sevdanın nakşını dizen yanışlar vardır. 
Analığın tonunu çatarken çiçekler, 
birbirine dolanan ilmeklerde 
kilim gibi yaşanan hayatlar vardır.

İnsan var ise duygular da vardır elbette. 
Yazılacak, söylenecek ve yaşanacak; 
kendini anlatıp ruhunun gölgesini düşürecek 
bir yolu muhakkak bulacak.
Kendini ifade etmek için 
bazen mûsikînin nağmelerinde, 
bazen şiirin dizelerinde, 
varlık koymuştur ortaya. 
İç dünyasının detaylarını, 
âleme bakışının izdüşümünü katar hayata.

Derûnî bir yaklaşımın 
mânâ merkezli yol alışın 
hikmetli ve ustalıklı icra edilişini 
hayranlıkla seyrederiz.
Renkleri ve figürleri anlamlandırarak kullandığı 
gönül dilinden,
motiflerin mânâsından 
hem insanımızı, 
hem de medeniyetimizi öğreniriz.

Sevda gibi hayatlar.
Tezgâhlarda renklere karışıp 
desenlere dönüşerek dile gelmiş, 
söze dökülmüştür.
Kadının duygu dünyası, 
yaşama gösterdiği tepki 
tezgâhlarda adeta raks eder. 
Gönlün ırmaklarından taşıp, 
avuçlarına dökülerek çözgülerin arasında 
motif olup zamana karışmıştır.

Bundandır ki, yollar aranmış, 
vasıtalar bulunmuş her duygunun doğumuna. 
İşte kilim önce yüreklere dokunur; 
iplikler renk, 
tezgâhlar tuval olur 
ve işler insanın ruhunu.

Evvelâ şekil almasıyla başlar kilimin yolculuğu. 
Kirmenlerin etrafında döner, bükülür; 
çıkrıkların gövdesine sarılırken 
keleplerin içine saklanır sırları. 
Bilmez ki hangi nakışta yanıp 
hangi renkle yol alacağını…
Sonra duaların, umutların, yanışların renkleri 
toplanır kâinattan çiçek çiçek, yaprak yaprak. 

Ancak derleyen bilir sırrının rengini; 
hangi çiçeğin yaprağında, 
hangi ağacın kabuğunda... 
Kanat mı çırpacak umutlar, 
kabuk mu bağlayacak yaralar? 
Bilinmez kilimin ilmeğine vurulmadan nakışlar.

Siyah ve kahverengini ikram eder 
nakışların mürekkebi karılsın diye. 
Bilir misin, 
kaç yaylanın, kaç ormanın çiçeğiyle 
boyanmıştır gönüllerin motifi çözgülerin üzerinde? 
Yapraklarda, köklerde aramıştır eflatunun izini. 
Yayla çayı, zeytin yaprağında bulmuştur 
renklerin en asilini.

Yanmayla başlar renk bulmak. 
Ezentere sabreder saatlerce ateşe sarıyı bulmak gayretiyle. 
Küllerine gömer sonra, 
basar bağrına meşelerin ferahlığıyla, 
üfler yaralarına. 
Dindi mi acıların? 
Oldu mu kıvamın? 
Üzülme, der.
Yeşillenecek boy boy, kelep kelep varlığın.

Al murattır demiş muradına erenler. 
Dualarda murat alasın niyazıyla açılmış toy delikanlılara, 
çiğdem çiçeği kızlar benzer
Duasıyla rengini harman ederken 
Âminleri konuşur al ile yeşilin arasında? 
Yaryare bakar, zincirli çatılırken.
Ellerinin kınası mı düşmüş kilime, 
yoksa erik ve somaktan kardığı kırmızı mı?

Artık kurulur tezgâhlar gönül gönül, dert dert. 
Çözgüler önce umutların, 
sonra tezgâhın üzerine atılır 
her arışta, 
her argaçta. 
Şimdi yazma zamanıdır 
sevdadan, umuttan, hasretten yana. 

Derlenen çiçeklerin, 
toplanan köklerin renginden süzülür sırların izi. 
Hüküm gibi dolar çözgülerin boynuna motifini,
boz, koş ve karadan. 
Bazen de gâmından alır 
Renkleri çattığında sarıdan, yeşilden, aldan 
tezgâha dökülen kendisidir aslında...

Sızan güneşin loş ışığında 
ya da kandilin titreyen alevinden 
gönlünün gölgesi düşer ellerine.
O ellerin izinin seyri ya bir sandığın üstünde 
ya da bir yavrunun beşiğinde...
Bazen ellerin kınası vardır kilimin her sırasında. 
Kabul olunmuş duaların şükrüyle vurulur kirkitler 
muskaların üstüne.

Düşmüş yine gönle sevda. 
Yaylalar, dağlar işitmiş önce. 
Şimdi yürekler dolanır kırağı konmuş kırları seher vakitleri. 
Duası karışır titreyen rubainin, zakkumun yapraklarına. 
Bir tezgâha muhtaç motifler, renkler…
Her boy ipliği yanışlara vurmanın vakti! 
Ateşsiz, korsuz tütünler.

Sandıklar kurulur uzayıp giden ipliklerin yoluna, 
küpeler dizilir aralarına. 
Umuda yol açar elleriyle çözgülerin ortasından, 
söylenmeyen sözü.
Saklanan sırrı motiflerin kulağına anlatma vakti!
Göç yollarının telaşını bilir her tezgâh.
Akrebin, çengelin dizilişinden. 

Bir küheylanın, deli bir kısrağın sırtına ,
yeni yurtların telaşı düşer. 
Gelin misali süslenir. 
Al, mor, narinci kendini gösterir 
yağız atların rüzgâra karışan yelelerinin arasında. 
Yurt tutmak gibi 
sevda taşımak da yiğidin şanındandı. 
Yüklenen denkler belli ki 
gönüllerde daha fazla yer tutmuştur.

Ezgiler de renkler kadar yerleşir kilimin diyarına. 
Kopuzun tellerinden sızan yanışlar, 
kilimin bağrına siner. 
Yıldız, zincirli mor ile mavinin arasında 
buram buram tüter. 

Yanmadan söner mi harlanan ateş? 
Esli yanar, zeyli yanar, dirsekli…
Genç kız yanışı gibi yanar. 
Bir Yörük yiğidini, 
karşı obanın beyini sarar yalazlarına.

Bilinmez, hangi çiğ düşmüş, 
çiçeğin ahından aldı rengini bukağı. 
Kimin gözü değdi ki acep elibelindeye? 
Tarağı vurunca ilmeklerin arasına, 
korkularını mı damıttı yüreğinde?
Toprağın elleri dolanır kilimin sırtında. 
Nasır tutmuş, kurumuş çoraklığını Anadolu’nun 
suları besler damar damar. 

Dicle, Fırat, Karasu’dan devşirir renklerini. 
Munzur, Toroslar, Kaçkarlardan dizer motiflerini.
İnsan kilimle başlar ninnisine 
ve kilimle yakar ağıtını. 
desenleriyle sürdüğü gönül izini 
sargılıkla bitirir kabir yurdunda. 

Birbirine çattığı renkleri, 
sıra sıra dizdiği nakışlarına, 
bürünür dünya bedeni 
ve bir camiye bağışlanarak 
yaşatılır toprağa dokunduğu ellerinin emeği.

Oğuzun kokusu, 
Altayların soluğu var üzerinde. 
Balkanların, Asya’nın izlerini 
taşıdın miras gibi günümüze
Çağlar sürdü yolculuğun
Yorgun, kırgın, yıpranmışsın, besbelli! 
Çileni anlatmaya çalıştım desem, 
teselli olur musun ? bilmem…


redfer

( Sevdanın Nakışını Dizen Yanışlar Vardır başlıklı yazı redfer tarafından 20.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu