
Düşlerimi ipe çekin lütfen üstelik
kalan ne kadar düşüm varsa ve bir arpa boyu yol alamadığım gezegende sadece
düşlerimden vurun beni ne de olsa yüreğim kan kaybından çoktan yitip gitti ve
aklımın ırmaklarında gezinen düşüncelerimi de sallandırın dar ağacında zaten
yarına çıkar mıyız çıkmaz mı diye tetikte beklerken dünyaca…
Misilleme yapan gölgeler var
yakınımda uzağımda duran.
Ama benim de bir Tanrım var ve siz
beni ne kadar hafife alsanız da ağırlaşan günden güne ağırlaşan bir yüküm var.
Kolaysa kaldırın beni.
Kolaysa kandırın beni.
Üstelik ben hep k/andım da dünden.
Günümü uyuttum da geldim; gücümü de
yitirip ve sözcüklerin katsayısında büyüyor duygularım ve henüz reşit olmamış
rüyalarım üstelik gözüm açık gördüğüm…
‘’Hey, garson: tak maskeni ve gel
yanıma.’’
‘’Üzgünüm, kapalıyız, efendim.’’
Demek ki maskelerin de vadesi dolmuş
en başta insanlık iken top atan demek ki hala düş görmek için vaktim var ne de
olsa sırada bekleyen çok insan var dünya değiştirmek adına hem sıra bana gelene
kadar daha bol bol da hayal kurarım sonra da titizlikle ütülerim ruhumu ve şık
bir biçimde çıkarım idam sehpasına.
Mahlası yok kimliğimin ki aklıma bile
gelmedi ve ben alabildiğine olabildiğince hayal kuruyorum sonra söz uçmasın
diye yazıya döküyorum hayallerimi.
‘’Hey, bayım, neden sırıtıyorsunuz?’’
‘’Üstünüze alınmayın ama bu kadar
ciddiyet ve vakur bir duruş bize fazla geliyor.’’
Ne yani illa ki ağırdan mı almam
lazım?
‘’Ağır olayım da molla desinler,
bayım üstelik ruhum külçe külçe altına nasıl da beş basar.’’
‘’Anlamadım.’’
‘’Ben de zaten henüz bir şey
anlatmamıştım üstelik ben sizle değil evrenle ve Tanrı ile muhatabım.’’
D/okunulmazlığım var Tanrı tarafından
bahşedilen üstelik benim sevgim de gücüm de inancım da limit aşımı.
Daha dün ihlal edildi sınırlarım ve
pişkin gölgelere asla paye vermedim gerçi öncesinde niyetlerini iyi bilmiştim
ama…
Ya, benim içimden geçenler?
Dışardan görünen ne ise hatta
görünenden de fazla.
Yakamozlar oynaşıyor yüreğimdeki
rıhtımda ve iskeledeki babalara çarptı yalnızlığım ve hangi limansa yanaştığım
birileri gemileri yakmak istedi gel gör ki ben bu geminin kaptanıyım ve kolay
kolay da çıkmam kaptan köşkümden üstelik aralıksız iş başındayım ve nöbette.
Ne zamanki bir martı konsa başıma.
Ne zamanki bir martı ilişse gemimin
bacasına…
Can yeleklerim de hazır burada iken
ve aynı zamanda geminin de miçosu iken.
Hatta bu geminin tek yolcusu da benim
ve ben hangi dalga da yok oldum ki üstelik boyumu aşan dalgalar ve kimse
yüreğimle dalga geçen…
Bir ara su almıştı zemin sonra
sözcüklerimle yapıştırdım o sızıntıyı ve hala denizdeyim hala havada aslında
hala yere de ayaklarım sıkı sıkı basarken…
Düş çengelimde saklı üstelik hem
dualarım hem umudum hem hayallerim.
İnsanüstü bir güçle mücadelemi
sürdürüyorum ben önce tüm evrenle sonra kendime yaklaşıp şimdi ise ruhumla
uçtuğum sonsuzluk ve eşlik eden biri var da illa ki…
Ne yerdeyim ne gökte…
Ne de olsa yere göğe sığamadım bir
ömür ve sevgi dağımdaki karlar da erimek bilmedi nihayetinde görünmeyen buz
dağını da saldım ve buzdan olmayan bir yüreğin de sahibiyim bazen buz gibi
gözlerle bakıp da yüreğimi soğutmaya çalışıp…
Soğumuştum da hani öncesinde elbet
kendimden ve hayattan soğumuşken…
Derken kaynatılan kazan ve işte o
buharla yandı ruhum sonra pişti yüreğim şimdi ateşlere mahkumum ama bildiğiniz
bir ateş değil bu:
İnanın inanmayın: bu aşkın ateşi
elbet nihayetinde d/okunduğum O İlahi Işık ve Ateş üstelik tüm buzları da
eriten değil mi ki…
Hayatla aramdaki buzları da eriten
bir ateş ve güç ve hiç böylesine ateşli ve inançlı hissetmemiştim kendimi gerçi
hep yandım ben aşkın ateşiyle ve hep de vakıftım Rabbime ama…
Sözcüklerim aktıkça akıyor.
Yaşlarım kurudu sonunda.
Yeşeren bir şeyler var ufukta ve işte
evren kazan yürek kepçe her çiçeği ben biliyorum ve ruhumun polenlerini
döküyorum evrene boylu boyunca çünkü şu andan itibaren açacak her çiçek ve
doğacak olan güneş sadece benim için gerçek olacak ve o güneşin de asla
batmasına izin vermeyeceğim elbet Mevla’m sayesinde o güneşin de iz düşümü
olacağım anbean.
Aynı zamanda denizdeyim.
Ve havada.
Ve karada.
Kainatın yüz ölçümünde ben mademki
sevgiden yüz buldum üstelik yüzümdeki tebessüme ve aydınlığa sebebiyet veren
bunca acı ve ağrı iken…
Akla zararım ve hala kaldığım yerden
devam ediyorum ve hala inandığım güvendiğim insanlar aynı hatta sayıları daha da artmakta günbegün.
Varlığıma askıntı olan hüzün deryası
ve işte mutluluğun da daha kıymete bindiği ve üstünden beni atan ata dahi
müteşekkirim ve usulca okşuyorum başını sanırım ürkütmüş olmalıyım hayvanı.
Sözcükler yoksa havarisi mi
yalnızlığımın?
Yalnızlığın müptelası olsam da içim
tıklım tıklım ve ben duygularda ve sözcüklerde sosyal mesafe tanımıyorum ve
ihtimamla yazıyorum ve yıkıyorum kalemimi bir o kadar tabularımı yıkıp kat
çıkıyorum insanların yüreklerine.
İşkillendiğim kim ya da ne varsa.
Sorun değil.
Yeter ki net olayım ve dosdoğru
üstelik İlahi Işık aralıksız nöbette tıpkı ruhumun filikasına doluşan umut
gibi.
Dün batmıştı gemim ama ben gemimi
terk etmedim.
Evvelsi gün ise su almıştı yüreğim ve
ben kova kova suyu evrene boşalttım aslında yaşlarımla doldu o kovalar ve ben
çelimsiz kalemimle yüreğimi yeniden ölçüp biçtim yeniden döndüm kaldığım yere…
Yokluğun hicabı filan da değil çünkü
ben gerçeğim.
Ben bir varlığım.
Belki tek zerre belki kimine göre
hiçlik kimine göre ise yanıp sönen bir ışık.
Gözlerim seğiriyor umarım birileri
beni iyi olarak anıyordur.
Yine de fark etmez nasıl andığı çünkü
benim s/andığım her şey ve herkes aslında gerçek ve ben onların içlerindeki
gizemi görebiliyorum ne de olsa bir ömür canhıraş mücadele verip de kendimi iyi
kötü çözüp de tam da tırmanmaya başlamışken Rabbime çıkan basamakları.
Issızlığı temsil eden her insan ve
her sözcük.
Umudun saklı frekansında gezinen
seyyah ruhum.
Ve ben kalp gözümle dünyayı tavaf
ederken ve insan siluetleri de değil benim için önem arz eden çünkü onların
yüreğine dokunuyorum ve altıncı hissim yine haklı çıktı.
Bir rüzgarın iniltisi değil hani
gecenin çığlığı.
Ve ben fısıldamıyorum bilakis avaz
avaz bağırıyorum ve hala beni duymayan biri varsa ve yine soruyorum:
Sesimi duyan biri var mı?
Duyduklarını biliyorum ses
vermediklerini sansalar da akıllarından geçeni okuyorum ve Rabbime hamt
ediyorum.
An itibari ile yaşıyor ve yazıyorsam
eğer…
Elbet beni duyan biri/birileri var
hatta tahmin ettiğimden de fazla çünkü
bu dünyaya geliş sebebimin akla yatan bir tarafı var en azından kimince meziyet
kimince eziyet olsa da yaşamak ve sevmek için nedenlerim var sıra kendime
gelmişken ve bir ömrün acısını çıkarttığım ve kararı veren de Yüce Makam.