İnsanın Kalbi Yazılmamış Bir Defterdir

Gözlerimin içinde bir eski tren durağı var,
hiç kalkmayan, ama hep beklenen.
Rayların pası, çocukluğumun unutulmuş kahkahasıdır,
ve her pas lekesi bir yarım kalmış cümleye benzer.
Gökyüzü, cebimde taşıdığım kırık bir ayna,
her baktığımda başka bir yüz, başka bir ihtimal.
Bulutlar, insanın içindeki sessiz kalabalık,
yağmur ise o kalabalığın gözyaşlarını gizleyen perde.
Bir gün, ellerimden düşen bir kelimeyi
yerden kaldırmaya çalıştım;
ama kelime taş kesilmişti,
ve ağırlığıyla bana unutmayı öğretti.
Senin adını bilmeden yazdığım her harf,
bir göçmen kuşun kanadına ilişmiş umut gibidir.
Uçarken düşer, ama yere değmez,
çünkü insanın kalbi, görünmez bir gökyüzüdür
Zaman, cebimde taşıdığım bir kırık pusula,
hep kuzeyi gösterir ama hiçbir yere varmaz.
Her ibre, bir insanın içindeki yönsüzlüğün
sessiz çığlığıdır.
Bir kapının eşiğinde duruyorum,
kapı açılmıyor, kapanmıyor da.
Eşik, hayatın en insancıl beklentisi
geçemediğimiz ama terk edemediğimiz yer.
Bir gün, rüzgâr bana eski bir ses getirdi,
tanımadığım ama içimde yankılanan.
Belki çocukluğumun kayıp şarkısıydı,
belki de hiç söylenmemiş bir dua.
Ve anladım ki
İnsanın kalbi, yazılmamış bir defterdir.
Her satırında boşluk,
her boşlukta görünmez bir kelime vardır.
Mehmet Aluç