Düşlerimdi belki de düşüşlerimin
muadili ve ne zaman ki düşeş attı sair düş, içine düşülesi pervasız aşkın da
kopacak kıyameti ve işte bastıran yağmura kucak açtım nasıl ki baskına
uğramıştı yüreğim, dercesine ve haraç mezar satılası bir düşe daha meylettim ne
de olsa alıcısı vardı henüz yazılmamış sevda masallarının.
Bir çiy tanesi adeta yaşamak
Çiğ çiğ yiyenler mi istersin?
Yoksa savruk düzende bir mevkii mi?
Baskıcı güçlerin de değil hâkimiyeti
Varsa yoksa hatırşinas dostlar
Meylettiğimiz yarınlara d/okunan bir
dua misali
Ne hüzün ne de küskün gönlün sureti
Ayan beyan sevenlerden olmadık mı
biz?
Ne san ne zan
Uyruğu kayıp bir dünyadan kaçan.
Ne ölü ne sağ
Araf’ta saklı maruzat kim ise bozguna
uğrayan…
Ve kim ise kindar
Alabildiğine uzak kal!
Muhabbet ehli insanlara sokulduğun
kadar
Sessizliğe de riayet et
Reva görülen ne ise,
Pişekar
Ve de yalancı gölgeler
Elbet akla zarar
Sözünden dönenler…
Gün bir şafak
Şakağına dayalı kalem ve niyaz
Ömre bedel sevgiler biriktirene
duyulan haz
Azımsandığı kadar da insan
Azat edilesi bir köle mi olmalıydı
yoksa
Varla yok arası şiirin de döndüğü
küle
Kul hakkı yemeden
Kula da kulluk etmeden
Ve işte sair rüzgâr
Ve işte debdebeli şair
Kucak açtığı kader
Kulvarında birinci değil mi ki
Atılan naralardan değil
Sessizce sevenlerden yana olmalı kim
ise
Dirliğe kanat açan
Dingin bir gönle meylettiğinden de
öte
Ölüsü dirisi artık hangi sözlük ise
Dile gelense sadece tek şiirde
Olmalı mıydı sahiden de bunca yitip
gidene
Bazen bir teselli
Tecelli edecek mucize
Ve işte yüreğinde saklı ümide
Sancılandığın kadar da
Yolun mademki düştü şiire…
Efkârın yitimi ve işte sürgün edilen
O kuşluk vakti:
Hem çarpmaz mı yüreğin sarkacı
En çok da gidene duacı
Şair nasıl ki yolcu
Dergâhı yüreğin soluklandığı
O soğuk hanı:
Önce muteber bir deyiş
Sonrasında dillenen derviş
Aşk nasıl ki yaralı ve yamalı bir
keşiş…