Geçmişim aklıma düştükçe içimde bir yer sızlar, gözlerime yaş yürür.
İnsan büyüdükçe daha çok fark ediyor hayatın ağırlığını; omuzlara çöken yükleri, yılların biriktirdiği hayal kırıklıklarını, savunmasız çocukluğun elinden tutamamanın o geç kalmış pişmanlığını…
Gül yüzlüm… Ben artık yoruldum.
Ne hayattan tat alabiliyorum, ne de yaşamı gerçek bir nefes gibi içime çekebiliyorum.
Çok acı çektim; çektirdiler de. Sen varsın ya, sen varken dünya daha hafifti, daha katlanılır.
Ama sen öldükten sonra ben de bir gölgeye dönüştüm yaşayan bir ölüye.
Seni hatırladıkça ciğerlerim yanar, kalbim daralır.
Çünkü sen benim geçmişimdeki tek aydınlık, tek güzel anıydın.
Beni gerçek anlamda bir tek sen sevdin. Sen gidince öksüz kaldım; bu öksüzlük omuzlarımdan hiç inmedi.
Yıllardır bitmek bilmeyen bir acıyla yaşadım.
Eğer seni öldürmeselerdi, biliyorum, beni kötülüklerden korurdun.
Benim için bir siper, bir ev, bir nefes olurdun.