Sürgün ettiler yeminleri, sürmenaj
olmuş kalpleri diktiler usulca kökünde yangın şiirlerin beynamaz imgelerde
takılı aklın maharetleri öncesiz özlemleri sonrasız öznelerle işlediler bir
nakkaş titizliğinde en çok da gece s/özlendi sevgiyle göğün kanaviçesi kırpık
bulutlarda unutulmuş çiy damlaları ne de olsa ağlayacaktı gök kubbe az sonra
toprağa konan masumiyetin biçare soğuk bedeninde emsalsiz bir özleme de kucak
açan şairin boş kalan kollarına dolanmış iken rahmetin emsalsiz hidayeti, ölüm
sonrası korunaklı iken anne kalbi Rabbine kavuşmanın verdiği idrakle…
Tümlendi gece, koyudan gözleri
bilinmezin
Tırnak içinde kayıp bir mısra
Kopuk ipin ucunda sallanan hasreti
Bitimsiz bir umut ve acele ile diken
Bilindik ne kaldıysa geride
Maharet miydi yoksa kopacak kıyametin
öncesi
Hangi minvaldi hem, söyle
Geride kalan yasın, yaşın metaneti…
Bir milat ki miadı dolan;
Bir renk cümbüşü belirsizliğin kara
gövdesine konan;
Bir yitim bir yudum;
Bir mihenk taşı gölgesinde kaderin
sunumunun:
Öpüşen iki duygu ve birbirine kavuşan
Bir tutku idi ki tutulan nutkundan
Firar eden şairin:
O hissikablelvuku.
Aşınan zaman zımba misali öncesinden
Firar eden ipek böceği
Kavuşulası kanatları kelebeğin
Oysaki uzun olmalıydı ömrü
Ne bir gün ne bir sene
Ne de bir asır
Sırlarına vakıf hasretin dikilesi
yalnızlığı
Hep diken diken
Hep de yorgun
En çok üzen ise seferi yalnızlığında
yılların
Bir dokun bin ah işit, dercesine
huzur bulan
Yaşlı ve yorgun vücudun
Sonlanmış iken cihandaki vazifesi…
Şimdiler ve sonralar
Suskuyu sunan ve giyinen endamlı
turnalar
Ne kuş ne insan ne de sıradan
Tutsak duyguların rahmine sokulan
Bir bebek gibi her pışpışladığında
şairin
Solan renkler gibi
Azadesi sözcüklerin
Azımsandığından da öte şairin
Ve işte yorgun misafirlerin gidiş
saati:
Ansızın hâsıl olan o heyelan
Oysaki az evvel tutmuştu elimi:
Ah, be anne, cihan yangın yeri sen
gittin gideli;
Bilemedim acelen neydi
Sözleştiğimiz yerde sabırla bekle
beni…
Yazarın
Önceki Yazısı