Tekildi düşler ve tek elin verdiğini
çaldı soytarı gülüşler…
Sancılar da tekildi belki de tekeli
insanların:
Hani, gülüşlerin çalıntı olduğu matem
akşamları
Sancılı güne uyandı doğa ama
biliyordu, biliyordu işte:
Aşk idi adı ve sonlanmayan nakaratı.
Peyda olan sis ve şaşı gözlerinde
gezgin ruhların;
Malulen şiir olan keşiş
En çok da yorgun fıtratın beyan
ettiği.
Temeli çürük nice insan:
Ah, be şair sanma ki dert sadece
sende saklı
Ve sen, şaşkın aşık bilmez misin;
Sevgidir rotası şakayıkların
Unutulmuş parmak arası bir yasın da
müdavimleri
Geçimsiz ve mahkeme duvarı iken bazen
zaman
İyi de cübbesinden hep mi ninniler
dökülür
Matem sabahlarının güne yakarışları…
İklim seyyah;
Yorgun yolcu ve sen hancı
Tamah etmeden tek lokmaya
Sökük dikişleri ve de
En çok da yırtık cübbesi
Gafil avlanan sevgi mağdurları
Sanmayın da hani, yok değil elbet
dostları.
Müzmin çağrının
Melankolik sevdanın
Ve özlemin fısıltısı
Kendine dönük yüzü mademki mabedin
Son söz nasıl ki söylenmedi
Düşmez kalkmaz bir Allah
Ve sen, şair sanma asla duyulmaz
feryadın
Çileli ömrün çile dolu kazakları:
Bir bir akan gözünden
İstifli sazların kopuk telleri
Ama vardır elbet bir nimeti bir
çözümü
Sevecen iklimden arda kalansa o
nadide şarkı.
Gün, bu gün
Yarınlarla hemhal kiminin terk
edişleri
Mayalanmış hüzün ve kopçası kayıp şu
sefil cihanın
Meylettiği illa ki sabır ve şükür
Kör gözlerin aydınlanmasına da daha
var vakit
Ve işte şaire ait içten bir akit:
Endamlı bir sesleniş vakit var ya da
yok
Kolaylıkla sevenlerin gaipten gelen
telaşı
Divanesi yılların
Üstü kapalı bir arzu
Varsa yoksa ölümün telvesi
Suskunlar bir de sunulan zanlar:
Semiren bir d/okunuş
Sağalttığımızdan da öte o yoktan var
oluş
Rabbin kudreti en çok da inancın eşkâli
S/onsuzluk ve tutuk bir dil de değil
hani
Ötesi berisi şiirde gizli
Geride kalansa Rabbine emanet
Aşkın kaçıncı vukuatı kim bilir?
Ve işte dudaklardan dökülen
Gözlerse temsili bir resim gibi
Nurun çoğaldığı
Nazenin bir fısıltıdan kalansa geride
Hem şair daha ne yazdı ki bunca zaman
bunca sene?