LAKAPÇILARA DUYURULUR!...
Ağustos Böceği, gövdesinin arka kısmında bulunan hava keseciklerine yerleşmiş sağlı sollu taş gibi sertleşmiş plakları, saniyede beş yüz kez tekrar ederek çıkarttığı ses, adına yakışır bu ayda gecenin sessizliğini bozmaya yetiyor…
Karınca kolonileri ise kışa hazırlık içinde tüm disipliniyle ne havanın sıcaklığı, nede nemiyle ilgileniyor…
Bahçemde, duvardan aşağıya sarkan yapraklar arasında küçük yeni doğan siyah yavru kedinin miyavlaması… Belli ki açlığın ve susuzluğun haykırmasıydı… Köşe başına tas içine koyduğum sütü bir çırpıda soluksuz içiyor… Anne kedi ise yavrusunu korumak iç güdüsüyle tepemdeki diğer bahçeden hırlıyor…
Nem oranı her yerde çok yüksek… Yaşam, nefes kesiyor… Güneş, balyoz gibi sıcaklığını insanların beynine beynine vuruyor… Gözler sönük, vücutlar bitap, bir şişe soğuk su bile sıcaklığı kesmiyor…
Nem insanları YAŞ’ladı…
Evet YAŞ’ta yani Askerin üst komutasını seçmede büyük sorunlar yaşanıyor… İstifa söylentileri, emeklilik kararları derken hiyerarşi tıkandı…
Siyasiler ise yine meydanlarda sizlere “Evet” ve “Hayır” damgasını, oy pusulasına bastırmanın telaşındalar…
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Erdoğan için; “ PKK Açılımı adı altında Türkiye’nin bölünmesini hızlandıran bir yaklaşımın hukuki süreci için bu pakete tuzaklar konmuştur” diyor.
Bu ne demek?
Anladığım kadarı ile; Olası bir Anayasa Değişikliğinde, Anayasa Mahkemesi ile HSYK’na atanacakların seçimleri, tıpkı şu günlerde yaşadığımız YAŞ’ta olduğu gibi çetin geçecek!.. Hangi iktidar olursa olsun kendi görüşlerine uygun üyeleri, o makama oturtmanın hesaplarını yaparak, kendi borusunun ötmesini sağlayacak. Demokrasinin teminatı olan ‘Erkler Dengesi’ni bozup, sonuçta ‘Faşist’ bir rejimin önünü açacağı anlamıdır…
Kendisine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nca meydanlarda “Recep Bey” denilmesine karşılık, Başbakan Erdoğan’da sonunda Kılıçdaroğlu için bir lakap buldu; “Memur Kemal” Kılıçdaroğlu da bu lakaba yanıt vermede gecikmedi. Bakın ne diyor; “ Evet Memur Kemal’im ama kimse bana ‘ Kalpazan Kemal’ demedi. Ben Memur Kemal’im, İşçi Kemal’im, Emekli Kemal’im… Hiç kimse bana ‘hayali ihracatçı Kemal’ demedi. Veya hiç kimse bana ‘ihaleye fesat karıştıran Kemal’ demedi. Devlete onuruyla hizmet eden bir kişiyim ben. Efendi adamım, doğrudur, düzgün adamım çünkü halka hizmet etmek istiyorum. Tek amacım var; yalancılardan, dolandırıcılardan, din tacirlerinden bu ülkeyi kurtarmak”
İnsanlara lakap takmak hiç de hoş değil. Kuran’ın ‘Hucurat Suresi’nin 11. ayeti bakınız ne diyor; “ Ey İnsanlar! Bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin. Olabilir ki alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlarda başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın. Kendi nefislerinizde ayıplar aramayın. Birbirinize kötü lakaplar yakıştırmayın…”
Buradan lakap takanlara duyurulur!... Küçük bir anekdotla yazımı tamamlayım. Bu da, bir birinin arkasından konuşanlara küpe olsun;
“ Günün birinde adamın teki koşa koşa Sufi’ye gelmiş, nefes nefesiymiş “Baba erenler, gördün mü? Sokakta bir sürü hizmetkar tepeleme siniler taşıyor”
Sufi sakin sakin; “ Bundan bana ne evlat! Beni hiç ilgilendirmez” demiş.
Adam;
“ İyi ama o sinileri sizin eve taşıyorlar” demiş. Sufi o zaman;
“ O halde bundan sana ne? Seni hiç ilgilendirmez” demiş…
Ramazanınız hayırlara vesile olsun…
Sevgilerimle…
Ertuğrul Erdoğan
8 Ağustos 2010/Bursa