-         Hayrola Nereden?

-         Be be ben mi? Rad rad radyodan geliyorum.

-         Ne vardı radyo da?

-         Spi spi spi spiker, sı sı sı sınavı vardı da

-         Eeee ne oldu?

-         Bı bı bı  bırak yahu! Kravat tak tak takmadık diye almadılar J

 

          Bu fıkrayla neler yazacağımı az çok tahmin etmişsinizdir.  Ünlü düşünür Emerson “Hayat sınavdır” der. Evet, hepimiz bu sınavda yaşam mücadelesi veriyoruz. Kimimiz dürüstçe çalışıyoruz, kimimizde kopya çekerek bu sınavı tamamlamanın kurnazlığı içindeyiz.

         Malum,  Einstein dört yaşına kadar konuşamadığı için ailesi onun geri zekâlı olduğunu, müzik öğretmeni Beethoven’i ‘ umutsuz vaka’ olarak görmüş,  Muhammed Ali’ye öğretmeni ; ‘senden hiçbir şey olmaz’ demişti.

         Bakınız daha önce ‘Dokuzuncu Köy’den kovulup,  ‘Onuncu Köy’ için Hürriyet Gazetesi’nde yıllarca yazan, daha sonra patronu Aydın Doğan’a verilen rekor Vergi Cezası sonrası işine son verilerek Haber Türk’teki  ‘On birinci Köy’e umut diye transfer olan Bekir Coşkun buradan da kovuldu. Başbakan’a bu konuda sorulan soruya,  Bekir Coşkun’un işten çıkartılmasında kendilerinin hiçbir rolü olmadığını söyleyince Bekir Coşkun’da; “ Başbakan’a benimle ilgili soru yöneltiliyor ve kendisi de benim işten çıkartılmamda hiçbir rollerinin olmadığını söylüyor. Salonda 50 medya mensubu var. 50 medya mensubu inandıysa mesele yok.  Ama bir süre önce Başbakan medya patronlarına ne demişti? ‘Köşe yazarlarına hâkim olamıyorum diyemezsin. Sen bunun sorumlususun. Köşende yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiğin zamanda hakkın yok. O insanlara o kalemleri teslim edenlere der ki; ‘kusura bakma, bizim dükkânda sana yer yok. Herkes vitrine layık olanı koyar’ demedi mi?  dedi. Bu sözler kime ait? Benim yorumum bu kadar.”

         Evet, iki ağızdan söz…

         Sizce kimin burnu uzayacak dersiniz?

         12 nci köy nerede?  Türkiye’de mi? Yoksa masallardaki gibi Anka Kuşu’nun kanatlarıyla,  Kaf Dağı’nın ardında mı?  Bekir Coşkun’un Babası oğluna; “ Oğlum öyle patronların gazetelerinde ve demokrasinin olmadığı ortamlarda rahat yazdırmazlar. “ demiş midir, bilemeyiz!

          Üstadım, öyle gazetelerde her istediğini yazma devri artık kapandı. Ya patronların istediği formatta yazacaksın, ya da iktidarda hangi parti varsa onun lehine yazacaksın! Yandaşlarının mal varlıklarından, onların nasıl ihale aldıklarından, zenginliklerinden bahsetmeyeceksin!  Gazetelerde bir şartla yazarsın üstadım, iktidara dokunmayacak, hatta onu öveceksin!…

         Kim gibi mi?

         Çalık grubunun satın aldığı Sabah Gazetesi’nde yazan Engin Ardıç gibi yazacaksın!.. Aç oku bakalım, adam hiç iktidarı atıyor mu? Onun suyundan gidiyor! Yaptıklarını övüyor! Veriyor veriştiriyor muhalefete, hem de ağzını bozarak, alay ederek! Sonra da gelsin cukkalar, yurt dışı gezileri…  Böyle olursanız vallahi hiçbir patronunda seni kapı önüne koyacağını düşünmüyorum! İnan ki, seni el üstünde tutarlar. 

         Bekir Bey, gel istersen köşe yazılarını benim gibi internette yaz. Hem maaş almadığın için özgürce yazmayı burada sürdürebilirsin!

         “Sınav” dedik nereden nereye geldik.  O köy senin bu köy benim dolaşıp durduk. Kısacası ne demişler; “ Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış” diye, sanırım bu gidişle köyler bile dokuz doğuracak!

         ÖSYM ve KPSS’de kepazelikler diz boyu!

         Şimdi de “Kopya Çetesi” iş başında… Gelişmeler “Organize Suçlar” filminin başlığı gibi oldu… Çete lideri olmakla suçlanan Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Okulu Öğretim Görevlisi O.A.U ifadesinde; “ Geçen yıl yapılan Polis Meslek Yüksek Okulu sınavlarının da kendisinin iptal ettirdiğini ve sınav sorularının cemaate yakın kişilerden iptal ettirildiğini belirtmiş…

         Vay Türkiye’m Vay! Yaşadıkça daha neler göreceğiz neler! Üstüne üstlük kopya çekileceği Ağrı’dan iki gün önce emniyet birimlerine bildirilmesine rağmen önlem alınmadığı ortaya çıkmış ( Kaynak Gazete Vatan)

         Sonuçta 9 ÖSYM yöneticileri görevlerinden alınarak soruşturmaları devam ediyor. Çiçeği burnunda ÖSYM Başkanı “ Daha çok geleceği planlama taraftarıyım.” Demiş. Güzel… Birkaç sözde benden; “ Geçmişin kötü örneklerinden ders alarak bir daha bu tür hataları tekrar etmemek ve soruların uçan sineğe bile verilmeden sınavların gerçekleşmesinin sağlanması için her türlü çabanın gösterilmesi,  kurumun saygınlığını artıracaktır.”

         Madem eğitimden konu açıldı. Sizlere bir soru sorayım; “ Öğrencilerin yılsonu tatil süreleri uzun değil mi? “ Çocuklarımız üç ay boyunca tembelliğe alışıyorlar. Bence bir buçuk ayla sınırlı olsa, diğer kalan bir buçuk ayı da sene içinde dağıtsak, öğrenciler için daha uygun olmaz mı? Ne dersiniz? Bu fikrime katılan varsa, MEB’ lığının e-mail adresine hep birlikte yazarak kamuoyu oluşturalım.

         Yazımı Hintli filozof Satya Sai Baba’nın anlamlı bir sözüyle noktalayım;

“ Eğitim, nasıl yaşanacağına ilişkin olmamalıdır. Nasıl para kazanılacağına ilişkin de değil. Bilgi bilgeliğe dönüştürülmedikçe ve bilgelikte karakterde ifade bulmadıkça eğitim boşa giden süreç olur. Eğitim, bu dönüştürme yeteneğini sağladığında hayatta huzurlu, mutlu ve karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği ile dolu hale gelir

         Herkese yaşam sınavlarında başarılar dilerim.

         Sevgilerimle…

Ertuğrul Erdoğan

26 Eylül 2010/Bursa

 

( Bekir Coşkun, Gel İnternette Yaz başlıklı yazı ErtğrulErdoğan tarafından 26.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu