Dünyayı ilgilendiren ve sürpriz konulu dördüncü kitabımın çalışması, ayrıca seçim dönemindeki siyasetin seviyesizliği nedeniyle elim köşe yazısı yazmaya açıkçası pek gitmedi.
Yazımın başlığını “Bir Daha…” yazarken noktalı yerleri
nasıl dolduracağımı sanırım şimdiden tahmin etmişsinizdir. Evet, bu ülkede bir
daha;
-
Polis, protesto hakkını kullanmak isteyenlere
artık öyle biber gazı kullanıp üzerlerine su sıkamayacak,
-
Yasalar torbanın içine girerek, bir gecede
iktidarın menfaati için çıkmayacak,
-
Kimse basına müdahale ederek onu maliyesi ile
korkutarak Türkiye’nin dünyada basın özgürlüğünde son sıralara yerleşmesine
neden olamayacak,
-
“Dünyayı ben yarattım” diyen bir zihniyetle
politika yapamayacak,
-
“Ey!” diye parmak işareti yaparak kimse
tehdit edilemeyecek,
-
İhaleler, artık öyle yandaşlara verilemeyecek,
-
Hortumlarla beslenen basın olmayacak,
-
TRT artık AKP’nin borazanı olamadan adaletli
bir yayın yapacak,
-
Gazetelerden iktidarın bir sözüyle gazeteci
kovulamayacak,
-
Gezi Parkı’nda uyuyan insanlar kaldırılıp,
boşaltılmayacak ve Taksim’de insanların özgürce toplanarak protesto hakları
ellerinden alınamayacak,
-
Ülkenin en değerli yerlerinin bağışlandığı
Bilal’in TÜRGEV’i de yetkisi olmadığı halde öyle devletin Müdürlerini toplayıp
talimat veremeyecek ve malları da sıkı bir incelemeye tabii tutularak yargıya
taşınabilecek,
-
Vali ve kaymakamlar, yalnızca devletin yöneticileri
olduğunu hatırlayacak ve iktidar için çalışmayacak,
-
RTÜK artık AKP’nin isteği ile çalışamayacak,
Televizyonlara öyle olur olmadık saçma cezalar verilemeyecek ve özgür yayın
yapacaklar,
-
Makam aracı koruma çokluğu, altın bardak,
saray, uçak, helikopter vs gibi konular masaya yatırılarak, bunlar üzerinden israflar
önlenmiş olabilir,
-
Yargıya artık kimse, “Benim arka bahçem”
diyemeyecek, Yargı mensupları, yalnızca kanunda ne yazıyorsa, üst erkten korkmadan ve alacağı kararlarda
ertesi günü ‘tayinim olur, beni de tutuklarlar’ korkusuna kapılmadan kararlarını
bağımsızca verebilecekler,
-
İnternetteki sosyal ağlar, iki dudak
arasındaki kararlarla kapanmadan özgürce yayınlarına devam edecek,
-
Ve demokrasinin önündeki birçok engeller…
Yukarıda
özetini bahsettiğim kararların olacağına inandınız mı? Yoksa bunun güçlü bir iktidarla
mı olacağını düşünüyorsunuz? Artık tek başına iktidar şu anda hayal oldu.
Koalisyona
Merhaba!
Koalisyon
demek, pazarlık demek, masaya oturan partilerin uzlaşarak hükumete başlamaları
demek… Peki, buna hazır mıyız? Seçim sonucuna göre halk, bir araya geldiği
ortamlarda, partiler kapılı kapıları ardında, medya karşısına aldığı konuklarıyla
siyaset bilimini konuşturarak çeşitli senaryolarla hükümeti kurma telaşındalar.
O zaman kafadaki
sorulara bir bakalım:
Dört bilinmeyenli denklemin olduğu bir ortamda partilerin
kırmızıçizgileri ve olmazsa olmazları neler olacak? Ve bunlarla karşısındaki
partileri nasıl ikna edebilecekler?
CHP - AKP
1) Olası
AKP- CHP iktidarı için masaya oturma da, CHP, seçmenine verdiği o emeklilere
iki ikramiye, asgari ücret, taşeron vs gibi vaatlerinin arkasında duracak mı?
2) Çözüm
sürecindeki politikasını, yani konunun açıklıkla Mecliste görüşülmesini ve
kapalı kapılar ardında anlaşmaların yapılmamasını AKP’ye kabul ettirebilecek
mi?
3) AKP’den
isteyeceği, İçişleri, Dışişleri, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıklarını
alabilecek mi?
4) 17-25
Aralık soruşturması için yargı sürecinin başlamasını AKP’den şart koşacak mı?
5) Cumhurbaşkanlığı
Sarayı ve ödenekleri vs gibi konularda AKP’yi ikna edebilecek mi?
Hadi
bunları ikna etti diyelim (ki zor olasılık) peki CHP, AKP ile birlikteliğini seçmenine
nasıl anlatacak? Olası bir erken seçimde oylarında eksen kayması olmaz mı?
CHP- MHP- HDP
Cumhurbaşkanının
AKP’ye vereceği hükümet kurma görevinin sonunda ola ki hiçbir parti ile
anlaşamadığında, teamüller gereği en çok oy alan ikinci parti olarak CHP’ye hükumeti
kurma görevi verildiğinde;
CHP,
hadi diyelim MHP ile müştereklerde birleşti fakat milliyetçilik özünde iki
farklı görüşe sahip olan MHP ile HDP nasıl anlaşacaklar? MHP’nin ‘Barış süreci
son bulsun” isteğine HDP, Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan serbest bırakılması ile
İki dilde eğitim, hatta özerlik konusundaki talepleri ile Anayasa’da bunların
değiştirilmesini istemeyecek mi? İstediğinde MHP ile uzlaşacağı düşünülebilir
mi? İşte aynı kutup, ayrı kutup misali mıknatıslı bir durum! CHP-MHP
birlikteliğine HDP dışarıdan destek verir mi? Kimse babasının hayrına destek
vermez.
AKP-MHP
Seçim öncesinde, liderlerin meydanlarda birbirlerine
söylediklerine bakılırsa, iktidar kapısı hangi anlamda zorlanır? MHP seçim
konuşması ardından, ‘AKP ile birlikte olmayacağını’ söylese de yine de
görüşmeler yapılacak, herkes kırmızıçizgilerini ortaya serecek. MHP, “17-25 Yolsuzluk”
soruşturmasının tekrar açılarak yargılama yolunun açılmasını, Cumhurbaşkanının “Başkan”
tartışmasının bir daha gündeme gelmemesini, “Barış Süreci” nin ortadan
kaldırılmasını isterken AKP bu isteklere nasıl bakacak?
Hadi
baktı diyelim, o zaman MHP, seçmenine ileri de nasıl yanıt verecek?
Kafadaki Tilkiler!
Siyaset,
öyle ki, satranç oyunu gibi, yavaş ve sinsiden gidilen perde gerisindeki
stratejik taktikler gibi… AKP, CHP ve MHP’yi iktidarlarına ortak ederek daha
sonra da ortaklığını bozarak, alınacak bir erken seçim kararı ile CHP ve MHP
nin seçmenlerini, ‘AKP ile ortak oldu’ diye küstürerek, seçimden güçlü çıkmanın
yollarını arayabilir.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, bu işi öyle bırakmaz, kutlu yürüyüşüne sekte verilmemesi için kendince
mutlaka bir planlar yapacaktır. Her ne kadar seçim meydanlarında gönlünden
geçen partiyi açıklamasa da (!) desteklediği partinin iktidarı ele geçirmesi
için bütün ince hesapları yapacaktır. Olası AKP’nin hükumeti kuramaması halinde
CHP’ye iktidar kurma görevi vermesi gecikir mi? 45 günü bekletip, erkek seçim
kararı aldırır mı? Bunları hep birlikte yaşayacağız.
Yani,
tüm siyasi kurmaylar, kapalı kapılar ardında boş durmayacak… Bir savaş taktiği
gibi, tüm stratejiler masaya yatırılacak. Her yol denenecek. Savunma, sabır,
geri çekilme, bekleme ve sonunda saldırı vs. gibi…
Neler Olabilir?
Kıbrıs Kahramanı Karaoğlan’ın
solun en yüksek oy aldığı dönemlerde, ABD’nin desteği ile iş adamlarının bir
gecede stokladığı halkın önemli ihtiyaç maddeleri olan yağ, gazı piyasadan
çekmesiyle Ecevit hükumetinin düşürülmesi sağlanmıştı. Ben, şimdi de, başta bir
taktikle ekonomi üzerinde oyunlar oynanabilir. Şöyle ki; benzin vs. artışları,
iş adamlarının piyasayı geçici de olsa pahalandırılarak, yine İstanbul Borsası’nda
oynanacak oyunlarla lot düşüşleri sağlanarak ardından gelebilecek döviz yükselmeleriyle
45 günlük sürenin istikrarsızlık manipülasyonu ile bunun basına yansıtılarak
halk önünde, “Bakınız biz gittik, ülkede istikrarsızlık başladı. Hatta bunun da
ötesinde felaketler yaşanabilir.” Propagandasıyla halktan tekrar AKP’ye erken
seçimde oy verilmesi istenebilir. (Umarım bu görüşüm varsayım olarak kalır.)
Bu durum, AKP’nin herhangi bir parti ile yapılacak
birliktelikte de yapılarak, çıkarılabilecek huzursuzlukla halka, “Bakın ülke
koalisyonlarla yürümüyor, tek başına iktidarda istikrar vardı” politikası da
işlenebilir.
Bunlar hep satrancın içindeki oyunlar… Her türlü
gelişmenin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Bizler, satranç taşının işlevlerini öğrendikçe demokrasiyi
daha da özümseyerek ona sahip çıkmasını öğreneceğiz.
Ya kültürlü olacağız, ya da kültürlü olacağız!
İşte her şey bu sözcükte düğümleniyor!
Ertuğrul
Erdoğan
10
Haziran 2015/Bursa