OYUN BİTSİN ABDULLAH
Yalnız yaşıyordu Abdullah
“Yaşamak” denirse tabii buna…
Ormandaki bütün ağaçlardan uzak
İri ve gölgesiz bir çam gibi tek başına.
Yıllar akıp gitmiş de sular gibi
Boşa koymuş dolmamış
Doluya koymuş almamış
Ne etsindi Abdullah…
Abdullah’a boy pos vermiş
Kaş göz vermiş
Biçimlice burun vermiş
Lâkin
Koklayacak gül vermemiş Allah.
Sillesini feleğin muhkem yemiş Abdullah
Yere tükürse ayıp, göğe tükürse günah
Ne etsin ki Abdullah…
Abdullah’a araba vermiş, at vermiş
At gibi bir avrat vermiş
Bir düzine evlât vermiş
Lâkin
Tutunacak dal vermemiş Allah.
Ne böyle kahır görmüş ne böyle dert Abdullah
Her bir şeyi muntazammış
Toprakları da gümrah…
Abdullah’a sürü vermiş, çoban vermiş
Tarla vermiş, saban vermiş
Ekinini yaman vermiş
Lâkin
Harmanını savuracak yel vermemiş Allah.
Ne etsin ki Abdullah…
Ne mi etsin Abdullah?
Gene kendi bilir ya
Topraktan yorgan bulsun
Bir yağlı urgan bulsun
Ulu bir çam dalına ebediyen kurulsun
Nefes alıp vermeyi kalanlara bıraksın
Koysun gitsin Abdullah
Sanki duydu da beni
Bir oh çekti derinden
Sonra kendi kendine:
“Çelik çomakmış hayat
Olan biten fasarya
Toprağın üstü dar ya
Hiç tereddüt etme sen
Altı boldur inşallah…
Sabah giydiklerini soyun gitsin Abdullah
Akşama daha var ya
Oyun bitsin Abdullah…"
Ahmet KÖKEN