Siz hiç “Erkek Sığınma Evi”nin olduğunu işittiniz mi? Ben duymadım ama Türkiye’nin en ücra köşesinde erkeklerin gittiği, orada saatlerce kalıp boş vakitlerini öldürdüğü kahvehaneleri bilmeyenimiz yoktur. Birbirine girmiş masanın etrafında sıkışarak oturanların ter kokuları sanki ölü kokusunu anımsatır. Dışarıdan çocuğu ve karısı acil çağırsa, kimseyi görmez kahvehanenin müdavimleri… Gözleri hep kâğıt ve taşların döngecindedir. Öyle ki, içtiği çayın bardağını ve sonunun geldiğini bile hissetmez. Bunlar kahvede dayıdırlar ve arkadaşlarıyla öyle sohbet ederler ki, olur olmaz şeylere gülerek içini boşaltırlar gün boyu…
Ya sonra? Sonrada büyük bir iş yapmışçasına evlerine dönerler. Evde karısı ve çocuklarına laldır. Hele birde o gün oyunda yenildiyse barut fıçısıdır. Yanına yaklaşana aşk olsun! Haddine mi karısı karşısında konuşsun. Hemen ayaklarını uzatıverir leğenin başındaki karısının nasırlı ellerine.. Gevşedikçe gevşer camışın yayılışı gibi. Birde günlerce fırçalamadığı dişlerinin sarılığında ve sigaradan sararan bıyıklarını kıvırarak önüne konulan içkinin yudumuyla gözleri kayar gecenin yorgunluğuna…
Evet, “Kadınlar Günü” diye birçok kendini bilen kadın; tarlada ve fabrikada çalışan, içip sonrada kocasından dayak yiyen, ayrıldığı için kadınını köşede kıstırıp öldürenlere karşı çıkmak için haykıracaklar… Mecliste daha fazla kadınla seslenmek isteyecekler… Eğitimde, iş hayatında öne çıkıp, erkeği ile omuz omuza vererek yaşamı kolaylaştırıp, ‘paylaşım istiyoruz!” diye bağıracak ancak birçok erkek yine içinden; “ Hele şu eksik eteklere bakın! Kadının Hakkı mı olurmuş?” diyerek pis pis sırıtacak sonra da işittiklerinin hıncını, evinde köşesine büzüşmüş kadınını hırpalayarak intikamını alacak. Ne de olsa kuvvetli değil mi? Allah ona farklı güç vermiş, onu mutlaka kullanmalı, yoksa nasıl erkekliğini ispatlayacak! Kadın onun karşısında lal olmalı, ağzından çıkanları hemen yerine getirmeli, evini temizlemeli, çocuklarını doyurmalı, giydirmeli, okula göndermeli, yemeğini yapmalı, bulaşıklarını temizlemeli, tarlaya veya fabrikaya gidip onlarca ağır yükün altına girmeli, nasırlı elleriyle inekleri sağıp, tavuklardan yumurtaları alıp kocasının önüne sunmalı ki, kocası güçlü olsun ve gecenin bir yarısı da üç-beş çocuğun yanına bir kardeş daha getirebilsin!
Evet, şimdi birçok erkek yazdıklarıma “Oh ne güzel hayat” diyordur…
Aslında kadın ruh dinler, aşk dinler, erkekse miktarı kadar dinler. Kadın kalbin atışıdır, yüreğin daralmasıdır ve suyun kaynamasıdır. Kadın hafif bir rüzgar gibi esmez tene.. Bazen kasırgadır insanın teninde mecal bırakmaz,
Kadın yaşama zamanıdır…
Kadını aşkın diliyle yaşayamazsın…
Kadını, kadının dudaklarıyla yaşayabilmelisin” diyor Koray Demirkılıç arkadaşımız.
Uzaklarda bir okul var, o okul bizim okulumuz… Adı Yüceköy İlköğretim Okulu. Nerede mi? Batman’ın Gercüş İlçesi’nde… Orada bir kadın öğretmen var ve öğrencileri için kitap yardımı istiyor. Sizlerde bu hocamızın isteğini yerine getirir misiniz? Kitap göndermek isteyenlere adres vereyim;
“Gülcihan Dağlayan Geçili / Yüceköy İlköğretim Okulu Müdür Yetkili Öğretmen. Gercüş/Batman”
Böylesi kutsal bir görevde duyarlı olacağınızı ümit eder, tüm emekçi kadınların gününü içten kutlarım…
Saygı ve Sevgilerimle…
Ertuğrul Erdoğan
6 Mart 2011/Bursa