Sürek Avı 

                Güneş ile nemin kol kola girip en etkili olduğu günlerdeydi mevsim. Güneş yeni bir güne, daha zinde doğmak için batmış, Karaviran köyü ahalisi de evlerine çekilmişti. Köyde tek tük yanan ışıklardan biri de Gıcıkların Kadir’in evinin ışığıydı. Yemek yenmiş, üstüne çay içilmiş şimdi de yatma hazırlıkları başlamıştı. Pencerenin aralı perdesinden yıldızlarla kaplı gökyüzü görünüyordu. Havada bir bulut lekesi bile yoktu. Havanın açıklığı yarının yine çok sıcak geçeceğinin bir deliliydi.

Horozların bir biri ardına hiç bıkmadan ötüşü; doğaya yeni günü müjdeliyor, insanlara da kalk borusu niteliğini taşıyordu. O gün Fidan Kız, körpe gütmeye babasının tavsiyesi üzerine Gedikbaşı merasına gidecekti. Gedikbaşı merası köye biraz sapa kalırdı ama çok gür otları olurdu. Dört tarafı ormanla çevrili bir çayırlıktı. Çukurda kaldığından sıcak havalarda felaket bunaltıcı olurdu. Bu yüzden sıcak havalarda kimse oraya hayvan yaymaya gitmeyi göze alamazdı. Böylece Gıcıkların Kadir’in kuzuları bolca karınlarını doyurabilecekti. Fidan Kız, sabah erkenden kuzuları önüne düşürdü. Gedikbaşı merasının yolunu tuttu. Meraya varınca sabahın serinliğinden faydalanan kuzular vakitlerini hiç boşa geçirmeden otlamaya başladılar.

Yayılım, güneş ışıklarının vadiye dik gelmeye başlamasına kadar sürdü. Yakıcı ve bunaltıcı hava meraya hâkim olmaya başladığında kuzular da otlamayı bıraktılar. Kafalarını birbirlerinin karınları altına sokup, gölgelenmeye başladılar. Daha okul çağı başlar başlamaz çoban yamaklığına başlayan Fidan; artık tecrübe kazanmış, iyi bir çoban olmuştu. Kuzuları gölgelik bir alana götürme vaktinin geldiğini hareketlerinden anlamıştı. Hemen elindeki tenekesine birkaç kez değnek ile vurarak kuzuları önce ürküttü. Ardından ıslık çalarak sürüyü ormana doğru hareketlendirdi. Kuzular ormanın gölgesine ulaşınca ağaç gölgelerine serilip geviş getirmeye başladılar. Şimdi Kurt bile gelse onları yerinden kimse kaldıramazdı.

Al yanaklı Fidan’ın güneş altıda kalan yüzü şimdi iyice kırmızılaşmıştı. Yüzünden, boynundan akan terler; dere yatağına kavuşmuş sular gibi göğüslerinin arasından kayıp gidiyordu. Daha ondördüne yeni basmıştı. Çok güzel sayılmazdı belki ama fidan gibi narin bir vücudu vardı. Adı gibi kendisi de tazecik bir fidandı henüz. Ayrıca yufka yürekli bir kızdı ve herkese yardım etmeyi çok severdi. Ter, bıraktığı tuz kadar rahatsız etmiyordu vücudunu. Tuzun etkisini azaltmak için az ilerideki çeşmeye doğru yürümeye başladı.

Gedikbaşı merasının iki çeşmesi vardı. Yukarıdaki çeşme yaz mevsiminin başında kururdu. O yüzden biraz cılızlaşsa da suyu akan aşağı çeşmenin yanına götürmüştü kuzuları. Çeşmeye gelince elini kaşlarının üstüne kep siperliği gibi yerleştirip kırpık gözle çevresini kontrol etti. Ormandan gelen kuş ve böcek sesleri ile akan su sesinden başka çıt çıkmıyordu. Hiçbir hareketlilik göze çarpmıyordu etrafta. Başından yazmasını çıkardı. Saçlarının örgüsünü çözdü. Başını çeşme suyunun altına soktu. Susamıştı. Yüzünden ağzına doğru akan sulardan dayanamayıp birkaç yudum içti. Sonra kafasını kaldırıp avucuna aldığı suları bağrına çarptı. Dere yatağındaki tuzlar ancak böyle giderilebilirdi.

Üstündeki işliğinin çoğu ıslanmış, hatta ıslaklık şalvarına kadar ulaşmıştı. Güneş tam tepedeydi ve olanca yakıcılığı ile yeryüzüne tepeden bakıyordu. Çeşme başından ayrılıp, kuzuların bulunduğu yere geri döndü. Dağ yoncasından bir yatak yaptı. Ve sere serpe uzandı. Gölgeye gelince ıslak vücudu hafif serinlemiş, göğüs uçları dikleşmişti. İşliğinin bir düğmesini daha açtı. Biraz kendisini seyretti. Sonra aklına Ali Efe düştü. Ali Efe köyün en yakışıklı delikanlısı idi. Fakat yaşı Fidan’dan en az 4-5 yaş büyüktü. O’nun, Ayrangeven Osman’ın kızı Hatça’ya vurgun olduğu dedikodusu konuşuluyordu köyde. Fakat ikisini yan yana gören çıkmamıştı henüz. Ali Efe’ye meyilli her genç kız gibi bu durum Fidan için bir umuttu. Ali Efe’nin askerliği kapıdaydı. O döndüğünde Fidan biraz daha büyümüş olacaktı.

Arkası Yarın...

( Sürek Avı 1 başlıklı yazı HasanYAYLACI tarafından 21.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu