Yaz tatillerini babasının  oto tamircisi dükkanında geçiriyordu. Her sabah, babası ile birlikte dükkana  gider, dükkanın kapısını dua ile birlikte açarlardı Dükkana girer girmez, yağlı tulumunu üzerine çeker, müşteri beklemeye başlardı. Kendisini bildi bileli;babası, tamirciliğe devam ediyordu.Babasının,iki yakası bir araya gelmemişti bir türlü.Dolayısıyla kendisi de etkileniyordu,bu durumlardan.Hala kirada sürünüyorlardı.Geçim sıkıntısının ağırlığını, iliklerine dek hissediyordu.Arkadaşları,istedikleri gibi gezip tozarken;kendisinin bir günü dahi boş  geçmiyordu.Gelen arabaların altına yatıp,arızlarını gidermeye  çalışması en sevdiği uğraştı.İlerde iyi bir usta olmak istiyordu,babası gibi.

Babasına Ford’cu İlhami derlerdi. Dükkanın tabelasında yazılı olan da öyleydi zaten.

“Ford Oto Tamircisi İlhami Usta.”

Kırkı yıl öncesi Kayseri Tomarza’nın bir köyünden  gelip yerleşmişlerdi Ankara’ya. İlhami usta, çocukluğundan bu yana tamircilik mesleğinde pişmiş biriydi.Başka bir şey yapması mümkün değildi.Yapamazdı da.Geçmiş yıllarda  işler kesat gidince;tamirciliği bırakıp,marketçiliğe soyunmuştu ama havasını almıştı ne yazık ki! Veresiye defteri kabardıkça kabarmış; müşteriler sanki buharlaşıp uçup gitmişlerdi. Büyük zararla tekrar tamirciğe dönmek zorunda kalmıştı. Dükkanı,Batı kent’teki Başkent sanayindeydi.Yıllık ödediği kirayı bile çıkarmakta zorlandığı anlar oluyordu.

Genelde müşterileri, yaşlı arabalar kullanan pazarcılardı.Pazarcıların da arabalarının markaları  çoğunlukla  Ford olduğu için arabaları arızalandığı zaman hemen İlhami ustanın yanında soluğu alıyorlardı. Gelen arabaların arızalarını giderir,yağını suyunu değiştirir,kışlık yazlık bakımlarını tamamlardı. El emeği olarak “şu parayı vereceksin” diye direnmediği için pazarcıların hoşuna gider, İlhami ustanın dükkanından başka yere kesinlikle gitmezlerdi.

 

 Borç yükünden kurtulamadığı için intihar etmeyi bile kafasına koymuştu bir aralar. Neyseki Almanya’dan  kesin dönüş yapan bir işçin ortaya koyduğu sermaye ile ortak iş çevirmeye başlayınca; yaşamı düzlüğe çıkmıştı. Yine aynı tamircilik işini yürütüyordu.Ortağı,tamircilikte gerekli olan parçaların alımını sağlamış,el emeği İlhami ustadan,kar ise ortak olarak paylaşılıyordu.

Kısa sürede toparlanmış, eski neşesi yerine gelmişti. Bu ortaklık fazla uzun sürmedi.Almanyalı işçi,”başka bir şehre gidiyorum “ deyince işler,yine arapsaçına dönmekte gecikmedi.Sıkıntılar,birbiri ardına  sağanak yağmur gibi yağmaya başladı.Evlilik yaşına gelen iki kızına  da borç harç düğün yaptı.Borçları,ödemekte zorlanıyordu.İşler de eskisi gibi iyi gitmemeye başlamıştı yine.

Ali, giymiş olduğu yağ tulumuna şöyle bir baktı. Her tarafı kir, pas içerisindeydi.Oturduğu bacağı kırık sandalyeden  dışarıya doğru bakışlarını çevirmiş, “ah bir araba gelse de tamir etsem” diye düşünmekteydi.Babasına baktı,ağzında sigara  masanın üzerindeki yırtık bir gazetenin bulmacasını çözmeye çalışıyordu.Sıkıntılı olduğu her halinden belliydi.İki yıldır uzak kaldığı sigaraya yine başlamış,ekmek yer gibi yiyordu dudaklarının arasındaki sigarayı.

Aslında kendisi de alışmıştı. Babasının paketinden bazen arakladığı oluyordu. Hoşuna da gidiyordu gizli saklı tüttürmesi ve dumanını hava boşluğuna doğru üflemesi.

Yandaki çaycı, elindeki tepsiyle dükkanın önünden geçerken; bağırdı:

- İlhami usta,çayyyy!

İlhami usta, göz ucuyla işaret etti, “bırak” dercesine.

Çayları masanın üzerinde bırakırken, Ali’ye takılmadan edemedi:

- Düşünme Ali, öyle kara kara.Karadeniz’de gemilerin mi battı sanki!

- Nasıl düşünmeyem abi ya! Vakit öğleyin oldu hala bir araba bile uğramadı dükkana.

- Kafaya takma, şimdi bir Ford gelir.

Ford yine gelmedi.Dükkanın önünden geçen arabalar,son model elektronik sistemli olanlardı.Beş dükkan ilerdeki servise gitmişlerdi hepsi de.

Ali,dayanamayıp  ,babasına sordu:

- Baba,bu arabalardan bir tanesi bile bizim dükkana uğramadı.Niye ki?

- Oğlum, onların tamirlerinden anlamam.Hepsi elektronik arabalar.Bana normal düz araba lazım.Sadece; onların tamirinden anlarım.Sonra;vatandaş,krediyle hep son model arabaları almayı tercih ediyor.Bozulunca da hemen servisine götürüyorlar.Bu yüzden bize ekmek yemek zehir oluyor.

Nihayet,hırıltıyla bir Ford yanaştı dükkana.Şoförü,pencereden kafayı uzatıp bağırdı:

- İlhami usta,arabayı kanala çekeyim mi?

-Çek!

Gelen pazarcı Mehmet’ti. Kılı kırk yaran biriydi.Üç dairesi olduğu halde dördüncüyü almak için uğraşıyordu.Makine Kimyadan emekliydi.Emekli olduğundan bu tarafa pazarcılık yapıyordu.

- İlhami usta, benim düldülün ön takımlarından  ses gelmeye başladı.Derdi neymiş bir bak.Bir de kışlık bakımını yaptıralım.Meteoroloji bas bas bağırıyor;kış,geldi gelecek diye.Ha,antifrizini ölçmeyi sakın unutma.

Ali,babası ile birlikte hemen kanala indi.Babası,arabanın rotlarına baktı sağlamdı.Makaslarda da bir yamulma yoktu.

 “ Lastikleri söküp bakmalıyım,büyük ihtimalle diskler,yenmiş;ya da balataların ömrü tükenmiş olabilir “ diye mırıldandı.

Ali,babasının dudaklarının  arasından çıkanları  duyar duymaz,kanaldan yukarı fırlayıp,ön lastikleri söktü. Biraz sonra diskleri ve balataları çıkardı.

- Baba,senin de dediğin gibi bunların ömrü bitmiş.

- Değiştirelim oğlum.

Arabasının arızası tamir edilen pazarcı Mehmet, ücretini ödeyip,dükkandan ayrıldı.

 Vakit ikindiye yanaştı. Ali,oturduğu yerden yine dalmıştı.Duyguları anaforunda tam bir çıkmaz içerisindeydi. Babası gibi iyi bir usta olmayı kafasına koymuştu ama son zamanlarda bu kararından  kendisini soyutlamaya başlamıştı ne yazık ki.

Dükkan, onun gözüyle; adeta “sinek avlıyordu”

Okuyup makine mühendisi olmalıyım diye yeni bir düşüncenin akışına kendisini bıraktı.

Dükkanı kapatıp,eve gitmeye hazırlanırlarken,geçmekte olan lüks bir arabanın radyosundan çıkan müziğin nağmeleri, derinden derine yayılmaya başlamıştı yüreğinin derinliklerine doğru…

 

“Durdu zaman durdu dünya girdi içeri kapıdan
Öylece bakakaldım gözümü ayırmadan
Arabanın kapısını açtım açtım girsin içeri
Kalktı hilal kaşları sordu kim bu serseri
Çekti gitti arabayla eksozuna boğuldum
Göysümde tomurcuk yaşlar ağar ağar dogruldum
Ustam geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları
İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları..”

 


BİTTİ.

 

( Tamirci Çırağı başlıklı yazı Ayhan Sarıkaya tarafından 1.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu