On saattir direksiyon sallıyordu.Göz kapakları arada bir kapansa da;direniyor,güneşe meydan okurcasına göz kapaklarını açmaya çalışıyordu.Uyumamalıydı…Zaten uykusuzluğa kendisini öyle alıştırmıştı ki;iki gün gözlerini kapatmadan direksiyon sallasa; “bana vız gelir!” diye böbürlenirdi. Tırın üzerindeki malın kesinlikle iki saate kadar İstanbul’da olması gerekliydi. Patronun gözde elemanıydı.

“ Maşallah oğlum,İngiliz atı gibisin!

İltifatları kendisinde kamçı etkisi yapar,içinden daha fazla çalışma isteği duyardı.Gençti,güçlüydü.Yorgunluk nedir,tınlamazdı.Türkiye’nin bütün yollarını karış karış biliyordu. Belleğine formatlamıştı adeta. Steplize yollardan nefret ederdi.”Bu tip yollar bana göre değil, otobanlar da olmasa çoktan şimdiye kadar gebermiştim”, diye mırıldanırdı.

Direksiyondan ellerini çekti, yanındaki pet şişesinin kapağını açtı,kafasına dikti.Nefessiz şişeyi yarıladı.Dudaklarının arasından boğazından aşağıya doğru kayıp giden su zerrecikleri,ferahlık verdi yüreğine. Tekrar yapıştı direksiyona. Gelip geçen arabalar, “vız” diye ses çıkarıyorlardı.

“Şimdiki arabalar oldukça lüks.Mübarekler,füze gibi.Gaza bas yeter ki,bir anda fizandasın.Doğrusu şahsıma ait son model bir arabam olsun,isterdim.Hele de bir yanımda sevgilim olacaktı ki,değme gitsin keyfime…”

Sonra çok önemli bir şeyi anımsadı.Kendine kendine öfkelendi.

“Vay be! Bugünün sevgiler günü olduğunu az daha unutacaktım…Sevgilime bir gül dahi verme fırsatım olmadı bu zamana dek.Halbuki;bugün onun yanında olmayı öyle isterdim ki…Saçlarını papatyalarla süslemeyi,pastaneye gidip karşılıklı bir şeyler yiyip içmeyi.Sonra da sahil boyunda ele ele yürümeyi.Karadenizin kokusunu içime çekmeyi.Martılar eşliğinde sevgilimin kulağına “aşk” dolu ezgiler terennüm etmeyi.Ah ulan ah! Benimkisi de hayat mı? Sevdiğime hasret ömrüm geçip gidecek bu yollarda. Neyse; sevgilimin gönlünü mesajla bari alayım. Arabanın göğsüne monte ettiği yerden telefonunu,kılıfından çekti aldı.Menüden mesajlar kısmını tıkladı. Birkaç cümle yazmaya çalıştı;

“ Gara gözlü dilberim,nasılsın canikom? Öncelikle şu güzel gününü kutlarım,sevgilim olaraktan.Biliyorsun ki;ben senin gönlünü fet etmiş durumdayım.Tabi ki sen de benim gönlümü.Çok şanslısın gara gözlüm,benim gibi yolların fatihine(!) vurulduğun için…Şu anda otobanın tek hakimi benim. Gaz pedalına bastıkça bütün asfalt “caz!” diye eriyor! Anlarsın ya o derece güçlü bir sevgilin var!”

Kendisini mesaja öyle kaptırmıştı ki;şeritler arasında zig zak yaptığından hiç haberi yoktu.Arkadan sürekli olarak yapılan korna ikazları ile nihayet kendine geldiğinde,sevgilisinin dünyasından kendisini çekip aldı…

Telefonu koltuğa fırlatıp,direksiyonu toparladı.

“ Ulan az daha insan kasabı olacakmışım ya!” ,diye mırıldandı.

Telefona yan gözle baktı.Neyseki mesajı karşı tarafa göndermişti.”Yoksa sevgililer gününün de içine edecektim”

Güneşin ışınları,asfaltın ziftini eritiyordu adeta…Denizdeki yakamoz gibiydi,asfalt. Yalım yalım parlıyordu.Gözleri,asfalttan çıkan buhara odaklanmıştı sanki;ellerini yumruk yapıp ovuşturdu. Gözleri ile beyni ters orantı kurmuşçasına tırı sürmeye devam etti.Beyni,halüsinasyonlarla meşguldü; sevgilisinin özlemiyle neler mırıldandığını anımsayacak durumda değildi. Şimdi Fatsa sahilinde sevgilisinin peşinden koşuyor,yakaladığı anda dalgalara aldırmadan tuzlu suyun içerisinde yuvarlanıyorlardı.

Yine şeritler arasında yalpa yapmaya başladı. Çok geçmeden korna sesleri:

“Dattttttt! “ diye yetiştiler.

Bu sefer,kendisini çimdiklemeye,yüzüne şamar vurmaya başladı.

“Uyuma! Uyuma! Uyuma.Unutma seni bekleyen bir sevgilin olduğunu.

Canı biraz şarkı,türkü dinlemek istedi.Radyonun düğmesini çevirdi.Frekans ayarları oldukça bozuktu.İstediği istasyonu bir türlü ayarlayamadı. “ Radyo vericilerinden oldukça uzakta olmalıyım “ diye hiddetlendi.Düğmeyi,hırsla kapattı.

Uykusuzluğuna barikat kuracak bir şeyler bulmalıydı…Yanından geçip giden “trafik polisinin “

52 AR 95 23 sağa yanaş… 95 23 sağa yanaş…

İkazıyla sağ sinyalini verip anonstaki ikaza uydu.

“Ulan aynasızlar,zebaniler gibi çıktınız karşıma yine.Anlaşılan çorba paranız bitti,ha!..

Ruhsatın içerisine yirmilik sıkıştırdı.Aşağıya inmeden direksiyonun yanındaki polisin yanına gelmesini bekledi. Evrakları,açık olan camdan uzattı. Polis,evrakı şöyle bir parmağıyla karıştırınca yeşil yirmiliğin gülümsemesi gözüne çarptı.

- Yolun açık olsun kaptan.Uykun geldiğinde kenara çeker uyursun!..

- Tamam komiserim!

Aradan bir saat daha geçti.Yine aynı ruh hali,üzerine çökmekte gecikmedi.Gözlerinin kapanmaması için adeta savaş veriyordu kendisiyle…Gözlerinden uyku çağlıyordu adeta.Yüreği direnemez olmuştu.

“Aman Allah’ım! Kenara çekip bir uyursam var ya,saatlerce leş gibi yatarım.En iyisi mi uyumamak!..”

Birden bire gözlerini ovuşturmaya başladı.Az ilerde el sallayan da kimdi öyle? Yanaştı…Yanaştı… İçindeki şeytanla cebelleşti. Şeytan;

“ Hadi,sana el sallayan kadını al arabaya “ diyordu.

Nefsine hakim olamayarak şeytana uydu. “Hiç bir soför, kadınsız yapamaz “,diye kendine telkinde bulundu.

Kadın,bozuk Türkçesiyle:

- Teşekkürler,yakışıklım,sevgilim”, diye mırıldandı.Kelimeler,dudaklarının arasından adeta kelebek gibi uçuyordu.

Bir saat önce mesaj yolladığı sevgilisi geldi gözlerinin önüne. Yüzü aynen ona benziyordu.Tıpkı ikizi gibiydi.Ne yapacağını şaşırdı;

- Bu denli benzerlik de olmaz ki!..

Kadının rahat tavırları,yüreğini hoplatmaya başladı.

- Üfff,zaten hava sıcak,şu üzerimdekini de çıkarayım bari!

Askılı atletini çıkarıp,arabanın göğsüne fırlattı. Ayaklarını yukarı kaldırıp dayadı.Kırmızı kilotunun çizgi halinde bacaklarının arasına sıkıştığını gördü.İçindeki şeytanların sayısı artmıştı.Adeta beynini kemiriyorlardı.

- Nereye yolculuk hanımefendi?

- Senin kollarına sevgilim!.

Uykusu bir anda darmadağın oldu.

“Bu dünyada sevgilisine “ihanet etmeyen erkek var mı acep?,diye çıkış noktası bulmaya çalıştı.

Hızını azalttı,sağ sinyalini verdi.İlerdeki “Kocaman Dinlenme Tesislerine “ girdi…

Soför,mesaj gönderdiği sevgilisini çoktan unutmuştu.Nataşa,kollarında şehvetten inliyordu…

Bir süre sonra cüzdanından çıkardığı parayı,kadına uzattı.

- Olmaz sevgilim! Bugün en büyük sevgililer günü hediyesini senin güçlü kollarından aldım.

Fatsa’daki sevgilisini tekrar anımsadı. Belli belirsiz; dudaklarından ;

- Affet sevgilim,seni hala seviyorum!,sözleri döküldü…


 

 

 

 

 

 

 

( İhanet başlıklı yazı Ayhan Sarıkaya tarafından 22.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu