Demir perde ülkesindeki rejim çökmüş ,insanlar şaşkınlık içerisinde kıvranıp duruyorlar,ne yapacaklarını bilemiyorlardı.Herkes valizini alıp değişik ülkelerde şansını arıyordu.Şanslı olanlar ayakta durmanın yollarını arıyorlar,şansı yakalayamayanlar ise debelenip duruyorlardı.
Kimileri en alt kademelerde köle gibi çalışmaya razı olmaktan başka çareleri kalmamıştı.
Kimileri ise en kolay yönü seçip vücutlarını satmayı yeğliyorlardı.…Angila da ikinci yolu tercih etmiş,kısadan köşeyi dönmeyi düşünmüştü.
Genç kızlığının başlarında hırslı ve ateşliydi…Güzel ve alımlıydı…Boyu,bir yetmiş beşin üzerindeydi.Pırıl pırıl parlayan yosun gibi gözleri ve gamzeli yanaklarıyla erkekleri baştan çıkarabilecek güzelliğe ve çekiciliğe sahipti…
Angila,ilk aşkını Kiev’de İvan ile yaşamış tatlı anıları olmuştu.İvan hayallerindeki ilk erkeğiydi.İlk denemesini hiç düşünmeden onunla yapmış ona teslim olmaktan kaçınmamıştı…Sonraki zaman dilimlerinde de birlikteliklerine devam etmişti…
Onun da hayalleri,mutluluk üzerineydi…Sevdiği adamla yuva kuracak,çocukları olacak ve erkeğinin kadını olacaktı…
Hesapta olamayan öyle bir kasırga esmişti ki diğer insanlar gibi neye uğradığını anlayamaz duruma düşmüştü.
Dünyasına giren İvan, başka bir ülkede soluğu almış,birbirlerinin izini yitirmişlerdi.Haber de yoktu…Başına neler geldiğini bilemiyordu…Bilmesine de gerek kalmamıştı,kendi derdine bakmaktan…
Pasaport çıkartıp bir grup arkadaşıyla gemiye binip soluğu İstanbul’da aldılar...Bu büyük metropole gelir gelmez hemen gece alemlerinde bekledikleri yerlerini almayı ihmal etmediler…
Vücudunun kıvraklığı ve seksi oluşu en büyük sermayesi ve şansıydı…Striptizliğe soyundu..Kısa zamanda üçüncü sınıf pavyonların neonlarında ismi çılgın leydi diye yanıp sönmeye başladı…
Çok geçmeden şiş göbekli pavyon sahibinin kapatması olmak zorunda kaldı…İleriye dönük umutları,devam ediyordu…Çok para kazanmak ve saltanat sürmek…Yer altı dünyasının aç kurtları tarafından paramparça edileceğinden habersiz her gece tangolu gösterilerine çılgınca devam ediyordu…
Çılgın leydi,bir gece genel kontrollerde asayiş kuvvetleri tarafından diğer arkadaşları gibi toplanıp pasaport süresi geçtiği ve izinsiz çalıştığı için ülkesine geri gönderildi…
Fakat bu engelleme uzun sürmedi.Gizli yollarla bu sefer Trabzon’da soluğu aldı…Otostop çekip hedefi uçsuz bucaksız yoluna devam etmeyi yeğliyordu…
Bu sefer ismi de değişmişti.Çılgın Leydi gitmiş yerine Nataşa gelmişti.Nataşa diye çağrılmasını yadırgamıyordu artık…
Geceleri ve gündüzleri baş parmağıyla otostop işareti yapıp da bindiği kamyon şoförlerin ağzından çıkan isim Nataşa oluyordu…
Yine günlerden soğuk havada el ettiği kamyon, durmuş ve onu almıştı…Şoför uzun zamandır yollardaydı…Kadına hasret ve açtı… Nataşayı yolda görünce aklı başından gitmişti…Gül gibi karısını bile unutmuştu…Yutkundu…Ağzının suları aktı…Cinsel ihtirası hızla kabarmaya başladı…Acı bir frenle kadının yanında durdu…Kapıyı açtığında:
- İçeri gel Nataşa diye yutkunarak seslendi.
Angila her zamanki gibi:
- İyi yolculuklar diye hafifçe güldü…
Bir süre sonra kamyon şoförü,Angila’yı yiyecek gibi süzmeye ve tarzanca konuşmaya başladı…
Çok geçmeden ifadeler aynı hedefte birleşmekte gecikmedi.Bir süre sonra şoför,kamyonu bir cebe çekmiş,şoför muavinin yataklı bölümünde Angila ile cinsel ilişkiye girmeye hazırlanıyordu…
Kadın:
- Hayatım önce paralar diye bozuk şivesiyle cilve yapıyordu…
Şoför,şehvetle:
İstediğin para olsun..Al istediğin kadar…
Kadın parayı aldıktan sonra elindeki prezervatifi göstererek yine bozuk şivesiyle gülerek:
- Korunmak lazım
Kamyon şoförü,kendisine küfür edilmişçesine:
- Bana bir şey olmaz yavrummm… dedi.
Angila’nın günleri böyle geçip giderken bir gün elim bir trafik kazası haberi gazetelerin birinci sayfalarında yayımlandı:
“Bir nataşa daha kamyon altında kaldı…”
BİTTİ…