Bugün hani yılda bir kez kutladığımız, “Cennet annelerimizin ayakları altında” , “Anne ve babaya içimizden ve dışımızdan ‘öfff!’ bile demenin günah olduğu”nun anlatıldığı, ellerinin öpüldüğü, hediyelerin alındığı “Anneler Günü”… O annelerin yetiştirdikleri çevremizdeler… Kimisi siyaseten, kimisi idareten, kimisi öğretmen ve daha nice mesleklerle karşımızdalar… Kimisi de holigan olmuş sokaklara taşarak polis taşlıyorlar… İşte bugün o annelerin yetiştirdiği holigan evlatlardan bahsetmek istiyorum…
Onlar 7 Mayıs günü oynanacak olan Bursaspor-Beşiktaş maçından önce Bursa sokaklarının altını üstüne getirdiler. Beşiktaş’ı artık hiç sevmiyorlar. İstanbul’da meydana gelen bıçaklama olaylarını misilleme yaparak kan davasını Bursa’ya taşıdılar. Ellerine ne geçtiyse polise attılar… Onların üniformalarını Siyah görüp gözü dönmüşçesine saldırdılar… Vali’yi BJK’lilere dostluk elini uzattığı ve çiçek verdiği için istifaya davet ettiler. “Onlar bizi İstanbul’da bıçakladılar, biz böyle Vali istemiyoruz!” diye nefretlerini kustular…
DHA’nın verdiği olayları uzun uzun üzülerek seyrediyordum. İki insanın zor kaldırabileceği demir çöp konteynerleri, doğu illerinde küçük çocukların ellerinde görmek istemediğimiz taşlar, polislerin üstüne üstüne atılıyor onların birer baba oldukları ve yarın annelerine gidip ellerini öpecekleri unutuluyordu. Polisler yaralı arkadaşlarını ambulansa yetiştirmenin telaşı içindeydi. Bu arada oğlumun telefonu çaldığında sesi telaşlıydı; “Baba burada olaylar feci! Ortalık savaş alanı gibi! Olayların içinde olmadığım halde biber gazı gözlerimi yaktı!“ dediğinde ona; “Oradan çabuk uzaklaş! Sercan ağabeylerin evine gir!” talimatını verdim. İkinci kez aradığımda evde olduğunu öğrendiğimde rahatlamıştım.
Maça oğlunu getiren bir baba, biber gazı dumanları arasında yeşil-beyaz forma giydirdiği küçük oğlunun elinden tutarak olay yerinden hızla koşuyordu. Uzaklaşırken birbirine kenetlenmiş polislere; “ Allah yardımcınız olun” diyordu. Yeşil-beyaz forma ve üzerinde Teksas yazan formalı gençlerin birçoğunun yaşları 15 ve üzeriydi. Büyük ağabeyleri ise atkıları ile yüzlerini gizlemişti. Gözlerinden nefret fışkırırcasına “Vali İstifa!” diye bağırmaya devam ediyordu. Formalarda Teksas yazısını gördüğümde aklıma küçükken kitap aralarında gizlice okuduğumuz Teksas’ın maceraları geldi. Ergenlik çağındaki Rodi’nin çilli yüzü, Profesör Oklitus’un doymak bilmeyen iştahı, posta arabalarının ıssız bir yerde çevrilerek soyulması, Bankaya dalan soyguncuların silahından çıkan kurşunların “Vınnnn!” diyen yazılardaki anılarım ekranla bütünleşti…
“TEKSAS” Neydi? Neden bu sloganı taraftarlar benimsedi? İşte size sosyolojik bir araştırma konusu daha… Teksas ABD’nin güneyinde yer alan bir eyalet. Başkenti Austin ve yüzölçümü de; 695.622 km2 Aslında çizgi romanında işlenen konu 1770’li yıllarda Kuzey Amerika’da İngiltere’ye ait kolonilerin bağımsızlık savaşı vererek ABD’nin kurulmasını anlatıyor. Teksas çizgi romanında aşka ve romantizme yer yok. Yalnızca yemek ve özellikle turtaların mideye indirilmesi var.
TEKSAS ÇARŞI’ya karşı…
ÇARŞI-TEKSAS’a karşı…
Neye isyan? Neden centilmen seyirci olamıyoruz? Bunun eğitimle ilgisi nedir? Acaba eğitimde ileri ülkeler arasında olsaydık, bu olaylar yaşanır mıydı? Neden holiganların hayatlarında yalnızca takımları vardır? Başka hobileri yok mudur? Milyon dolarlar vererek futbolcu transferi yaparak medya önünde şov yapan yöneticiler neden taraftar eğitimine gerektiği önemi vermezler? Neden onlara futbolun yalnızca bir seyir zevki olduğunu, her takımın yenilebileceğini, yenilmenin dünyanın sonu olmadığını, küme bile düşülerek tekrar yukarılara gelinebileceğini gösteren eğitime bütçe ayırmazlar? Maçlardan önce bilbordlarda reklam gösterileceğine seyirci eğitimi ile ilgili görsellik verilemez mi? Bastırılacak broşürlerde yapılacak taşkınlıkların kulübe zarar verileceği anlatılamaz mı?
İsyan neye?
Yoksa gençlerin işsizliğine ve gelecek kaygılarına mı?
Ceplerindeki parasızlığa mı?
“Yeşil-Beyaz En Büyük Bursaspor” diye bağırdıkça Teksas’lı taraftarlar Yeşil Bursa’nın sokakları kan kırmızısı ve çöplük yeri gibi darmadağın… Bu arada Bursaspor Başkanı Yazıcı; “ İstanbul’daki olaylarda bıçaklama vardı. Burada Emniyetle Bursaspor taraftarı arasında yaşanan bir olay. Buradaki maç iki saat sonra rahatlıkla oynanabilirdi, ayrıca iptal değil tehir edilmesi gerekirdi.” Diyor. Sizce gözü dönmüş taraftarın gireceği maçta “Siyah-Beyaz” formalı futbolcuları Çelik Black’in İngilizleri gördüğü gibi görmez miydi? Sanırım okullara kreşten başlayarak “ Spor Karşılaşmaları Nasıl İzlenir?” in eğitimini şimdiden vermeye başlamamız lazım. Spor karşılaşmalarının hayatımızın en önemli unsuru olmadığını beyinlere kazımanın zamanı geldi de geçiyor bile…
Sonuç 25 polis ve 9 vatandaş yaralı,
100 ün üzerinde tutuklama…
Kim kazançlı?
Bursaspor mu? Gitti 3 puan ve gelecek cezada cabası… Hani spor kardeşlikti? Sanırım holiganlar Atamızın; “ Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünü unuttular veya hiç öğrenemediler.
TEKSAS’lıları merak edip sitelerini inceledim. Forum bölümündeki yazışmalara baktım. Gözüme 5 Mayıs 2011 tarih ve 21;30 saatli “HAYDİ BJK MAÇINA!” Başlıklı Mehmet Cengiz’in yazısına ilişti. Yazıyı aynen sizlerle paylaşıyorum;
“ Aslolan Bursaspor’dur Bunu unutmadan takımımıza zarar vermeden, taşkınlık yapmadan bize 16 bin gerçek Bursaspor taraftarı lazım. Bursaspor taraftarı olarak gelin şiddet illetini ortadan kaldıralım. Lütfen gaflete gelip şiddete yer vermeyelim. Futbolun eğlence olduğunu hobimiz olduğunu biliyoruz. O halde neden şiddeti yenemiyoruz. Üç-beş tane kendini bilmezlere karşı çıkarak şiddeti engellemeye özen gösterelim. Müsabakalara yanında eşleri, çoluk çocukları ile gelen taraftarın ağza alınmayacak küfürlerden kaçınalım lütfen… Hepimizin bir ailesi var. Haydi şimdi maça arkadaşlar!...”
Bu taraftarı alkışlıyorum ve yılın taraftarı ilan ediyorum…
TEKSAS ve ÇARŞI Şimdi karşı karşıya. Yarın “Baba Ocağı” dediğimiz Askerde koğuşlarda yan yana yatacak, aynı yemeği paylaşacak ve hep birlikte “Vatan Sağ olsun!” diye yemeklerine başlayacaklar. Beşiktaşlı ve Bursasporlu demeden belki de düşmanla omuz omuza çarpışacak ve vatan uğrunda şehit bile düşecekler. Umarım Bursa-Ankaragücü dostluğu; en kısa zamanda husumetli olan iki kulüp taraftarı arasında da gerçekleşir. Ve iki kulübün her maçında 16 ve 34. Dakikalarda birbirlerini anarak dostluklarını pekiştirirler… Bu arada Bursa ve Ankaragücü taraftarları neden dostlardır hiç merak ettiniz mi?
Bundan 22 yıl öncesi Bursaspor’un ateşli taraftar grubu Teksas’ın liderlerinden ikiz kardeşler Abdulkerim ve Fehmi Ankara’ya Hacettepe Üniversitesi’nin değişik fakültelerinde kayıt olurlar. İçlerindeki futbol ve Bursaspor ateşini de kendilerine en yakın buldukları Ankaragücü’nün maçlarına giderek dindirmeye çalışırlar. Bu iki kardeş tribünde yeşil-beyaz forma ile herkesin sempatisini kazanır. İki takım taraftar grupları arasında temas ve dostluk başlar. Üniversiteyi bitirip Bursa’ya dönen ve askere giden ikizlerden Abdulkerim 1993 de Mardin Savur’da çatışmada şehit düşer. Cenazesine binlerce Bursalı yanında otobüslerle Ankaragücü taraftarı da gelir. Bir şehit iki rakip futbol takımını bir araya getirdiyse, Bursa-BJK arasındaki bu husumetin kim tarafından veya hangi olayın ardından sonlandırılacağını bekliyor ve ümit ediyorum.
ÇARŞI ve TEKSAS gelin dost olun… Barış ellerini birbirinize uzatın kin duymadan… Renkler mi sizi ayıran… Siyah Yeşil ve Beyaz… Karıştırın ve kaynaşın bakın ne güzellikler çıkacak… Abdulkerim’ler ölmeden dostluğunuzu pekiştirin… Unutun geçmişi ve geleceğe barışça bakın… Tüm taraftarların annelerinin ellerinden öpüyorum.. Annelerinize gösterdiğiniz sevgi ve saygıyı karşı rakip taraftarına da göstermeniz dileği ile bu haftalıkta sevgiyle ve sağlıcakla kalın…
Ertuğrul Erdoğan
8 Mayıs 2011 BURSA