Madem Darı Değilsin...
[if gte mso 9]>
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
MADEM DARI DEĞİLSİN
1978
yılı aralık ayında, Konya Selçuk Eğitim Enstitüsünü Fen ve Tabiat Bilgileri
Bölümünü bitirmiştim. Artık Fen Bilgisi, Fizik, Kimya Biyoloji derslerine
girebilirdim. Ancak bir türlü tayinim çıkmıyordu. Öğretmenlikle ilgili umudum
kırılmaya başlamıştı. 1979 yılında yeniden üniversite sınavlarına katıldım.
Sadece İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerini seçmiştim. İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesini kazandığıma dair belgeyi alınca evde düğün bayram yaşandı.
Hazırlandım. İstanbul’a gittim. Eskişehir Öğrenci Yurdu’na yerleştim. 7 Kasım
1979’da ilk derse girmiştim. Sürekli olaylar oluyor ve okul kapanıyordu. Aileme
yük olmamak için iş arıyordum.Orhan Cahit Tütengil Hoca bir pusuda öldürülmüştü.
İstanbul Üniversitesi süresiz kapatılmıştı. Tam bu sırada eve Milli Eğitim
Bakanlığından bir telgraf gelmiş. Gümüşhane, Torul, Kürtün Ortaokulu’na tayinim
çıkmış. Babamın tüm direnişine rağmen Eskişehir Öğrenci Yurdundaki
battaniyelerimi, çarşaf ve yastığımı, kitaplarımı alarak göreve başlamak üzere
yola çıktım. 19.Aralık.1979 da ilk görevime başladım. Babamın yardımı ile 1980
yılı Nisan ayında tayinim İstanbul’a çıkmış, Şişli İmam Hatip Lisesi Fen
Bilgisi Öğretmeni olarak görevlendirilmiştim.
Okulumun
adı Şişli İmam Hatip Lisesi olunca göreve başlamak için Şişli’ye gitmiş, uzun
süre Şişli merkezinde İmam Hatip Lisesi aramıştım. Sonunda Dördüncü Levent’ten
sonra, Gültepe ile Sanayi Mahallesi arasındaki mezarlığın içinde bulmuştum
okulumu.
O yıllarda tüm yurt
kamplara bölünmuş, siyasal düşüncelere göre kurtarılmış bölgeler
oluşturulmuştu. Gültepe ve Sanayi Mahallesi sol grupların elinde idi, İmam
Hatip Lisesi’nde de çalışacak olsam da, içten içe sol kökenli olduğum için
seviniyordum.
Levent’ten
mahalleye girişte sağda Sanayi Ortaoukulu’nda askeri birlik konuşlanmış, okulun
önünde mahalleye girişe barikat kurulmuştu. Mahalleye giren çıkan araçlar
durduruluyor, herkes indirilerek aranıyor, kimlik kontrolü yapılıyordu. Öğleden
sonra görevli olmadığım günler Hukuk Fakültesi’ne derslere yetişmeye
çalışıyordum. Pratik çalışmaların olduğu bir gün yine ders kitaplarımı bond
çantama koydum. Görevim biter bitmez Hukuk Fakültesi’ne pratik çalışmaya
yetişme telaşındayım. Sanayi Mahallesi girişinde barikatta belediye otobüsü
durduruldu. Kimliklerimize bakıldı, bir er;
-Çantayı
aç. Dedi. Açtım, Sulhi Dönmezer Hoca’nın kalın yaklaşık biner sayfalık Ceza
Hukuku ders Kitaplarından çantamdakini gören er çılgınca bağırıyordu. “KİTAP
BULDUM, KİTAP BULDUM” Diğer arkadaşları da geldi. Namlular bana yöneltildi,
yolcular panik içinde arkaya kaçıştı, er heyecanla sordu:
-Bunlar
ne kitabı ?
-Bunlar
ne kitabı?
Bir
yandan da heceleri çatarak kitabın adını okumaya çalıştı. “Na…za..ri ve
Tat…bi..ki Ce…za Hu…ku….ku”
-Ceza
Hukuku yazıyor.
-Evet,
-Yani
ne demek oluyor?
-Bakın
kimliğim. Ben Hukuk Fakültesinde okuyorum. Bu kitaplar ders kitabı, avukat,
hakim, savcı olmak için bu kitapları okumak, çalışmak gerekiyor. Dedim. Tatmin
olmadı, yanındaki birkaç askere daha aynı açıklamayı yaptım. Ancak
anlamıyorlardı. Önemli bir suç aleti olan kalınca bir kitap bulmuşlardı. Hem de
üzerinde ceza falan yazıyordu. Kesin teröristtim. Büyük bir heyecanla ve
terörist yakalamanın mutluluğu içinde, aferin almak için komutanlarını
bekliyorlardı. Belediye otobüsünde kimileri acıyarak bakıyor, kimileri
nefretle, kitapla yakalanan teröristi yakından inceliyordu.
Durum
komutanlarına iletilmiş, o da büyük bir heyecanla koşturarak gelmişti. Ona
açıklama yapmaya gerek kalmadı, kitabı ve kimliğimi gördü, “Bırakın geçsin”
Dedi. Artık Mahalleye girişte kontrole takılmıyordum. Ancak bunun iyi mi kötümü
olduğuna karar vermek çok güç. Ben yine de ısrarla kimlik gösterip aranmak
istiyordum. Zira mahallede askerle işbirlikçi konumunda algılanmak, görülmek …
Sol grup elindeki mahallede ölüm fermanını kendi elinle imzalamaktı.
Zaman
zaman silah sesleri okula kadar geliyordu. Kimi geceler okul taranıyordu.
Mahallede oturan okulumuz matematik öğretmenlerinden arkadaşımız Tahsin
Kahraman başından tek kurşunla vurularak öldürülmüştü. İmam-Hatip Lisesi
öğretmeni olarak her an öldürülmek olası idi, korunma olanağı yoktu.
Her
gün bin bir heyecanla Aksaray’daki yurttan iki saatte Sanayi Mahallesi’ne
gidiyorum. Yurtta kalmak daha güvenliydi.
O
gün, hukuk fakültesinde sol grup içinde olan selamlaştığım bir kız arkadaşla
biraz söyleştikten sonra sana bir fıkra anlatayım. Dedim, başladım.
“Adamın
biri kendini darı sanıyormuş. Uzun yıllar akıl hastanesinde kalmış, gördüğü
tedavi sonunda artık darı olmadığına karar vermiş, doğru başhekimin yanına
çıkmış.
-Efendim
ben artık darı değilim. Bunu biliyorum. Beni taburcu eder misiniz ?
Başhekim
gerektiği kadar inceledikten sonra ikna olmuş adamı taburcu etmiş. Adamcağız
tam hastane kapısından çıkacakken, büyük bir heyecan içinde, can havliyle
başhekimin yanına dönmüş.
-
Tamam efendim, ben darı değilim bunu biliyorum. Ama kuşların, bundan haberi var
mı ?
Arkadaş
güldü güldü,
-
Ne demek istiyorsun? Dedi. Kısaca sol geçmişimi ilk kez ona anlattım. Ekmek
parası için Fen Bilgisi öğretmeni olarak İmam Hatip Lisesi’nde olduğumu Sanayi
mahallesinde, darı olmadığım halde, kuşlara yem olmak istemediğimi söyleyerek,
Sanayi Mahallesi’nin alıcı kuşlarına, horozlarına selam gönderdim.
Birkaç
gün sonra selamım alınmamış, geri geldi. “ Madem darı değil, ambardan çıksın”
Demişler…
-
Sizden solcu olacak, yazıklar olsun, siz ne ekmeği bilirsiniz ne de ekmek
parasını, ne buğdayı bilirsiniz, ne darıyı, ne de ambarı… Lanet olsun size de
solculuğunuza da, gelsinler önce beni vursunlar… Çıldırmıştım. Bağırıyordum…
Artık
yıllardır süren kavgalarda öldürülme korkusu bitmiş, kırgınlık ve ölüme razılık
başlamıştı. Hem de darı olduğum sanılarak, kendi değirmenimde öğütülmek…
Korkunun
ecele faydası yoktu… Her gün yurttan çıkarken dönemeyeceğimi düşünerek
çıkıyordum.
Ölüme
razıydım, hazırdım…
(
Madem Darı Değilsin... başlıklı yazı
Güner Kutluk tarafından
29.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.