YAKINDA
UZAYDAYIZ
Dünyada ve Türkiye’de gündem
öylesine hızlı gelişiyor ki, yetişene aşk olsun!.. “Dünya Kadınlar Günü” bile
bazı ülkelerde coşkuyla kutlanamadı. Yine olaylar zincirinde tutuklanan eylemci
kadınlar ve şiddete maruz kalarak öldürülen kadınlar gazete manşetlerinden
inmedi…
Şükürler
olsun ki artık “Kadına Şiddet Yasası” çıktı… Hem de TBMM’deki 79 kadın
milletvekilinden sadece 10’nun tartışmaya katılımı ile! Yani anlayacağınız bu yasayı yine erkeklerin
katkılarıyla çıkarıldı! Aslında gözü
dönmüş kocayı bu yeni yasa zapt eder mi, bilinmez ama erkeklerin bu kadar
saldırgan olmalarının psikolojik gidişatı hiç incelendi mi? Erkekler neden
kudurur? Birleşmiş Milletler uluslararası verilere dayanarak hazırlanan
raporuna göre; Türkiye’de her 10 kadından 4’ünün eşinden veya partnerinden
fiziksel veya cinsel şiddet görüyormuş. Bu konuda ne gibi önlemler almamız
gerekir, asıl bunu tartışmamız lazım. Bu konuda iktidarların hiç mi suçu yoktur? Bankalar milyarlar kar ederken, düşük verilen
ücretlerle onların kucağına itilen ve vatandaşı bu hale getiren nedenler nedir?
Hiç bu tartışıldı mı? Konu vesselam uzun… Bir daha böyle olumsuzlukların olmaması
dileğimizle başka bir konuya atlayalım…
İsterseniz
önce ya çayınızı ya da kahvenizi alın karşılıklı sohbet havasında olayları
birlikte irdeleyelim..
Amerikanın
basın devi Rupert Murdoch Türkiye’ye gelerek Başbakanımızla görüştü. İçeriye
“Empty Quarter” başlıklı yani “Boş Çeyrek” adlı kitapla girip, görüşme sonunda
eli boş çıkmış… Doğrusu kitabın içeriğini çok merak ettim. Neyse FOX ve TGRT’yi
satın alan bu şahıs, şimdi de “ATV ve
SABAH Grubu”nun peşine düşmüş. Patronu Başbakan Erdoğan mı, ki onunla görüşüyor
bunu anlamış değilim! İçeri de neler konuşuldu, acaba, susturulan Doğan
Grubu’nun da satın alınma, seçimlerde destek gibi konular görüşülmüş müdür?
İşte bunları da merak etmedim değil. Şükürler olsun artık basınımız da
hamburgerlerden sonra Amerikanlaşıyor!
Artık boy boy, şirketlerin haberlerini okur ve dinleriz!
Bakınız
Türk Hava Kurumu Başkanı Osman Yıldırım ne demiş? 2023’e kadar yani
Cumhuriyetimizin 100. Yılında Uzay Mekiği yaparak ilk Türk Astronotunu uzaya
göndermeyi hedeflediklerini açıklamış. Güzel… Umarım gerçekleşir. Kim istemez
ki Türk Bayrağının uzay’da dalgalanmasını… Zaten Astronot Niyazi’de
sabırsızlıkla uzaya çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyor!.. Bekleyelim, şunun şurasında 11 sene kaldı, zaman dediğiniz
nedir ki, su gibi akıp geçiyor… Yaşasın!...
2023 yılında uzaydan çektiğimiz fotoğraflarla seçim meydanlarında
şehirlerimiz için söz verilen çılgın projeleri de beraberinde seyredeceğiz! Bu arada işittiniz mi, yerli otomobil yapmak
için yabancı girişimcilerle ortaklık arayışımız da devam ediyor (MUŞ)! …
Bekleyelim bakalım…
Bir
ülkenin geleceğini etkileyebilen “EĞİTİM YASASI” Başbakanın “siz ne dersiniz
deyin, dediğim dedik çaldığım düdük, elimde çoğunluk bende” diyerek kanunun
meclisten geçeceğini ima etti. Şu
komisyon görüşmelerine de anlam veremiyorum. Madem iktidar söylemlerini
yapacak, burada milletvekilinin saatlerce rekor kırarcasına konuşmalarına ne
gerek var, değil mi? Bence bu komisyonu
da kaldırmak lazım! Şaka bir yana çok önemli bir konu vesselam, daha önceleri
eğitim konusunda yazılarım var. Şu anda dünya’da diğer ülkelerce örnek alınan
ve birinciliği hiçbir ülkeye kaptırmayan
“FİN EĞİTİM SİSTEMİ”ni hiç mi incelemezler. Bakınız 5 yaşında çocuklar
okula başlarsa, her yıl ilkokula başlama sayısı 1 milyon350 binden iki katına
çıkacak. Bu da yeni derslik ve öğretim kadrosu demek… Şu anda zaten kalabalık
olan sınıflara öğrencileri nasıl yerleştireceğiz? Bir de yeni derslikleri 2013 yılı öğretim
dönemine yetiştirebilecek miyiz? Kısacası alt yapımız sağlam mı? İşte bizim en
büyük eksikliğimiz, birbirimizin fikirlerine sırf muhalefet gözüyle baktığımız için
saygı duymadan her şeyi oldu bittiye getirmek… Fizibilite yapmadan, eğitimi
enine boyuna akademisyenlerce ve eğitimin içinde bulunanlarca tartışmadan,
tartışılsa bile onlara değer vermeden oldu bittiye getirmek, bakalım ülkemize
gelecek de neler getirecek? Onu da zaman içinde Allahtan bir mani olmaz ise,
hep birlikte yaşayacağız. Şunu biliyorum
ki, 4 ncü sınıfı bitiren 11 yaşındaki bir çocuğun mesleğini seçemeyeceğini… Bu konuda 12 saat konuşan milletvekili gibi
çok yazarım… Birkaç cümle söyleyeyim, ne
demek istediğimi anlarsınız… “Kaliteli öğretmen, kaliteli materyaller, ders dışında da okuma
kültürünü almış, sanatın içine de girebilen, sosyalleşen ve kendini ifade
edebilen, bilim ışığında araştıran, seçtiği meslekle bütünleşerek mutlu olan öğrenciler…” Neyse
mevzu çok derin ve ciddi! Hakan Şükür’ün dediği gibi büyüklerimiz iyi bilir!...