Üzülme hiç
köşe başından dön ve git
cesedimi sürüklerim ardından
kokunun değdiği sokaklara ayak basmadan
uzaklaşırım bu mahşeri kalabalıktan...
Sözlerimin sessizliğidir siyahın matemine dem vuran
hüzün toprağı giyinirken
biri var soluğu nefesimde ağlayan
bir an var bütün zamanların hırsızı olan...
Kaçacak yer yok,
yolun hiç bitmeyeceği yerdeyim işte,
sevda çekilirken acıların kentine
yine kalıyorum kendime...
Çok uzaklarda gücümün yetemediği bir umut var
öyle bir umut ki;
çatlamış dudaklarım kadar suskun ve sessiz
ömür kadar uzun, zaman kadar kısa
şimdi parmak uçlarımda ki kokunla
düşer ellerim iki yanıma
iki yanım düşman senden kalanıma...
Sen bana gitmeye gelmişsin sevgili
emanet bir misafirmiş sözler,
yatıya kalmadan gittin can evimden,
ince belli bağrımda ağırlayamadım seni,
anılar güzel hatırlatırmı önceyi?
eğer gelmeyeceksen hangi güne yarın derim ki ?
Ne vakit aşka teslim etsem kendimi
acıyı yudumlarken silinirim aynalardan
yığılır üstüme dünüm
ne vakit sarılsam umudun ayaklarına
kapanır üzerime gök kafes...
Bir yalnızlığın içinde mahkum kelimelerim
belki bu sabah
belki birazdan ölebilirim
cinnet yorgunluğundan kaçmış sağır bir sese
koşar adım gidebilirim...
Eşkiya gözlerimde burkulur gece
dudağımın sol yanını hırpalarken yağmur
adın ellerime varır gizlice
varlığını hapsederken gönlüme
bir dolunay esrarında tutunurum suretine..!
Maziden...
Halil Uzuntaş