Benim için tarihi buluşma olarak nitelendirdiğim sitemizin İstanbul'da ki buluşma esnasında ki havayı tekrar anmak ve paylaşmak üzere Mustafa Kuvancı hocamın yanına gittim. Daha içeriye girer girmez "Canım ağabeyim hoşgeldin" diyerek oturmuş olduğu koltuğundan kalkarak beni canı gönülden karşılaması inanın anlatılacak gibi değildi.

Beni masanın yanı başında ki yere buyur etti. Gelen giden oluyor rahatsız olma dercesine. Hemen söze "Nasıl geçti buluşma, anlat bakalım" derken gölzlerinin içi parlıyordu. ben başladım ilk saatlerden ayrıldığımız saate kadar olan bitenleri anlatmaya. Anlattıkça "Keşke zamanım olsaydı da bende geleydim" edasında ki o pişmanlık duygusu gözlerinden okunuyordu.

Birazda şikayet ettim zamandan ve ortamdan. Aslında şikayet değil. Bu bir gönlümden geçen bir istek diyebiliriz. Keşke güzel bir yerde piknik yapar gibi açık alanda bir araya gelseydik. Resmiyetten uzak herkesin içinden geldiği kadar haykıracak ve arkasından hep birlikte kahkahalar atacağımız bir ortam olsaydı. Birde çoluk çocuklarmız da yanımızda olacak.

Eli saz tutan aşıklar. Dili söz tutan şairler. Sırasıyla şiirler okuyacak, şarkılar, türküler söyleyecektik. Birlikte ayağa kalkıp horon bile oynayacaktık. Ben bu sözleri sıralarken Mustafa hocam yerinde duramıyordu. "Balıkesir'de böyle güzel yerler var. Bir gün olur çağırırız dediğin gibi bir piknik yaparız."

İçimden keşke olsa diye düşündüm. Malum hemen olmuyor bu hayeller. Herkesin işine göre veya tatil bir zamanda bu hayel gerçekleşebilir.

Toplantıya kimler katıldı. Arkadaşlar nasıllar. Toplantının havası nasıldı. Soru üstüne soru. Hangi birini anlatayım. İşi gereyi fazla da sıkmak istemedim. Dakikada bir insanlar içeriye giriyor. Mustafa hocam bu sınıfı falancaya verelim. Falancanın velisi aradı ders saatlerini hafta sonuna alacakmışız. Daha bir sürü işin gereği. Mustafa hocam bu kadar işin arasında beni kulak misafirliği ile de dinlemek istiyordu.

Hocam muhabbetler güzel ama bir iş yerinde ki muhabbetlerin kısası daha hoş olur. Bana müsaade derken. Gözlerimin içine bakarak. Doyamadım bu muhabbete, ya da öğrenmek istediği ve sormak istedikleri bitmemiş bir tavırla "en kısa zamanda tekrar görüşelim" dedi ve beni yolcu etti.

Söz sözü açar derler ya. Bir kaç tane dost bir araya geldi mi. Söylenecek sözler ardı sıra peşpeşe yarış yapıyor. Hele bir de ortamda birazcık kalabalık olursa muhabbetin tadı daha başka oluyor. Mustafa hocamın yanında otururken ister istemez yanımıza gelen diğer hoca arkadaşlar ve veliler de söze karışır. Bazen daha önceden hiç duymdadığın sözler dökülür orta yere.

Bir ara şöyle bir söz sarfettim. "Napolyon demiş ki dünya tek bir ülke olsaydı İstanbul dünyanın başkenti olurdu" der demez. Yanımız da ki masada oturan öğretmen arkadaş sözüme cevap veya muhabbet daha güzel olsun edasında "Napolyon İstanbul için başka bir şey daha söylemiş, Dünya büyük bir şehir olsa bütün yollar İstanbul'a çıkar."

Kendi kendime "Ey İstanbul sen ne kıymetli bir şehirsin" demeden edemedim. Zaten kıymetli olmasa tarih boyunca bütün kavimler İstanbul'a hücum etmezdi. Eski bir tabirle eski dünyanın tam ortası. Üç kıtanın bağlandığı yer. Daha bir çok örnekler veririz. İstanbul'un kıymetini anlatmaya zaten bizim ömrümüz yetmez.

İşte ilk buluşmamızın da bu açıdan benim için tarihi bir anlamı var. Nereye giderseniz gidin. Mutlaka herhangi bir muhabbetin içinde İstanbul geçer. Tüm insanlığın hayalinde olan bir şehir. Sanki insanları kendine çeken sihirli bir yapısı var. Bakınız bizi de çekti içine. Bu fikir ilk kimden çıktığsa onun içinde ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

İnanıyorum bu buluşmalar için daha çok yazılar yazılacak. İnanın yazı yazmak o kadar önemli değil. O anları paylaşabiliyormuyuz. O havanın güzelliğini ruhumuzda daha da güzelleştirebiliyormuyuz güzellik burada.

Mustafa Hocamla yapmış olduğum bu muhabbeti bana sebeb kılan buluşmayı düzenleyen veya sebeb olan herkese, ayrıca katılan veya katılmayan herkese tek tek teşekkür ediyorum. Nice tatlı muhabbetlere....

21.09.2010     
( 293- Buluşma Üzerine Muhabbet başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 21.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu