İnsanoğlunun çok garip halleri var. Karşısında ki kişiyi anlamakta veya kendini anlatmakta zorluk çeker. Herkes bir konu anlatırken veya muhabbet sırasında kendisini pür dikkat dinlendiğini hissettiği zaman çok mutlu olur. Tabii bu olay genele yaydığımızda çoğu insanımız kendini izah edemez. Her şeyin altında eğitim var diyeceğim ama burada bazılarına haksızlık ta etmek istemiyorum. Çünkü çok şahit olmuşumdur ki ilkokulu zor bitiren arkadaşlarım var. Bir araya geldik mi sazı eline alır herkes onu dinler. Neşeli muhabbetler olur. İnsan orada ister istemez susar sabahtan akşama kadar dinlemek ister. Bir daha ne zaman bir araya geliriz diye yanıp tutuşur.

 

Bazı insanlarda içinde ki volkanı dışarıya vuramaz. Anlaşılamamaktan korkar. Ya bulunduğu ortam nedeni ile kendini tam olarak anlatamaz ya da anlatım tarzında mizahsen yaklaşım yeteneğine sahip değildir. Ne anlatırsan anlat eğitimin yanında o kişinin doğuştan gelen bir yeteneği de olması gerekiyor.

 

Bulunmuş olduğu ortamdan veya yetişme tarzından her olaya ciddiyetle yaklaşım gösteren durumlar da çıkmaktadır. Bu tür insanlarda daha fazla anlatım zorluğu çıkmaktadır. Hele bir de kendini iyi bir eğitim süreci geçirmiş olarak görenlerde bu iş daha da zorlaşır. Bu tür insanlar devamlı kendini sorgular. Acaba nerede yanlış yaptım demekten kendini alamaz.

 

Son tarif şeklim tam bana göre bir durum söz konusu. Bu tavır bazen öyle bir hat safhaya varıyor ki bazen etrafımdakilere kızar olurum. Elden bir şey gelmeyince "neden bu kadar uğraşıyorsun, karşında ki seni anlamıyorsa mecburmusun üstelemeye" şeklinde kendimi sorgularm. Daha sonra çaresiz kedi gibi bir kenara pısarım. Bu da insanın zoruna da gitse bir yerde kendimize dur demenin önemi ortaya çıkmaktadır. Esas problem burada çıkmaktadır. Yüzde yüz haklı olduğumuzu bilsek de böyle bir ortamda susmayı tercih etmek ve bir de karşında ki kişiden özür dilemek en büyük erdemliktir.

 

Bu davranışın sonunda göreceksiniz aradan biraz zaman geçse de bir yerde karşınızda mutlaka çıkacaktır. İşin farkına varıldığı anlarda o kişiler bizzat sizden özür dileyecektir. İşte bundan sonra esas dostluğun temelleri atılır. Her başın sıkıştığında aramak hissine kapılır arada sırada hatırını sorarsın.

 

Bulunduğum ortamdan dolayı çok yanlışlarla karşı karşıya kalıyorum. Buna şöyle bakmak daha da mantıklı olur düşüncesindeyim. Bulunduğumuz ortamda tecrübe kazanmışsan yeni yetişen nesillere bilgilerinizi aktarmak istersiniz. Neyin yanlış neyin doğru olduğunu daha önceden çok kez gözlemlediğiniz için ikaz etmekten duramazsınız. Bu defa da çok bilmişlik gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Böyle bir duruma da düşmek istemiyorum. İşte tam burada gel de yüreğime gem vur.

 

Bu tür insanlarla uzun zaman birlikte kaldığım zaman anlamaya başlıyorlar ama iş işten geçmiş de oluyor. Çünkü karşında ki kişinin size yaklaşım tarzında yavaş yavaş değişim olsa da illa ki ben daha iyi bilirim duygusu daha ağır basıyor. Bu da yine insanın yaradılış şeklinden kaynaklanıyor. Bu tür duygular nasıl kör edilir. Her zaman söylediğim gibi çok okumak lazımdır. Çok okuyan insanın insanlara yaklaşım tarzı daha da mülayim olmaktadır. En azından tartışılan konularda hem konuşmasını hem de dinlemesini biliyorlar.

 

Son zamanlarda yetişen amir kısmında bulunan arkadaşlarımız daha da mülayim gözükmektedir. Eskilerde halen eski kafalar devam etmektedir. Mesleki açıdan tecrübeleri hat safha da olsa da mülayim yaklaşım eksikliğinden toplum içinde yanlış anlaşılmaktadır.

 

Bundan dolayı başımdan geçen bir hikayeyi örnek olarak anlatmak istiyorum. Bakalım bu hikaye içinden neler çıkartacağız.

 

Zamanın birinde Erdek ilçesinde görev yapıyoruz. Gündüzden arkadaşlar şüpheli iki kişiyi ellerinden kaçırmışlar. Görev değişimi yapar yapmaz gideceğimiz yere iki arkadaş olarak devriye gezmemizi söylediler. Bursa ilinden gelen iki kız iki erkek şüpheli olarak alınmış, kızlar müdüriyette bekletilirken iki erkek arkadaşı yer gösterme amacıyla bir otele gittiklerinde otelden kaçırmışlar. Kaçan şahısların eşgallerini not aldıktan sonra..

 

--Arif abi evin önünden benim arabayı alayım

--Hayırdır gene ne var aklında

--Abi bu şahıslar böyle yakalanmaz

--Biz nasıl yakalayacağız

--Bunlar kesin saklandılar.

--Nerden biliyorsun

--Abi ortada iki tane kız var

--Bu tür insanlar önce ortalığı gözetler, daha sonra şehir dışına çıkmak isterler

--Yani

--Bunlar burada, yapacağımız iş arabayla ana cadde üzerinden garaja doğru gidip gelmek

--Daha sonra

--Eğer bunlar kızları feda ederlerse, önce garajı yoklamak isterler, bu da olmazsa yaya olarak zeytinlik bahçelerinden giderler, onun için mutlaka sokağa çıkmak zorundalar, resmi olarak bizleri gördüğünde ortaya çıkmazlar, biz kendimizi kayıp olmuş gibi yapacağız

--Hadi hayırlısı, ya bulamazsak

--Şansımıza

 

Kendi özel arabamla ana yolda bir aşağıya bir yukarıya gitmeye başladık. Daha üçüncü turu atarken yol kenarında kaldırımdan giden şüphelilere benzeyen iki kişi gördüm. Tam hizalarına gelerek aniden durdum ve arabadan fırlar fırlamaz silahımı çektim. Yüksek sesle “Kımıldamayın” diye bağırdım. Şahıslar yakalanmamak için apartman girişine doğru kaçmaya çalıştılar ancak kapı kapalı olduğundan sıkıştılar. Peşimden Arif ağabi de gelince kaçamadılar. Artık yapacak durum kalmamıştı. Tekrar yüksek sesle bağırdım “yatın yere”.

--Ağabi şunların üstünü ara, kımıldarlarsa hiç acımam sıkarım merak etme

 

Her ikisini de yüzüstü getirdikten sonra üst aramalarını yaptık. Birinin üstünden silah çıktı. Onları gördüğümüz anda birisi yere bir poşet gibi bir şey atmıştı. Kelepçeleri vurduktan sonra telsizle yardım istedik. Ekipler geldi. Resmi polis aracına bindirdik. O arada sokağı tarama yaptık. Hemen yakınımızda yol kenarında içinde ziynet eşyaları bulunan poşeti bulduk. Daha sonra emniyet müdürlüğüne şahısları getirdik.

 

Başımızda bulunan amirlerden bir tanesi şahısların yanında bana hitaben

 

--Nasıl yakaladınız bunları

--Daha sonra anlatırım

--Anlatsana kardeşim bir sakıncası mı var.

 

En çok kızdığım noktalardan birisi de bu tavırlardı. Bir iş yapmışsan, yaptıklarını tutanağa dökersin. O tutanağı okuma zahmetine girmeden, bir de o şahısların yanında insanı azarlar şeklinde hitap etmeler. Burada takdir edilmek varken halen bu tür amirlerin gözüne giremezsin. Yaptığımız işin önemine değinmeden böyle haksızlıklara uğrarsın. Baktım halen üsteliyor.

 

--Sen gel bakayım benim odama

--Şimdi bunun sırası değil, biz önce işlerimizi bitirelim ondan sonra bol bol anlatırız

 

Biz bu arkadaş ile ağız münakaşası yaparken sanki ben tembihlemişim gibi yakalanan şahıslardan bir tanesi.

 

--Sen ne biçim amirsin, siz dua edin ki bu adam bizi yakaladı, ben sizin burada kaç tane arabanız var plakasını dahi biliyordum, bunlar nereden çıktı anlayamadık.

 

Arif abi o an bana bakmış bulundu.

 

--Gördün mü abi düşüncelerim doğruymuş değil mi

--Ulan bu laz kafası da amma çalışıyor

--Sen dua et ki gece yarısı oldu, bir de sabah olsaydı daha çabuk yakalardım

--Mübarek kurt gibi burnun var

--Ağabi rahat dur, zaten adam burnundan soluyor

--Boş ver bunun gibiler bizi anlayamaz, gırgır geçmenin tam zamanı

--Yine de boş ver, başıma sardıracaksın

 

O kadar sıkıntının içinde birbirimize takılmadan da edemiyorduk. Bizim derdimiz başka milletin derdi başka. Anla anlayabilirsen. Daha sonradan bu şahısların Bursa emniyetince arandıkları, çok iş ve evlere hırsızlık amaçlı girerek bir çok kişinin canını yakan kişiler olduğu çıkmış ve bir gün sonra Bursa emniyeti bu şahısları almaya geldiler.

 

Bir olay daha kapanmıştı. Ancak bu defa içimizde ki çok bilmişlere derdimizi anlatamıyorduk. Ben niye kafama göre iş yapıyormuşum. Devletin aracı varken kendi aracımı kullanmam sakıncalıymış. Yok buymuş, yok şuymuş. Esas olan o kısa anda bir fikir üretip şahısların yakalanması söz konusu değil mi ? Maalesef böyle durumlarda fikir üretmek bile suç haline geldi. Neymiş her şeyi amir bilir. Yahu biz memur olduysak aklımız da yok. Bu tür işlerin amiri memuru olur mu ?

Bazen hiç işe yaramaz dediğimiz fikir bile yeri gelir işimize yarar. Fikirin iyisi kötüsü olmaz. Buna benzer çok olaylar yaşadım. Amir arkadaşlara kendimi anlatamama durumumda ne günahım var Allah aşkına. Herkes kendi işinde birazcık çaba gösterse bu ülke o kadar güzel olur kanaatindeyim. Şimdi yaşlandık ya tamamen işlerden elimizi ayağımızı çektirdiler. Bereket yaşımıza hürmet ediyorlar. Eskisi gibi o amirlik taslamalar da kalmadı. Bu yönden bayağı yol aldık. Tek sıkıntım herhangi bir konuda fikirlerimize başvurmuyorlar.

 

Hani derler ya “Kurt kocayınca itin maskarası olurmuş”. Maalesef bu duruma düştük sonunda.

 

Konu olarak kendini anlatamamamı var işin içinde. Yoksa anlaşılamama mı ? Aslında işin doğrusu ne olursak olalım. İnsan isek birbirimizin düşüncelerine bir katlanabilsek hiçbir sorun kalmayacak. Ben katlanmasını çoktan öğrendim. Belki de zamanında yaptıklarımın çoğunu onaylasam da hayat şartları ve ortam insanın elini ayağını çekmek zorunda bırakıyor. Yine de elimden geldiği kadar arkadaşlara yardımcı olmaya çalışacağım. Bu düşüncem de ölüme kadar gidecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

 

 

08.03.2012  

( 584- Anlaşılamamak başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 8.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.