Her insanın kendinde beğenmediği bir yönü vardır. İnsanoğlu asla dört dörtlük olamaz. Bazen de yapmamız gereken bazı hareketleri yapmak zorunda olduğunuz zamanlar vardır. Bu olayın akabinde hiç hoşunuza gitmeyen tatsız olaylar yaşayabilirsiniz.
 
Bu tür hallere bir sürü örnek verebiliriz. Yapmış olduğum mesleğim açısından olaya yaklaşarak yaşamış olduğum bir anımdan bahsetmek istiyorum. Bu anıdan çıkaracağımız ortak düşünce herkes kendi işine baksın anlayışı çıkması lazımdır. Daha anımı anlatmadan çıkaracağınız anlayışı bile peşinen söylüyorum. Bunun da nedeni yazıyı okurken hakkımda yalnış fikirlere kapılmanızı istemediğimdendir.
 
Daha akşamın saat dokuzu. Merkezden bir anons geldi. Olay yeri benim ekibimin bulunduğu yere biraz uzaktı. Olay yerine varana kadar bizden önce iki tane başka ekip olay yerine intikal etmiş. Olay ise evden hırsızlık olayı. Ne olursa olsun hiç bir olayı basit olarak görmeyiniz. Bir şey olmaz bundan deyip geçmeyin.
 
Evin kapısına vardığımda sanki evde düğün merasimi var. Giriş kapısında sayılamayacak kadar ayakkabı. Polislerde onlarla beraber hep birlikte hesapta bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. O anda olaya el koyman için biraz yüksek sesle bağırman gerekiyor. Polis arkadaşlara hitaben
 
--Ev sahibi hariç herkesi evin dışına çıkartın. sizde bir daha evin içine girmeyin
 
Baktım anlamamış gibi suratıma mal mal bakıyor. Polis arkadaşlarım böyle birşey beklemiyorlardı. Biraz daha yüksek sesle.
 
--Ne bakıyorsun arkadaşım, çabuk dışarı çıkınız
 
Millet nazlana nazlana hareket yapıyor. Eve gelenler konu komşu. Hepsi üzgün, sanki taziyeye gelmişler gibi
 
--Ayşeciğim büyük geçmiş olsun
--Üzülme Ayşe
--Her zaman yanındayız
 
Baktım olacak gibi değil. Bu defa daha yüksek sesle
 
--Yahu siz nasıl insansınız çıkın diyorsam çıkın, bana zorluk çıkartmayın
 
Oradan vatandaşın bir tanesi bana cevap verdi.
 
--Memur bey bu kadar bağırmanıza gerek yok, anladık, çıkıyoruz, biz böyle muameleye alışık değiliz
--Bey efendi siz ne iş yapıyorsunuz
--Orhan bey'in komşusuyum
--Ben size ne iş yaptığınızı sordum
--Önemli mi benim ne iş yaptığım
--Hem de çok önemli
--Öğretmenim
--Bir de öğretmensin esas bana yardımcı olacakken, benimle tartışmaya giriyorsunuz
 
Döndüm ev sahibine
 
--Kardeşim olay olduğunda bunlar buradamıydı
--Hayır evde kimse yoktu
--Peki bunlar kim
--Hepsi konu komşum
--Siz evdemiydiniz
--Hayır
--O zaman sizde bir kenara çekilin ve benim talimatlarıma göre hareket edin
 
Bir taraftan milletle muhatap olurken bir taraftan da gözlerimle etrafta olan biteni gözlüyor, bir taraftan da ne yapılması gerektiğini düşünüyordum. Peşinden hemen telsizle merkeze anons ettim. Olay yerine olay yeri inceleme ekibini istedim. Tabi bu arada da herkes ister istemez dışarı çıktılar. Kapı eşiğinde halen bir kaç kişi aralarında konuşuyorlar. Benimle muhatap olan öğretmen arkadaş çok bildiğinden yapmış olduğum hareket karşısında halen yorum yapmaya çalışıyor. Üstelik kendisinin haklı olduğuna dair kendisine taraftar çekmeye çalışıyor.
 
Ekibimden arkadaşın birine ev sahiplerinin kimlik bilgilerini tespit et. Ev sahibini yanına al, hırsızlık yapılmış yerleri sana tek tek göstersin, ancak hiç bir şeye dokunmayın, ayrıca evin içinin basit krokisini çiz talimatını verdikten sonra evin dış kapısına geldim. Bu arkadaş beni görür görmez.
 
--Sizin hakkınızda şikayette bulunacağım
--Benim için çok iyi olur, burada öğretemediğimi mahkemede öğretirim bari
--Sen beni cahillikle mi suçluyorsun
--Hayır efendim sen cahilliği boş ver ukalanın tekisin, böyle yapmaya devam edersen sizi görevimizi engellemekten, taşkınlık çıkartmaktan, milletin içinde polise yüksek sesle bağırmaktan tutanak tanzim eder, hakkınızda dava açarım
 
Biz nereye gelmişiz ne ile uğraşıyoruz. Öğretmen olduğu için biraz alttan almaya izah etmeye çalışıyorum ancak bu arkadaşın niyetinin kötü olduğu açıkca belliydi. Baktım olacak gibi değil.
 
--Peki hocam size bir soru sorsam bana cevap verebilirmisin, zannetmiyorum ama
--Sen kendini ne zannediyorsun bir de seni devlet polis yapmış
--O zaman iki soru soruyorum
--Sor
--Sınıfta öğrencilere ders verirken kapıyı çalmadan içeriye bir vatandaş girse ne yaparsınız
--Sınıftan kovarım, o an ders işlendiğini bilmiyor mu
--Birincisini bilemedin ikincisini sormama gerek kalmadı
 
Evin merdiven boşluğunuda duran bu kişileri bizimle daha fazla muhatap olmasın diye polis arkadaşlara tekrar seslendim
 
--Arkadaşlar bu evin giriş kapısından başlayarak çevrsinde hiç kimseyi görmek istemiyorum. Parmak izi gelecek rahatça çalışmasını yapsın. Onlardan başka da içeriye başka polis girmesin, herkes dışarıya çıksın
 
O an kendi arkadaşlarımın arasından da bana kızan olduğunu görüyordum. Yani anlayacağınız kimse ne yaptığını bilmiyor. Bu hususta milleti toplayıp ders mi vereceğim. Size tavsiyem olsun. Bir olay olduğunda, olay mahalline intikal ettiğinizde hiç bir yere dokunmayın. Orada insan canına zarar gelecek bir durum yok ise hiç bir şeye karışmayın. En kısa zamanda polisi çağırın. Bir kenara çekilin polise yardımcı olmaya çalışın. Hiç kimse kimsenin işine karışmasın. Öğretmen öğretmenliğini, polis polisliğini bilsin.
 
Çalışmalar devam ederken biz ekip olarak gerekli notlarımızı aldık. İşlemler bittikten sonra eşi ile birlikte polis merkezine gelmeleri için davet ettik. Olay yerinden ayrılmadan önce apartmanın dışına çıktık. Baktım ev sahibinin komşuları kaldırımda muhabbet ediyorlar. Aralarında halen beni tartışıyorlar. Yukarıdan bir ses geldi. Dönüp başımızı çevirdiğimizde. İkinci kat penceresinden bir şahıs
 
--Nazmi bey ukala ukala konuşup durma, polis görevini yapacak, sen neyin derdindesin
hem bu arkadaş burda yokken onun hakkında konuştuklarını kaydettim, bakalım ne yapacaksın
 
Demek ki benimle tartışan öğretmen arkadaşın ismi Nazmi idi. Döndüm yukarıdan seslenen arkadaşa
 
--Beyefendi siz kimsiniz
--Benim ismim Selahattin, bende öğretmenim
--Desene öğretmenler lojmanına gelmişiz
 
Baktım benimle uğraşan öğretmen arkadaşın sesi çıkmaz oldu. Sessiz sedasız bir kenara çekildi. Benim bir türlü ikna edemediğim insan bir anda çark etti. Bu işte bir iş var diyerek
 
--Selahattin bey sizden Allah razı olsun, sizinle tanışmak isterim
--Bir ara uğrarım
 
Bizim olay yerinde işimiz kalmamış ve anons ederek olay yerinden ayrılarak polis merkezine doğru yola çıktık. Benim ekibimden olan arkadaşın birisi arka koltuktan seslendi
 
--Necmi abi senin bu hareketlerini çok seviyorum ya
--Gene ne oldu
--Sana boşuna deli demiyorlar
--Kardeşim beni deli etme yalnış bir şey mi yaptım
--Yok abi yalnışlığı boşver, her gittiğimiz yerde millete ders veriyorsun
--Böyle yapmamız gerekiyor
--Biraz da tatlısert oldu mu tadına doyulmuyor
--Bak sakın benim canımı sıkma da yoksa karışmam
--Neydi yahu öğretmenin yaptığı
--Haa işte orda dur bakalım, bu işte biraz çuvalladık
--Neden abi
--Farkına varmadın mı
--Neyi abi
--Kardeşim sen geri zekalımısın, adama iki saat dil döktük susmaadı, oradan meslektaşı çıktı bir laf söyledi adam sustu
--Sahi ya bende anlamadım, hakikaten adam birden kayboldu.
 
Aradan bir hafta geçmişti. Bizim gurup yazıcısı arkadaş
 
--Necmi abi baktığınız olayın müştekisi halen ifade vermeye gelmedi
--Gerçekten mi
 
Hemen aklıma komşusu öğretmen Selahattin bey geldi.
 
--Sen bir kağıda notu yaz bir ara gider bakarız
--Abi isterseniz şahısları alın gelin
--Gelirlerse gelirler zorla getiremeyiz herhalde
--Abi evrak elimizde kalmasın ben onun için
--Anladım anladım...
 
Bir hatfa sonra tekrar olay mahalline gelerek. Ev sahibi Orhan beye notu ilettim. Sabah geleceğini şu an müsait olmadığını beyan etti. Gelmediği takdirde hakkında tutanak tutacağımı ve bu şekilde evrakı Cumhuriyet Savcılığına göndereceğimi, daha sonra hakkınızda zorla getirme kararı çıkmasın diye de ikaz ettim.
 
Arkadaşlar araçta beni bekliyordu. Gelmişken şu Selahattin beyin de zilini çalayım. Zili çalar çalmaz kapı açıldı. Karşıma bir bayan çıktı. Güler yüzlü, gözlerinin içi cıvıl cıvıl.
 
--Buyurun memur kime bakmıştınız
--Kusura bakmayın Selahattin beye bakmıştım
--Hayırdır inşallah
--Kötü bir şey yok Selahattin beye borcum var
--Allah Allah onun kimseden alacağı yoktur
 
Ben kendimi tutamadım. Bu kadar neşeli, içten tavırlarla, biraz da masum davranan kişi karşısında gülmeye başladım.
 
--Ablacım akşam akşam beni güldürdün
 
Döndü eşine biraz yüksek sesle
 
--Canım bir memur bey geldi seni soruyor
 
Elinde gazete, gözlükleri burnunun üstünde, üzerinde pizama takımıyla karşıma çıkan Salehattin bey
 
--Memur bey kusuruma bakma, hayırdır
--Bir şey yok yalnızca size teşekkürlerimi bildirmeye geldim
 
Der demez beni sesimden çıkarttı. Yüzümden tanıyamazdı herhalde.
 
--Haa sen geçen hafta komşuların olayına gelen arkadaşsın, yav senin onun kusuruna bakma, aslında çok iyi insandır, biraz kafayı buldu mu biraz çok bilmişlik taslar, artık kimseyi konuşturmaz, ben onu susturmasını iyi bilirim
 
--Peki hocam bu işin bir sırrı var, onu öğrenebilirmiyim
--Memur bey o da bende saklı kalsın
--Hocam kusuruma bakma ama sana bir çayım borcum olsun
 
Ben anlamıştım anlayacağımı, müsaade istedim.Demek ki bir püf noktası vardı. Komşu komşunun halinden daha iyi anlar derler ya bu da öyle bir şey galiba.
 
Peki kimse kimsenin işine karışmasa daha iyi olmaz mı ?
 
 
29.11.2010      
 
 
        
 
     
  
   
 
      
( 362- Kimse Kimsenin İşine Karışmasa başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 11/29/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.