EDİTÖR OLMAK YA DA OLMAMAK

Son günlerde sitemizde bir şeyler dikkatimi çekmeye başladı. Bir idi, iki oldu; iki idi üç oldu, sonra dört…

Neyden mi bahsediyorum? Tabi ki site editörlerimizden. Sonra merak etmeye başladım nedir bu editörlüğü böyle cazip kılan şey diye? Önce hemen site künyesine baktım . Bütün editörlerimizde ortak bir cümle var: “Hem sitemize hem de Edebiyat Dünyamıza önemli katkılar yapacaklarını düşünüyoruz...” Sonra da aldım elime evdeki bütün sözlükleri, kaynakları, açtım interneti, neymiş bu editör diye araştırmaya başladım. Hem okudum, hem eğlendim, hem güldüm, hem düşündüm…

Adamın biri editöre sorar:
-Göreviniz kitap basmak mı?
- Hayır, bu matbaacının işi.
-O halde onları dağıtıyorsunuz?
- Hayır, bu dağıtımcının işi.
- Kitap mı satıyorsunuz peki?
- Olur mu öyle şey bu kitapçının işi
- Şimdi buldum. Siz yazıyorsunuz…
- Ben yazar değilim ki.
- O zaman benim aklım almıyor, bu editörün görevi ne?
-Geri kalan her şey…

Siteye üye olan bazı öğrencilerim var. Günümüz öğrencileri cin gibi. Biri geçen gün gelmiş şöyle diyor:
-Hocam, … hoca editör olmuş siz niye editör değilsiniz? Aklınca o arkadaşla beni karşılaştırıyor.
- Editör nedir bilir misin? Dedim
- Bilmem, her halde iyi bir şeydir. Dedi.
Tabi ben de espriyi patlattım:
-Tabi ki iyi bir şey ama ben büyünce editör olacağım. Ardından da böyle bir yazı yazmak aklıma geldi.

Şimdi site editörlerimize soruyorum, gerçekten editör ne demek biliyor muyuz?

Ana kaynağımız olarak kabul ettiğimiz Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde şöyle diyor: Yayımcı. 2. Yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimse. Buraya bakınca evet editöre bir görev yüklenmiş.

Fransızca éditeur. “Bir kitabı basım evine gidecek bir biçimde hazırlayan kimse, yayıma hazırlayan” anlamında dilimize geçen bu kelime için kurulumuz, yayımlayan ve yayımcı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Bir derginin maksada uygun bir biçimde çıkarılmasında yayımcının (yayımlayanın) rolü büyüktür.

Bütün siteleri karıştırdığımda ise editöre olumlu gözle bakanların oranı %40 civarında iken, geriye kalan % 60’lik bir kesim editörlere aşağıda bazı örneklerini vereceğim gibi olumsuz bakmaktalar.

Söz meclisten dışarı deyip o örneklerden bazılarını aktarıyorum:
"…en iyi yazar ölü yazardır, çevirmenin de ölüsü makbuldür." felsefesiyle editasyon yapan kişi.”
“…yazdığın haberi değiştirip seni iş bilmez salak yerine koyan bir tür kişi.”
“…yazdığın haberi değiştirip habere konu olan kişi ya da kurumlarla seni başbaşa bırakan; sonrasında da o kişi ya da kurumlarla kapışmanı izleyen kişi…”
“…genç yazarların hiç sevmediği ama o yere gelmek içinde çaba sarf ettikleri psikopatlık durumu...”

Bu kadar eleştiri yeter biraz da iyi yönden bakalım.
“…insanlığın sonsuza değin açlığını hissedeceği bilgi denen paha biçilmeyen değeri her daim toplayan derleyen ve topluluklara sunan insanlıkla paylaşan önemli kişi(ler).”
“… saygı duyulası ve sevilesi insanlar.”

O zaman son sözü de biz söyleyelim. Ufak tefek biçimsel düzeltmeler yapan kişi. Mesela: Bir iki küçük dokunmayla, berberinizin ensenize ayna tutmadan önce, bir iki makas çırpması gibi, yahut bir öğrencisinin resmine küçük bir fırça darbesiyle resimdeki güzel kızın burnunu yerine getiren ressam gibi, ya da çok güzel bir şiir yazmış olan öğrencisinin bir kelimeyi yerine oturtamadığını görüp onun çırpınışlarına elini uzatıp “taşı gediğine koyarak” onu sakin bir dala konmasını sağlayan öğretmeni gibidir editör.

Neyse ben bu kadar yazabildim, geri kalanını da editörlerimiz tamamlasın.

Mustafa İsmet KESKİN

( Editör Olmak Ya Da Olmamak başlıklı yazı şaircesevmek tarafından 1.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.