Şefkatli Allah’ın Dilemesiyle Mümkündür Her şey

                                                       Dilediğimiz şehre ulaşmamız ancak

 Şefkatli Allah’ın dilemesiyle mümkündür.

İsteklerimizin gerçekleşmesi

İçin sadece bizim dilememiz kâfi değildir.

Parıltılar, çakmalar hayatta, yaşamda

Yani Allah külli iradesiyle bir şeyi dilemişse

Kulun iradesi bunu engelleyemez.

Şaşkın, şaşkın bakma, bil bunları

Ümidin yıkılmasın, yeise düşme

 Keskin kılıç gibidir, keser, iman etmek gerek

Kula gereken Allaha sığınmadır.

Dünyamızın ve bizim başımıza gelen

Bu anlamı anlamak bilmek gerek

 Tüm nice olaylar bunu açıkça gösterir.

Zamansız misafir gibi bekleme

Dâhil ol hayata ve yaşama

Ya şimdi bil, yâda şimdi bil

Başka yolu yok bunları bilmelisin

Yolda yürümesini biliyorsan bunu da bileceksin

Zevk ile neşe ileYıksa bile, bile yanarsın

Cefa ile çekersin, ızdırap ile kıvranırsın çaresizce

Anlamsızca kalırsın şeytanın esiri olursun

Ancak burada unutulmaması gereken nokta şudur:

Hayır ve şer olan, yani insanın

Cennet yahut cehenneme girmesine sebep olacak olaylarda

Cenab-ı Hak, seçme hakkını kula bırakmıştır.

O, hayrı tercih ederse, Allah hayrı yaratır

Şerri dilerse şerri yaratır. Örnek:

Yürümeyi yaratan Allah’tır,bul dilerse camiye gider,

Dilerse meyhaneye gider,bu noktada serbest bırakılmıştır.

Zorlama yoktur dinde İyi bil yanlış anlayanlar gibi

Apışıp kalma, şaşma kör kuyuya düşme kör olma

İnsan, akıl vasıtasıyla dinen mükellef olur.

Aklı olmayandan teklif de kalkar.

Aklı olmayanın dini de yoktur sözü,

Bu noktadan hareketle söylenmiştir. 

Karıştırma manaları ve anlamı Vicdan ile anla ve gör

Bazen bırakmak istersin vicdanını

 Cami avlusuna ne fayda ,sorumlusun ne çare

Çok olmadı mı deme ,olmadı nefis peşine düşersen

 Acıları ton, ton yaşarsan

 Sonunda da aptal, aptal bakarsın, şaşarsın

Aklın bir diğer tarifi 
Akıl, kendisi özel maddeden, tek yalnız biricik

Fiiliyle maddeyle alâkadar bir cevherdir.

Çalışan bir buzdolabına yahut çamaşır

Makinesine elimizi rahatlıkla dokundurabiliriz

Ve bizi elektrik çarpmaz.

Demek ki, elektrik, kendine özgü olarak

Dışında o cihazda yoktur,

Ama iş görmesiyle onunla alâkadardır

İçinde vardır, kalbinde özünde

Akıl ile beyin arasında da, aynen olmasa bile,

Benzer bir ilgi vardır. 

Akıl, gerçeğin tek ve yanılmaz ölçüsü değildir.

Akıl, bilgi sebeplerinden olan duyuların

Üstünde yer almakla beraber,

Yine bilgi sebeplerinden olan vahyin altında

Akıl, maddeden mücerret bir cevher,

Hak ile batılı ayıran bir nurdur.

Bıçağın kesme aleti olması gibi,

Akıl da ruhun anlama aletidir.

Kişi bu akılla eşyanın hakikatlerine muttali olur.

Hem duyulardan gelen bilgileri değerlendirir,

Hem de gaybî şeylere açılır. 
Bazen gölgene basar gibi olur düşer sendelersin

Düşlerinde avare, avare gezersin

Görme olayının gerçekleşmesi

İçin gören göze, görülecek eşyaya ve bir de

Gösterecek ışığa ihtiyaç vardır.

Onun gibi, aklın İlâhî hakikatleri

Olduğu gibi görmesi için de

Vahiy nuru gerekmektedir.

Akıl anlama âletidir.

Akıl âlet olunca,

Bir de onu kullanan olacaktır.

Bu ise ruhtan başkası değildir. 
Her âletin bir kapasitesi,

Her terazinin tartabileceği

asgarî ve azamî yükler vardır.

Bir tonluk kantarla, ne on tonluk demir tartılabilir,

Ne de on gramlık altın.

Her iki halde de, âlet bize bir fikir vermez,

Sadece hareketsiz kalmakla yetinir.

İnsan, her mahlûkun hikmetli ve gayeli yaratıldığını,

Kendisinin de başıboş olamayacağını aklıyla kavrayabilir.

Ama yaratıcısına, Rabbine karşı neler yapması

Gerektiğine kendisi karar veremez.

Her nimetin şükür gerektirdiğini anlayabilir,

Ancak bunun nasıl yapılacağı

Konusunda tahminler yürütemez.
Bütün bu ve benzeri konularda

 Aklın gereği, İlâhî fermana aynen uymaktır.

Ne kadar uzağa gidersen git ey insan

Dünyadasın ve yaşamak ve bilmek zorundasın

Bazen ne ileri gidebilir, nede geri dönebilirsin

Muamma çözemezsin

Keşkeler, bitmeden yola devam edemezsin

Bırak keşkeleri,Aklını kullan

Bununla birlikte akıl, bu kâinattaki incelikleri,

Varlıkların görevlerini,

Onlardan en iyi şekilde faydalanma

Yollarını araştırır.

İnsan, akıl anahtarıyla kâinatın hazinelerini açar,

İlmî keşiflere ulaşır

 Konunun bir başka yönü de şudur:

Allah Kerim’dir, ikram sahibidir.

İnsan da başkalarına ikram etmekle

Bu isimden feyz alır.

Allah Settar’dır, günahları örter.

İnsan da mümin kardeşinin hatalarını

Başkalarına bildirmekten sakınırsa

Bu isimden ayrı bir feyz almış olur.

Allah’ın Âlim olduğunu düşünüp ilme yönelmek,

Hakîm olduğunu düşünüp her yaptığı işi hikmetli yapmaya

Çalışmak da aynı şekilde değerlendirilir.

Bütün bunlar insanı ahlak-ı İlahiye ile tahalluk

Ahlaklaşmak şerefine erdirir.

İnsanın bedeni parçalanabilir,

Ama ruhu bölünmez ve parçalanmaz.

Nurdan yaratılmış olan melekler âlemi

İçin de bölünme ve parçalanma

Söz konusu değildir. 
İman da nur sınıfına girer;

O da tecezzi kabul etmez, yani parçalara ayrılmaz. 
Okuduğumuz surelerin sevapları da öyledir.

Binlerce insana bağışladığımız bir Fatiha,

Her birinin ruhuna, bölünmeden intikal eder

Bazı kişiler düşünmeden yaşamayı,

Kendilerini ve kâinatı unutmayı,

Günlerini gün edip başka her şeyi gereksiz bulmayı

Hayatlarının değişmez prensibi kabul etmişlerdir.

Bu nefsanî hayat düzeni, onların

İman hakikatleri üzerinde düşünmelerine,

Kafa yormalarına engel olur ve

Hidayetlerine perde çeker.

İşte böyle kişilerin inançsızlığı

Âdem-i kabul olarak isimlendiriliyor.

Bir başka grup da var ki,

Onlar, iman hakikatlerini kabul etmemekle kalmaz,

İnkâr eder, onlara karşı çıkarlar;

Aksini ispat etmeye zorlanır ve insanları kendi

Batıl çizgilerine çekmek için gayret gösterirler.

 İşte İslâm’ın azılı düşmanları bu gruptaki insanlardır.

Bunların inançsızlığı ise kabul-ü âdem ile ifade edilir;

Yani, yanlış bir yolu kabul etme, bâtılı dava etme,

İnançsızlığa inanma.

Bu yolda gidenlerde düşünmemek değil, hatalı düşünmek

Ve kalbe sapık bir inancı yerleştirmek söz konusudur

Sakınmak gerekir, uzaklaşmak gerekir

Bazen her şeyi bilme haddini bil

Bazen de her şeyi tam bil

( Şefkatli Allah’ın Dilemesiyle Mümkündür Her Şey başlıklı yazı kul mehmet tarafından 18.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu