Baharın esintileri Mısır’da esmeye başladığında herkes ülkesine demokrasi gelecek, diye sevinmişti. Ülkelerini ziyaret eden Başbakan Erdoğan  özel bir TV kanalına verdiği röportajda, “Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle  ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın” demişti.

            Mısır’ın başına geçin Mursi bu sözlere uydu mu?

            Maalesef!

            Peki, Devrik Mısır Cumhurbaşkanı Mursi nerede hata yapmıştı da halk yine Tahrir Meydanı’nı doldurmuştu?

            Bu sorunun yanıtına geçmeden önce gelin biraz demokrasi üzerine sohbet edelim.

            Hala birçoğumuzun beceremediği demokrasiyi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da düzenlenen Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanlarının 2. Kurultayı’nın kapanış oturumunda eski Yunan Uygarlığından örnekler vererek anlatmış ve sonuçta da “Sandık demokrasinin namusudur” demiş…

            Bu son söze şapka çıkartırım!

            Ancak;  demokraside halkın oyları gerçekte meclise yansıyor muydu? Yani seçim barajının birçok ülkelerde yüzde 3-5 arasında iken bizde hala %10 olması demokratik miydi? Bunu geçelim…

Çoğunluğu eline geçiren, parti, halkın ekonomik değerlerini yükseltmek, onların daha özgür ve demokratik bir ortamda yaşamlarının teminatı olacağı yerde, insanların üç çocuk,  kürtaj, ayran mı içki mi gibi daha birçok özel yaşam alanlarına dalması, 66 aylık çocuklarının altına yaptığı ortamda okul hayatına başlatılması, seyrettiğiniz dizilere karışılması ve özellikle de Atatürk ve onun ilkeleri üzerinde farklı politikaların hayata geçirilmesi ister istemez bir damara basma olarak toplum, Gezi Parkı’nda bir ağaç bahanesi ile başlayan tepki ile demokratik platformda tepkisini göstermiştir.

Şimdi istenmeyen durumlarında görüldüğü bu tepkinin sosyolojik, psikolojik ve siyasi açıdan mutlaka herkes kendince dersini alacaktır.

Yani, demokrasiyi benimseyeceksek eğer, insanların özgürce haber alma, yazma, okuma,  sanat vs. gibi konularda hatta gerekirse iktidarı bile eleştirme hakkını vermemiz gerekir. Her iktidarı eleştirine hemen biber gazı sıkılıp, hatta onu içeri alarak hayatı karartılıp,  darbeci, terörist ile yaftalamamız gerekir. Sapla-samanı ayırarak gerçekten olay çıkarmadan demokratik haklarını kullananlara da bu fırsatı vermemiz demokrasinin de gereğidir.

Evet, eski Mısır Cumhurbaşkanı Mursi nerede hata yapmıştı?

Mursi göreve geldikten sonra uzlaşmacı ve kalkınmacı bir performans ortaya koyamamış. Yargı, medya ve bürokrasi ile çatışmalar yaşamış. Yani karşısındaki muhalifleri de kucaklayıcı bir demokratik lider profilini çizememiş. Çıkardığı kararlar için yargı yolunu kapatma ve olağanüstü haller de tüm yetkileri toplama gibi diktatör suçlamasına neden olan isteklerde bulunmuş. Yine demokratik kültür ve teammüllerin daha oluşmadığı bir ülkede sokağı ve muhalif kesimleri yok sayarak, sadece sandıkta aldığı yüzde 52 ‘demokrasi koalisyonu’na dayalı meşrutiyet ile hareket etmesi ve bu aşamada hesap hatası olarak öne çıktığı ve Mursi ekibinin olayların akışını, sosyolojik ve stratejik açılardan okumakta yetersiz kaldığı, ateşi söndürmek yerine gerginliği tırmandırma yoluyla hatalı hamle yaptıklarının görüldüğü belirtilmekte.

İşte Suriye kanamaya devam,

Mısır kangren oldu,

Türkiye badire atlattı,

Brezilya kaynadı,

Endonezya keza öyle,

Peru’da kıpırdanmaya başladı…

Dünya’da topluluklara neler oluyor? Kimisi din yönetimine karşı, kimisi ekonomik sıkıntıya başkaldırıyor… Sanırım yönetenler dünyaya ağır gelmeye başladı! İşsizlik, eğitimsizlik, ekonomik sıkıntılar ve insanların borç batağına sürüklenişi insanları bunalıma sürüklemeye devam edeceğe benziyor…

Kapitalizm sıkıştı gaz yapıyor!

Kapitalizm dedim de aklıma ekonomi geldi, ekonomi deyince de onun okulda öğrendiğim bir kuralı geldi. “İyi para kötü parayı kovar” şeklindeydi. Bende diyorum ki; “İyi seçmen, kötü politikacıyı kovar!”

Neden hep batı bilim ve teknoloji ile uğraşırken, bizim coğrafyada hala demokrasi savaşı verilmekte ve bölgenin halkları batının oyununa gelmektedir? Bunun yanıtı,  sanırım çok uzun bir anlatım…

Cahilliğin, dogma nas,  milliyetçilik ve mezhepçiliğin ayyuka çıktığı bu bölge halkları da sanırım sittin senede demokrasiyle tanışamayacaklar. Tanışamadıkları gibi ne yazık ki, sömürü ülkelerin de oyuncağı olmaya devam edeceklerdir.

Ne yapmak lazım?

Bu tip ülkeler İyi seçmen yetiştirmek zorunda… Eğitim her şeyden önce olmalı. Okuyan, araştıran, irdeleyen, bilim ve sanata yönelen insan yetiştirmek bu ülkelerin birinci vazifeleri olmalıdır.

Yani iyi seçmen, zaten kötü politikacıyı doğal olarak kovacak ve akıllı liderler ve politikacılar sahne alacaklardır. Zira iyi seçmen ne dinle, ne de başka aldatmacalarla kandırılabilecektir.

Demokrasiyle ilgili birkaç ütopik de olsa önerim var:

Artık Birleşmiş Milletler bünyesinde mi olur, yoksa bir başka kurum altında mı olur bilinmez ama mutlaka ülkelere nasıl ekonomi için not veriliyorsa “Demokrasi” içinde not verecek derecelendirme bir üst kurul oluşturulmalı.

Yine sınıfta kalan ülkelere demokrasi eğitim yardımı verilmeli ve kitaptan uzak insanlara okumayı sevdirecek faaliyetler hayata geçirilmelidir. Ülkenin biber gazı kullanma oranı yükseldiğinde ve polisinin halkı üzerinde orantısız güç kullandığı takip edilerek buna zemin hazırlayan iktidardaki sorumlular tespit edilerek cezai yaptırım uygulanmalı ve BM’ye davet edilerek onlara demokrasi kursu verilmeli!

Demokrasiden sınıfta kalan ülkelerin sıralaması zaman zaman dünya medyasında deşifre edilmeli. İlk ona giren ülkelere maddi yardımlarla ödüllendirilmeli!

Oda olmadı…

Demokrasi derecelemesi düşük olan ülkelerde seçim 2 yılda bir yapılmalı. Şimdi seçim masrafı ne olacak diyenleriniz olmuştur. O da kolay, BM den bir fon ile desteklenebilir. Aslında, biber gazı, TOMA’ların kullandığı su ve benzin, polislere verilen ikramiye yanı sıra bir de toplumsal ve borsa gibi ekonomik zararları, protestocuların iş gücü kayıplar, tencere-tavaların yıpranması düşünülecek olursa seçim daha karlı olur kanısındayım!

Şaka bir yana;

Demokrasinin yerleşmediği ülkelerde en büyük şansızlık o ülkedeki düalist bir siyaset oluşumudur. Bu tür ülkelerde özellikle seçim barajını da fırsat bilerek tek başına iktidara gelen parti, iktidara gelirken, mevcut rejimi değiştireceğini veya devam ettireceğini programlarında belirtmeden, yavaş yavaş hayata geçirmeye başladıklarında sanırım asıl dananın kuyruğu işte bu noktada kopmaktadır…

Yine de Türk halkı demokrasinin en kralına layıktır!

Ertuğrul Erdoğan

Temmuz 2013/Bursa

www.erdoganlaedebiyat.com

( Sisili Demokrasi başlıklı yazı ErtğrulErdoğan tarafından 9.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu