Zorla güzellik olmuyor.
Ne kadar gayretli olsan da, dirensen de; olmadı mı olmuyor. Zihniyetleri
değiştirmek öyle imkânsız ki ve tabii ki ön yargıları da…
Hayatın her safhasında
değişmiyor bu olgu. Katıksız sevgi de katsan, asla medet ummayacaksın. En güzeli,
arkana bakmadan çekip gitmek: Mantığını devre dışı bırakıp, umarsızca çekip
gitmek.
Farklı bir kalıba
girmek, çözümün ta kendisi; ama aynaya nasıl bakacaksın ki, kendine olan saygın
her şeyin üzerinde iken. Saygı ya da göstermelik itibar kazanmak adına, asla
kendinden olmayacaksın.
Tepki verip vermemekle
de ilgisi yok gidişatın. Zor ya da imkânsız olan nedir, bunu cevabı da saklı
bilinmezlikler deryasında.
Biraz tiyatral yetenek, azıcık makyaj ve vurdumduymaz
bakış açısı… Sorunun cevabı burada gizli.
Hayatın muhteviyatı
değişmekte her geçen gün, bunu algılayış biçiminiz de ise tamamen
yaşadıklarınıza istinaden, algıdaki seçiciliğiniz ile ilintili.
Ve herkesin yaşananları
adlandırışı farklılık arz etmekte: Uğruna kıyasıya savaş verilen değerler kişiye
göre değişme eğiliminde: Bazısı hatta çoğunluk maddi değerleri ön planda
tutarken, manevi değerler oldukça gözden düşmüş bir noktada ne yazık ki.
Gözlemlenen şu ki; menfaat, gündelik hırslar ve yaşam kaygısı at başı önde
gitmekte.
İyiyi, güzeli ortaya çıkarmak
adına, bırakın dökün ne varsa heybenizde: Atın fazlalıkları, tüm kaygılarınızı,
negatif duygularınızı boşaltın gitsin. Ve kaybetmeyi de öğrenin, hatta
kabullenin. Kaybetmek de bir şereftir, iyiye giden yolda zaman zaman başarısız
olup, kabullenmek de bir erdemdir. Üstelik bakış açısına göre de değişir:
Kaybedenin ya da kazananın kim olduğu. Daha iyi olmak, daha güzel icraatlarda
bulunmak adına bu da bir basamaktır.
Sevmek ama gönülden,
yapmacıksız ve takdir etmek büyük bir içtenlikle, kısaca duyumsamak insanı
gerçek anlamda insan yapan erdemler değil mi. O kadar da zor değil aslında tüm
bunlar; zaten, bize bahşedilen inanç ve maneviyat mekanizmasıyla oldukça da
mümkün ve kolay.
Yıkın tüm bariyerleri,
bildiğiniz, gördüğünüz tüm engelleri vurun, kırın, size ket vuran ne varsa bir
hamlede imha edin. Ve atın maskelerinizi; çıplak yüzünüzle ve şeffaf ruhunuzla
kala kalın ortalık yerde ve kocaman yüreğinizle çıkın er meydanına.
Art niyet olmadan,
insan olabilmenin onuru ve haysiyetiyle paylaşın ne varsa size ait ve ne varsa
size dair, henüz vakit varken hem de… Hz. Mevlana’nın deyişinde olduğu gibi:
Sen, değerinle ve
düşüncenle iki âleme bedelsin.
Ama ne yapayım ki kendi
değerini bilmiyorsun.
Kendini ucuza satma,
çünkü değerin yüksektir.