Mutluluğun peşinde
koşarken kendimizi kandırıyoruz asla. Büyük hedefler koyuyoruz, mutluluk adına.
Kıstaslarımız bağlıyor bizi. Farkında olmadan mutsuzluk kaynağı yine kendimiz
olmakla kalmıyor, suçu başka insanlara ve ulaşılmaz amaçlara atıyoruz.
Yetinmeyi bilmeden,
doyumsuz nefsimizi besliyoruz sürekli. Bitmek bilmeyen isteklerimiz,
karşılıksız sevgiler çekilmez kılıyor hayatımızı. Yetinmiyoruz elimizdekilerle
ne de sahip olduklarımızla. Her şeyde, herkeste bir kusur arıyoruz ama nedense
söz dönüp dolanıp bize gelince; bulunmaz Hint kumaşıymışız gibi ağırdan
satıyoruz kendimizi ve sütten çıkmış ak kaşık gibi böbürleniyoruz
vasıflarımızla ya sahip olduğumuzu sandığımız özelliklerimizle.
Biz kendimizi
sevmezken, nasıl oluyor da sevgiden bahsedebiliyoruz ki; ağzımızdan çıkan
yalanlara yeri geliyor kendimiz dahi inanırken nasıl oluyor da barışık
olabiliyoruz kendimizle. İşte sorun zaten buradan başlıyor: Farkında değiliz
ama kendimizle barışık değiliz çoğu zaman ve kusurlarımızı görmezden gelip
karşımızdakinde ne varsa bulup çıkarıyoruz kusur niyetine. Ve kıskançlık,
kapris gibi olumsuz duygular giriyor devreye. Söylesenize bu duyguların esareti
altındayken nasıl mutlu olabiliriz. Aslında sahte mutluluklar bizimki,
görünürde çizdiğimiz mutlu insan portresi aslında o kadar uzak ki bizden, gün
geliyor aynalara bakamaz oluyoruz; her ne kadar kendimize âşık olsak da…
Ya ilişkiler… Kimi
Leyla’sını arıyor kimi Mecnun’u ya elimizdekiler: Kıymetini bilemiyoruz
sevdiklerimizin. Sahip olamadığımız ne varsa cazip geliyor bize ve bir de
bakıyoruz ki, yalanların, yalan aşkların peşindeyiz. Mutluluk ya da ulaşılmaz
aşkımızı ararken, elimizdekiler yitip gitmiş ve nice hayaller yıkılmış.
Doymuyor gözümüz doymak
bilmiyor. Daha güzel, daha başarılı, daha zengin, daha yakışıklı ve nice daha’lar.
Daha genç olmak, daha mutlu olmak ve beyhude çırpınışlar…
Ünlü düşünür Hz.
Mevlana ne güzel demiş:
‘’Sen benim; bugünüme
şükür ve yarınıma dua edişim, azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin.’’Ve güzel
bir deyişi daha:
‘’Nefis firavundur. Sakın
doyurma. Başına kral kesilir.’’
İşe kendimizi tanıyıp,
kendimizi bilmekle başlayalım. Elimizdekiler yetinmenin ötesinde, elbette
arayışlarımız ve ideallerimiz olacak; pek tabii ki hedefler koyacağız
kendimize. Ama insanlığımızı unutmadan, sevdiklerimizi kırmadan, hatta ve hatta
içimizdeki sevgiyi yabancılarla bile bölüşmeyi bilerek. Zor değil, gönül
gözümüzü açacağız ilk önce, hırslarımızı ve ihtiraslarımızı geride bırakacağız.
Maneviyatımızı da unutmadan devam edeceğimiz yolumuza. Kendimizi, kötü
yönlerimizi bilip, törpüleyip ve muktedir olacağız paylaşmanın tadına. Sevgiyi
asla göz ardı etmeden; anlayışı, iyi niyeti katık yaparak yanına bilincine
varacağız içimizdeki saklı hazinenin. Tek gerçek ise, o hazinenin kullanıma
hazır, içimizde barınan yegâne değer olduğu…