Sayısal literatürde sık
kullanılan bir tabir vardır: Alt ve üst limit… Bunu gündelik hayata rahatlıkla
uyarlamak oldukça mümkün. En azından bir takım şeyleri yapabilme, dayanabilme
kapasitesi.
Hayatta her şeyin bir
sınırının olduğu yadsınamaz bir gerçek… Uykunun, çalışmanın, beslenmenin,
sporun ve akla gelebilecek her şeyin, istediğimiz kadar örneklendirebiliriz.
Belli bir noktadan
sonra zorlamak diğer bir deyişle limiti aşmak tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Hatta ve hatta yeraltında aşırı enerji birikiminin depreme yol açtığının
jeolojik bir gerçek olduğu gibi.
Hele ki, söz konusu
insan ve yaşadığı olumsuzluklarsa, ne çok şey vuku bulabilir o insana dair. En
basiti, sebepsiz yere ket vuruluyorsa gündelik yaşantınıza ve aklın kabul
edemeyeceği saçma sapan tutumlar ve beklenmedik olaylarla karşı karşıya kalıp,
haksızlığa uğruyorsanız, durum oldukça içler acısı. Buna ek olarak, savunma
sisteminiz ki bunu, kendini müdafaa anlamında söylüyorum, devre dışı ise işiniz
Allah’a kalmış…
Uzunca bir süre, üç
maymunu oynamak son birkaç yıl zarfında, öylesine yordu ki beni. Hayatımın
büyük bölümünde suskunluğu bir nezaket göstergesi olarak algılayıp, benimsememin
çok ötesinde bir olay benim yaşamak zorunda kaldığım.
Olayın muhteviyatının, gidişatının,
koşulların ne olduğu bir yana bende yarattığı olumsuzluklar bayağı yıpratıcı ve
can bezdirici. Bir takım şeyleri somut bir şekilde dile getirip, sunmaktan
ziyade, yaşadığım haksızlıkların iz düşümü pek çok açıdan pahalıya patladı.
Kısaca tamamen bir
limit aşımı; özellikle de sabrımın zorlanması. Bir noktadan sonra
beklentilerim, umutlarım, düzenim inanılmaz bir sekteye uğradı üstelik haksız
yere.
Çok sevip, değer verdiğim
bir aile büyüğüm hep şunu söylemiştir sohbetlerimizde: ‘’Allah iyilerle
karşılaştırsın.’’ Bilindik bir söz ama içeriği gerçekten de dolu dolu…
Böylesi zor zamanlarda
ne yazık ki; kimin gerçek dost olup olmadığını anlamak acı tecrübelerle sabit
oluyor süreç ilerlerken. Ve bir de bakıyorsunuz; maskeler düşüp, çıplak
yüzleriyle karşılaşıyorsunuz dost bildiklerinizin.
Olaya iyi yönünden
bakınca, iyi bir dost kazanmadım da değil hani: Elimin altındaki dostumu fark
etmemişim senelerdir. İtiraf etmem gerekirse; kalemimin senelerce neden böyle
sessiz kaldığını çözememiş olsam da bir yoldaş edindim.
İç dünyamızı çoğumuz
gözlemleyip, yorumlarız kendimizce. Fakat bunu paylaşmak mı; bırakın paylaşmayı
aklımın ucundan bile geçirmezdim. Meğer ki; ne çok matruşka ile yaşamışım
senelerdir: Sevgili matruşkalarım benim…
Diğer yönden, içimdeki
enerji birikimi infilak etmek yerine, kelimelerle açığa çıktı. Aksi takdirde ne
olurdu, bilemem ama sanırım Akut bile çıkaramazdı beni bu enkazın altından.
Sonuç mu… Sadece yakın
çevremde olan insanlara bakıp, karar vermenin yanlış olduğu gerçeğiyle yüz yüze
kaldım. Bir kısmının bu denli yakın ama sayısız ışık yılı uzakta olduklarını da
yeni yeni keşfettim.
Meğer başka dünyalardan
ne çok insan varmış benzer duyguları paylaşıp, sıkıntılı evrelerden geçen: Uzak
görünen ama içten hissettiğim nicesi…
Bu kez küskün değilim
tüm bu yakınmamalarıma rağmen. Ama yine de küs olduklarım gerilerde kaldı.
Yazımı
nihayetlendirirken, son bir şey daha…
Tüm duygular biz
insanlar için: Sevgi, anlayış, inanç. Nefreti ise asla koymuyorum bu ışıldayan
duyguların içersine. Zira nefretin insanlıkla bağdaşmadığına inanıyorum.
Belki pek çok konuda
limit aşımına uğramış olabilirim ama inancım ve sevebilme yetimde asla bir
limitim olmadı hayatta.
Hayatın tadı başka
nasıl çıkar ki…