Hani bazen kızarız ve de köpürerek hırsla gitsem yok olsam diyoruz ya hatta daha ileriye giderek hoyratça usanmışlığın kara gölgesinde kalan yanımızla ölsem de kurtulsam diye. Günahlarımız gözyaşımızla yıkayamamanın tembelliğinde hayata tutunamamanın becerisizliğin'de olsa gerek.
Ayağımızı bastığımız kara tahtanın ucundaki, en kırık ve çürük tahtanın üstüne oturmuş, nereye gittiğimizi bilmeden, bilmeyi de isteyemediğimiz yâ da kurulu rahat düzenimize çomak sokulacağı korkusu ile parlak olmayan dünyaya puslu penceremizin camında önü ve arkası görünmeden bakıyoruz. Bir süre izlendikten sonra yorulan gözün rehavetinde basan uykunun etkisi ile olayları bundan sonra, sadece bir yere kadar görebiliyoruz ve sonrası rüya âlemi korku karabasan. Uyandıktan sonra ise sonrası görünmüyor hatta hatırlanılmıyor.

Nedense her düşüncelerin önünde arkasında yanında bir olumsuzluk eki katılıyoruz hayatımıza neden bu hiç bilinmez! Anlaşılmaz düşüncelerle kelimelerle oyunlarla ruhumuza can çekiştiriyoruz sanki zevk alıyoruz olumsuzlukları yaşamaktan bu ruh halini ile olmaktan. Düşüncelerimin bağlaçları yok virgülü yok ama noktası var önemli olan bu noktası kopmadan önce noktalamak ve sayfamızı yenilemek tazelemek. Sırf kafiyeli uyaklı lirik suzinak makamında olsun diye kurulmuş anlaşılmaz sözlerle hepsinden olsun der isek birbirinden ayrı ve anlamsız kelimeler meydana çıkar.

Hayatımız düzenimiz hangi makamda olursa olsun ama bir yönü ve çizgisi anlam yüklü olsun.. Yanlış yola girip devam etmek yerine hemen o yanlış yolda dönerek doğru yöne ilerlemektir. Bu yolda yüreğimiz buz tutsa da az ilerisi karanlık olsa da ilerde muhakkak ışık vardır karanlığın sonu ışıktır yürüsen görürsün. Gün gün bu yanlışlığın değirmeninde ezileceğimize, gün gün eriyip yok olacağımıza, içimiz acı ile burkulacağına maruz kalmadan yönümüzü doğru olan yola çevirmeliyiz. Karabasan gibi yüreğimize çöken yanlışlığın istikametini ne zamanki doğru yöne çevirir isek mutluluğun kaynağını da muhakkak ki buluruz. Önemli olan yanlışta ısrarcı olmamak, saplantıların batağına saplanmışken uzatılan ele uzanmaktır. 

Kızgınlığın benliğin ipine sımsıkı yeni gelinin bilmem neye sarıldığı gibi korku ile sarılır'da kendi yanlışımızı doğru bilir ve ilerde bunun yanlış olduğunu gösteren levhaya rağmen ısrarcı olursak öfke ile düğümlenmiş yüreğimizin içinde kutupların soğuğunda kalmış gibi donup kalırız. Bizi ısıtacak olanı da elden kaçırdığımız için özlemle o doğrunun sevdasına ulaşmak için gözyaşlarımızın sıcağında ağlayarak kavuşmak için eritmeye kalkarız ama buda nafile ısıtmaz artık eritmez o buz dağı yanlışlığın dağını bu gözyaşı hıçkırık.

MEHMET ALUÇ
( Günahlarımızı Gözyaşlarımızla Yıkamak başlıklı yazı kul mehmet tarafından 11/28/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.