Ağlayan Mumya-1
Adamın
hayatındaki tüm talebeliğini toplasanız iki sene etmez. Onun bildiği de yanıldığına
yetmez. Hasbel kader devri zamanında torpille diyanette bir görev verildi. Sonradan
hep birilerinin yardımıyla bir yerlere kadar çıkartıldı.
Adamı
cenaze namazında ve vaiz kürsülerinde gördüğünüz olmuştur. Hiç secde ederken
gördüğünüz oldu mu? Kendisi 3-4 yaşında namaza başladığının hikâyesini yazsa da…
Aynı adam bir de (Cia’nın himmetiyle) kendini Mehdi ilan etti de kimse çakmadı!
Ağlayan
Mumya düne kadar Abd, Batı ve Vatikan’a lanet okudu… Bu gün ise onlara her
fırsatta methiyeler diziyor. Hizmetlerinde olduklarını ve bağlılıklarını arz ediyor.
DGM tarafından hakkında soruşturma başlatıldığında “Tehlike anında tüymek
mubahtır,” fetvasıyla soluğu Abd’de aldı. En ufak bir tehlikede kıblesini
Abd’ye çeviriyor. Allah’ın inayeti yerine, Mossad ve Cia’nın korumasına sığınıyor.
Ne denir?
Dün
lanet okuduklarını unutur veya bırakır da, bundan böyle ülkesine, ülkesinin
insanlarına lanet okuyası da gelirse, şaşırmamak lazımdır.
Bu
güne kadar hiç fakirlerin sofrasında işi olmadı. Zengin iş adamlarıyla yaptığı
halvetlere de bir türlü doymadı. Rum patriği, Ermeni papazları ve Yahudi
hahamları ile iftar görünümlü ziyafetlerde bir araya gelmekten ürkmedi, çekinmedi…
Hatta tınmadı, tırsmadı bile… Nasıl bir yürek, nasıl bir iman var ise?
Mossad
ve Cia ödediği bedeller yüzünden kendine maliyeti yükselen son yıllarda Türkiye’de
Mit bürosunu (Mit’i millileştirme çalışmalarından sonra) kaybetti
veya gözden çıkarmak zorunda kaldı.
Cia
ve Mossad alternatif olarak; Mit’in yerine Ağlayan Mumya teşkilatı eliyle en
başta Emniyet, Üniversiteler, Yüksek Yargı ve diğer birçok kurum ve kuruluşun
içine, en ücra köşelerine kadar ahtapot gibi sızmaya başladı.
Bu
sızma ve yapılanmanın planlaması çok eskiye dayanmaktadır. Cia, Ağlayan Mumya’ya
daha önce 1964 yılında çift taraflı çalışan TSK’den bir paşa vasıtasıyla Mit aracılığıyla
kanca atıldı. Adım adım Cia’nın kucağına çekildi. Önce basın ayağı ile başlayan
ve sonra finans ve medya ayağı ile büyütülen devasa bir teşkilat haline
getirildi. Ağlayan Mumya ve ekibi de, Abd’nin conileri ve akıncıları oldu.
Bu
gün kim dost-vatansever, kim hain-ihanet sever birbirine karıştı. Pirincin
taşını ayıklamak daha da zorlaştı.
Mossad
ve Cia’nın istihbarat ağına takılan ve teknik bir operasyonla içi tamamen
boşaltılarak mumyalanan Türkiye menşeli malum adam uzun bir süreden beri esir
olarak âlem-i İslam operasyonlarında kullanılmak üzere vitrinde Ağlayan Mumya adıyla sergilenmektedir.
Ağlayan
Mumya gerçekten dünyanın çeteliğini yapanların ceberut operasyon teşkilatları
olan Mossad ve Cia’nın ağına mı düşürüldü yoksa kendisi mi gönüllü gitti?
Ağlayan
Mumya Kim? Mürşit mi, Müçtehit mi yoksa bir şarlatan mı? Esir mi? Hain mi? Bunu
en iyi kendisi bilmektedir. Bunu ilerleyen yıllar (veya aylar) açığa
çıkaracaktır. Gerçi Türkiye’de yaşadığı yıllarda da devamlı Ağlayan Adam olarak
beyaz camlarda çok görünmüştü.
Dünyanın
birçok ülkesinde okul açmaları, kendi gayret ve çabalarıyla mı oldu yoksa
sihirli bir el dokunuverdi de bu iş kendiliğinden mi oluşuverdi?
Bu
okullarda, çok ince bir stratejinin parmağı vardır. Bu okullarda üç binden
fazla Abd’li ve İsrailli (ajan-öğretmen) hala görev yamaktadır.
Abd
büyükelçisi Morton Abromowitz’in Ağlayan Adamı Vatikan’la buluşturması, Cia
görevlisi Grahani Fuller’in Ağlayan Adamı göklere çıkarması, Karanlıklar prensi
Richard Perle ise Cia ve Mossad’ın paravan örgütü ADL ve Moon tarikatıyla
buluşturması, Abd tarafından “şimdilik halifelik makamı veremiyoruz, bari hoca
efendilik makamı ihdas edelim,” denmiştir.
F.Altay’nın
“ Tıpkı masaonlar gibi yapılanıyorsunuz,” sözüne, “Masonların kötü bir şey
yaptığını kim söyleyebilir?” diyorsa Ağlayan Mumya; bunlar bile akıllara
sayısız soru işareti, şüphe ve endişe doğurmaktadır. Buna da ilerleyen yıllar
tanıklık edecektir.
Saf
ve iyi niyet içinde, çok fedakârca çalışan binlerce insanı sorgulamak ve farklı
görmekten kendimi (su-i zandan) tenzih ederim. Anaların ak sütleri kadar
masumdur ve genel ekseriyeti dönen dolaptan habersiz ve uzaktırlar.
Yüzlerce
okulda, o ülkelerin elit zümrelerin çocuklarını okutarak, Abd’ye pazarlanması
(diğer adıyla Mossad ve Cia tarafında beyinleri yıkanarak) tekrar ülkelerinde
çok hızlı bir şekilde basamaklar tırmandırılması şüphe ve endişeleri de beraber
getirmektedir.
Mit’in
içindeki parazitleri kısa bir zamanda temizlemek mümkün ama emniyet ve diğer
kurumlara sızarak yapılanan örgütlenmeyi temizlemek o kadar kolay olmayacaktır!
Hangisi
dürüst, hangisi ihanet etmektedir? Bunun ayrımını yapmak gerçekten zordur. Bu
yapının geneli samimi ve vatanseverdir bundan hiç şüphemiz yoktur. Ama bu yapının
içinde ihanet edecekler de elbette fazlasıyla vardır.
Elbette
hizmet erlerinin bu ülkenin devlet kademelerinde görev almaları herkes kadar onların
da haklarıdır. Hizmet mensubu devlete sızmaz, devlete girer ve adam gibi
çalışır. Hizmet eri ülkesine ve inandığı değerlere ihanet de etmez. İhanete
bulaşmış olanlarla da ölümüne mücadele eder.
Kurum
ve kuruluşlarda çalışan Ağlayan Adam yapılanmasının çürük ve bozulmuş
olanlarını sağlamından ayırarak temizlemek isteyen siyasi yapıya, ancak kara
günler ve uykusuz geceler geçirtir.
Bu
ise üçüncü taraf olan düşmanın ekmeğine yağ sürer. Çünkü bu oyunu kuranlar böyle kurdu. Kurtlar
puslu havayı sever.
Siyaset
ehli bilmelidir ki, siyasette tesadüfe yer yoktur. Siyasette tesadüfe inanmak
safdillik veya aptallığın ta kendisidir.
Yahudi,
Yahudilerden başkalarını hayvandan aşağı görür, çolçocuk, kadın demeden
insanları katletmeyi, ırzına ve namusuna dokunmayı, malına ve canına el koymayı
(Tevrat ve Allah) adına kendilerince ibadet sayarlar.
Bu
manada Yahudilerden ve Yahudileşmiş (Hıristiyan ve Müslüman) olanlardan
sakının, onlara ülkenizde ve dünyada asla yer vermeyin. Onlara, onların anlayacağı dilden muamelede
bulunmak icap eder. Eğer Allah onların acınacak bir tarafları olsaydı dört bin
yıldan beri sürgünde yaşatmazdı!
Ant-181213
...devamı var