Kirlenmiş siyasette temiz ahlak zor bulunur. Menfaat ile de iç içedir. Kardeşliği ayakta tutan neticede eşitlik değil, şefkattir. Kardeşlerden birinin eşitlik iddia arayışı, diğer kardeşin şefkatini de siler götürür. Siyasetçi bilir ki, kolay olan seçilmez, zor olan seçilir. Meydandan kaçanın zaferi de olmaz.
Ortadoğu’da
kendine güvenen biri çıkacak; Güvenlik Konseyinin yapısını eleştirecek, Batının
bilgisi ve ilgisi dışında bağımsız hareket edecek, kurulu düzene çomak sokacak öyle
mi? “Öyle ise al sana çomak… Nasıl çomak sokulurmuş gör…” demek mi istiyorlar?
Hadi
bunu Cia ve Mossad’dan bekliyoruz da bizim süs köpeklerine ne oluyor. Neylerine
güveniyorlar. Anlaşılan odur ki, insafsız avcıya hizmet etmekten ancak köpekler
zevk alır…
Özellikle
son beş yıldır Halk bankası Mossad ve Cia’nın takibindeydi. Adamlar “Durdurun şu Halk Bankasını” diyorlar. Büyük
bir endişe ve panik içindeler Siyonizm’in uşakları bu gün için…
Halk
bankası İran ve Kuzey Irak petrol bedellerine kasiyerlik yapacak öyle mi? Türkiye
ve İran aralarındaki ticarette Doları terk edip dışlayacak veya baypas edecek öyle
mi? Swift Code’yi devre dışı bırakarak, Washington ve Londra’ya takılmadan
ticaret yapmaya kalkarsınız ha…
“Al
sana kargaşa hem de kendi bedeninden… Yiyin de birbirinizi de, seyredelim ekranlardan
sizi” mi demek istiyor Siyonizm’in tiranlaşmış akbabaları…
Türkiye’nin
dış ticaret açığını kapatacak iki sahadan biri inşaat ve diğeri de ihracattır.
Bu iki kalemin başındaki bakanların oğullarına, dolayısıyla bakanlara karşı su
götürmez bir operasyon yürütülmektedir.
Acaba
birileri “Biz o kadar güçlüyüz ki, bırakın engellemeyi, bakanın haberi bile
olmadan 14 ay İçişleri Bakanın oğlunu da dinleriz. Ülkenizin
Başbakanına ayar çekeriz, gerekirse iktidardan da düşürürüz. Herkes haddini
bilsin ve ayağını denk aslın, çizmeyi aşmasın” mı demek istiyorlar?
Elbette
hata ve yanlış varsa ve hala da bir azıcık bir nebze de adalet kaldıysa, adalet
kılıcı çürüyen kangren olan yeri, gerektiği yerden tereddüt bile etmeden
kesmelidir. Yok, iş köpeklik ise… Köpeğe haddini bildirmekte sahibine düşer…
Ağlayan
Mumya’nın baron-patronlarının dert-davası, cemaat vasıtasıyla iki kuş
vurmaktır. Hem cemaat sorgulanacak, hem hükümet yıpratılacak, hem de
Türkiye’nin büyümesi frenlenecektir.
Mossad
ve Cia bir adamın, bir örgütün veya bir ülkenin kıymeti harbiyesi yoktur. Kullanır
ve atar. Geriye dönüp bakmaz. Onların insanlık duyguları yoktur. Şeytanlaşmış
ve şeytanın oyuncakları olmuşlardır.
Okyanus
ötesinin operasyon kalemi F.Times, “Türkiye’nin en zayıf noktası cari açıktır,”
diyerek operasyonun hangi noktadan yapılmalı, ona işaret ediyordu. Aynı
günlerde S&P, “siyasi istikrarsızlık” ‘tan dem vurarak, Türkiye’yi de
kırılgan beşli içine katı vermişti.
Siyonizm’in
finansal tiranlarının, Türkiye’deki işbirlikçileri bürokratik oligarşi eliyle
düğmeye bastılar. Gezi Olayları, 7 Şubat
ve 17 Aralık operasyonları Mossad ve Cia kaynaklı operasyonlardır. Kullanılan
malzeme yerli işbirlikçileridir.
Her
ne kadar hedefte T.Erdoğan ve Akp var ise de, asıl hedef Türkiye’dir. Çoban yok
edilirse, geriye sağa sola dağılmış sürüler kalır. Bu Türkiye’nin itibarsızlaştırılması
operasyonudur. Operasyonu düzenleyenler yaptıkları her hamle önceden
düşünülmüş, alternatif hareketlerin tespiti önceden yapılmıştır.
Adamların
hiç acelesi yok… Dalgalar peş peşe gelmeye devam edecektir… Neticede peş peşe
gelecek üç adet seçim var… Seçim mi var? Kargaşa da, fitne de vardır…
Ağlayan
Mumya, Mossad ve Cia’nın kucağında oturduğu sürece ne gözünün yaşı, ne de k……nın
yaşı kurur.
Ağlayan
Mumya; Papa’ya “Sizin misyonunuzun bir parçası olmaya geldik. Müsahamanıza
sığınarak misyonunuzun hedeflerine hizmet etmeyi üstlenmek istiyoruz,” derken
safını belli ediyordu. Ağlayan Mumya’nın parçası ve hizmetkarı olduğu Papa;
“1.Bin yılda Avrupa, 2.bin yılda Amerika ve Afrika Hırıstiyanlaştırlıdı. 3.Bin
yılda ise Asya’yı Hırıstiyanlaştıralım,” diyordu.
Dünya
âlem biliyor ki, “Dinler arası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye
döndürme amaçlı bir misyonunun bir parçasıdır. Salya sümük Ağlayan Mumya bunun
neresinde? Sahtekâr din tüccarlarını bu millet tanıyor mu? Yoksa peşine takılmak
için gayret mi gösteriyorlar?
Müslümanlığı,
Hırıstiyanlığı ve Yahudiliği harmanlayıp, ortaya bütün dünyanın kabul edeceği
bir din anlayışı çıkarmak isteyenlere kimler hizmet ediyor?
Yahudi
kökenli Cia ajanları Ağlayan Mumya’nın Müslümanlığından ve bu Müslümanlığı (!)
yaymasından o kadar memnunlar ki, heyecanlarından yerlerinde duramıyorlar. Öyleyse
onlar neden Müslüman olmuyorlar? Derseniz belki birileri çıkar da buna bir
cevap veren olur.
Amerika’da
137 dönümlük bir arazide villa içinde, FBI korumasında, CIA desteğinde yaşamak
Ağlayan Mumyayı kul da yapar köle de….
İnanlar
aşağılanarak zillet içinde esaret alına girmek istemiyorsa, akıllarını
başlarına toplamalıdırlar. İhtiras, husumet ve tarafgirlik inananların güç ve
kuvvetini sıfıra indirir de ayrılıklarından ancak zalimler istifade eder.
Irak’ı
perişan eden ateş, Mısır’ı kan gölüne çeviren bela, Suriye’de taş üstünde taş
koymayan fitne, ibret olarak bize yetmez mi? İş çığırından çıktığında ne hürmet
kalır, ne de bir kutsal… Fitneden başkası nasiplenmez… Kan akarken haklıydı
haksızdı diye ayrım da yapmaz.
Günün
Ebu Cehilleri, Laikçiler, Ulusalcılar, Ergenekoncular,
Darbeciler, Siyonistler, Hıristiyanlar ve Vatikan’a kadar, her ne kadar akbaba
varsa sırada, İslam’ın haremine girebilmek için kapının aralanmasını, gücümüzü
kaybetmemizi, zaafa düşmemizi dört gözle bekliyorlar.
Bilmeliyiz
ki yönetmesini bilir isek, krizler aynı zamanda bir fırsattır. Yakın tarihimiz
bunlarla doludur.
Cidden
bir yolsuzluk var ise kararlılıkla bunun üzerine gidilmeli ve hesabı sorulmalı,
yok iş fitne çıkarmak ise, bu fitneye her kim sebep olmuş ise, savcı da olsa,
hâkim de olsa, general ve paşa da olsa hakkından gelinmelidir. Ki bir sonra bu
benzerine bir başkaları yeltenmeye cesaret dahi edemesin…
Her
özgürlüğün bir bedeli vardır. Tekrar ikinci bir 28 Şubat yaşamak
istemiyorsanız, Mısır’ın, Suriye’nin konumuna düşmek istemiyorsanız emanete
sahip çıkınız.
Zaman;
şimdi zulme karşı mağduru, küfre karşı İslam’ı destekleme zamandır. Zaman
namerde karşı merdin yanında durma zamanıdır. Zaman ülke çıkarlarını, şahsi
çıkarlarımızdan öne alma zamandır.
Bilinmeli
ki, sonuçları itibarıyla gafletin bedeli, ihanetten daha ağır olur.
Ant-181213
Kaynaklar:
1-Mehmet
Oruç “Dinlerarası
Diyaloğ Tuzağı”
2-Ergün
Poyraz “Amarika’daki
İmam”
3-Alpaslan
Işıklı “F.G ve Laik
Sempatizanları”
4-Necip
Hablemitoğlu “Köstebek”
5-Kadir
Mısıroğlu “Gurbet İçinde
Gurbet”
6-Graham
Fuller “Siyasal İslam’ın
Geleceği”