Hep yanlış zamanda ve hep yanlış mekânlarda bulunmuşumdur. Sanırım hatta eminim ki tüm suç bende…

 

Zamanlama hatası olmasa da müdahil olduğum her neresi ise görmezden gelinmek ve yok sayılmak oldukça can sıkıcı bir duygu. Gerçi alışmaya mı başladım ne, her neyse…

 

Bilirim fazla naz âşık usandırır ama ara sıra bazı şeyleri yansıtmak zorunda hissederim, insanların bazı şeylerden bihaber olduklarını düşünerek ya da umurlarında olmadığım kanaatine vararak.

 

Son zamanlarda, karalayıp duruyorum ve oldukça da hoşnudum bundan. Adeta esareti altındayım kalemimle yolu kesişen duygularımın. Gerçekten de tuhaf bir duygu ruhumu sarıp sarmalayan. Yok yok tuhaf değil, oldukça mutluluk verici.

 

Akabinde ise gelen yoğun bir merak okunup okunmadığıma dair. Kısaca fark edilmek ve kabul görmek…

 

Farkındayım da çoğu şeyin diğer yandan, gerçi kabullenmesi zor ama yine de farkındayım. Bazen ne doğrudur ya da yanlıştır, bunu da çözebilmiş değilim ayrıca. Ya da uzağımda veyahut yakınımda olan nedir, kimdir…

 

Bir yandan ise, mantığım ve duygularım oldukça karman çorman olmuş halde arz-ı endam etmekte…Görüntü ise oldukça net. Sanırım dam anteninden uyduya geçince oldu tüm bunlar. Şaka bir yana, her şey gün gibi ortada.

 

Aslında tüm yaşadığım tam manasıyla bir beyin fırtınası. Kim kimdir, neyin beklentisini taşır insanlar ya da hatalı mıyım ya da suçlu muyum gibi sayısız soru geçmekte aklımdan ardı sıra.

 

Kabullenmek ya da kabullenilmek… Mümkün mü acaba bertaraf etmek bu hissiyatı ya da o kadar da önemli mi ki, sorgulayıp duruyorum.

 

Varlığımız ve etrafımızdaki varlıklar ya da kimliğimiz sorgulanan ya da hiç mi hiç önemsenmeyen. Bu sıkı bir yöntemdir psikolojide yok saymak adına görmezden gelmek ve sıklıkla da maruz kalmışımdır bu yönteme. Ve kanıksadım da artık…

 

Yazmak gerçek manada değiştirmekte beni her ne kadar bunun farkına yeni yeni  varmış olsam da…

 

Hep elindekilerle yetinmiş biri olsam da daha iyiyi, daha güzeli yapmak biz insanlara dair. Her ne kadar güçlü bir iradeye sahip olduğumu bilsem de, sonuçta nefsi olan bir garip kulum işte. Sevgi, başarı, kabul görme ve nicesi… Her birimizde hâsıl değil mi tüm bu duygular, tabii ki dozajları farklı olsa da…

 

Bir takım şeyleri görüp, kabullenmenin bir erdem olduğuna inanırım. Ne yazık ki pek de yoğun yaşanmayan bir hissiyat bu bahsettiğim.

 

Her şeye rağmen, emin olduğum bir şey var ki; içimde barındırdığım inanç ve sevgi ile kolay kolay pes etmeyeceğim bu sefer. Kabul, çok şeyden vazgeçtim ömrüm boyunca ama hiçbir hayalime ya da idealime bu denli sıkı sıkı sarılmamıştım.

 

Hep ama yetmişimidir kendime ve yetinmişimdir sahip olduklarımla. Ama birazcık daha fazlasını istemek de bir suç olmasa gerek.

 

Evet, sanırım geçirdiğim evrimin bir üst basamağı dile getirdiklerim ve yaşadıklarım. Ve tabii ki, şu an içinde bulunduğum halet-i ruhiyem.

 

Bir sonraki basamak ya da geçiş ne olabilir, doğrusu ben de bilmemekteyim. Ama bildiğim bir şey var ki; doğru bir istikametteyim ve gideceğim oldukça uzun bir mesafe var.

 

Hayattan o kadar çok alacağım var ki, kendi adıma mecburum buna, kendim için sadece kendim için. Ve kullanıma sunulan hayatın her alanına da talibim. Elbet oturacak bir yer bulacağım eninde sonunda…

 

Saygılarımla…

 

( Alacaklıyım Hayattan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2/3/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.