Kafası artık ezberi
kaldırmıyordu. Aynı repliğe takılıp kalmıştı saatlerden beri. Kaçıncı
okuyuşuydu oysa. Derin bir iç çekti ve tekstleri üzerine bıraktığı masadan
tekrar eline aldı. Şimdi de kelimeler bulanık gözükmeye başlamıştı okurken.
-Olacağı buydu, deyip
kalkıp mutfağa gitti. Bir fincan dolusu koyu ve şekersiz kahve doldurdu. Gece
yarısından beri içtiği kahvenin haddi hesabı yoktu. Odaya yönelip tekrar
bıraktığı kendini koltuğa. Pakette kalan son sigarayı da yakıp ta içine kadar
çekti. Bir yandan da titreyen ellerini inceleyip sabit tutmaya çalışıyordu.
Günlerdir hatta haftalardır uyku tutmuyordu gözlerini.
Tüm düzeni artık çığırından
çıkmıştı. Ve bile bile zehirliyordu kendini hiçbir şeye aldırmadan. Ama
öylesine mecburdu ki zira kısıtlı bir zaman vardı önünde. On beş gün sonra
oynayacağı tiyatro oyununun galası yapılacaktı. Gün içerisinde deli gibi
koşturuyor, rolüne çalışıyor ve uyumuyordu da. Daha doğrusu bilinçaltının
gizemine kapılıp kendini uyanık tutmaya çalışıyordu.
Rolü almak için
çılgınlar gibi didinmiş-ti. Senelerdir bu sektörde olmasına rağmen yeni çıkmıştı
bu fırsat önüne. Öncesinde dizilerde önemsiz roller üstlenmiş ve birkaç reklam
filminde oynamıştı. Oysa ona gereken istikrarlı bir iş ve yeterli bir maaştı. Tüm
bunları yapmaya öylesine mecburdu ki… Zorlayan harcamaları vardı ve asla
kimseye sırtını dayamamıştı bu güne değin.
Konservatuvarda bir
hocası sayesinde kapmıştı bu rolü. Aslında çok iyi bir oyuncuydu Leyla ama bir
o kadar da şanssızdı. Ömrü boyunca neye el attıysa bir türlü arkası gelmemişti.
İş yaşantısında da özel hayatında da başı dertten bir türlü kurtulmazdı.
Prensiplerine sıkı sıkı bağlı olduğu için gelen her teklifi kabul etmeme gibi
bir huyu vardı üstelik. Hele ki camiada hatırı sayılır bir yeri olan yönetmen
sevgilisinden de ayrılınca işleri bıçak gibi kesilmişti.
-Yine başladın,
Diye söylenmeye
başladı. En kötü huylarından biri maziye dalıp hatalarını tek tek analiz
etmekti. Oysa önünde uzun ve aydınlık bir yol vardı her şeyin ötesinde. Ama ne
yapar eder bir şekilde, kuruntularıyla iç huzurunu bozardı. Birdenbire yüzü
aydınlandı tüm bunları düşünürken. Zaten hep de böyle olmaz mıydı hele ki Suat’ı
tanıdığından beri. Yaklaşık altı aydır çıkıyorlardı Suat’la.
Oturduğu yerde
doğruldu. Gülümsüyordu bir yandan. Tanışalı çok kısa bir süre olmasına rağmen
evlenme kararı almışlardı. Öylesine rahat bir adamdı ki Suat ve bir o kadar da
güvenirdi Leyla'ya, hem de her konuda.
Üstelik çok iyi bir
hekimdi ve hep de söylüyordu Leyla’ya bu denli yoğun çalışmaması gerektiğini.
Ona kalsa hemen evlenirler ve Leyla da evinin kadını olurdu. Ama öyle miydi
Leyla’ya göre? Hiç mi hiç niyeti yoktu Leyla'nın gün boyu evde oturmaya.
Öylesine emek vermişti ki hem kendine hem mesleğine. Zor şartlar altında konservatuvarı bitirdikten sonra ne iş bulsa çalışmış bir yandan da kariyerini ilerletmek için
senelerce hocalarına asiste etmişti.
Uykusuzluktan gözleri
öylesine yanıyordu ki. Yatsa bile nasıl uyuyacaktı ki. Kafein yine etkisini
göstermiş ve canlanmıştı gecenin bir yarısında. Yapıp yapmama konusunda kaç
gündür kararsızlık çekiyordu ama uykuya da öylesine ihtiyacı vardı ki.
Uzandı çantasına ve Suat'ın ona uyumasına yardımcı olması için verdiği uyku ilacının kutusunu
çıkardı. Oldum olası ilaç kullanmayı sevmemişti.
-Denemekten ne çıkar,
Deyip iki draje birden
attı ağzına. Ayaklarını altına doğru çekip yasladı başını ve tatlı bir uykuya
daldı.
Devam edecek…