Mahiyetini tasavvur etmek artık fallara kaldı sarf edilen sözcüklerin. İnanmakla inanmamak arasında kayan bir balans. Ne koymalı ki kefeye. Bir tarafı boş kalıyor her defasında. Denge kaydı mı tutturmak ayarı sil baştan.

 

Ne çok şey sil baştan. Kimine göre dostlar, dostluklar, kimine göre kurulu düzen ve sayısız öngörü ve her kafadan çıkan sayısız ses gürültü kirliliği mahiyetinde. Ne dâhil etmeli ki o bir türlü tutturulmayan kıvama. Biraz inanç biraz huzur biraz da aşk belki. Tabii ki hala mümkünse yetinebilmek. Elekten geçtikçe daha azalıyor mahiyetini koruyan ne varsa.

 

Fırtına çıkacak belli ki. Sessizlik buna delalet. Fırtına sonrasını düşünmek korkutucu. Zayiat  oldukça muhtemel zira.

 

Skala tam da başucumda. Nitelendirmem gereken onca nicelik var. Nice nitelik can çekişmekte. Bilmez miyim can çekişen bir ruhun telaşı işte tüm yaşanan.

 

Derecelendiren değilim ama bilmekteyim derecelendirmenin neye mahal vermekte olduğunu. Amaç da bu değil mi ve olmadı mı bir ömür boyu. Kıyas kabul etmeyen ne ya da kim varsa sakınmadan ve çekinmeden ölçüp biçmekteler. Kolaydır yargıya varmak öyle kolay ki. Ve kolaydır zihnin derinlerine yerleştirmek: Yeter ki bellekteki profile uysun. Kadınların ve erkeklerin zihniyetleri her ne kadar zaman zaman çelişse de illa ki bir noktada buluşmak öyle olası ki.

 

Dikkat çekmek adına uçta yaşayan kim varsa ve halis munis bir karaktere atılan o çalım. Belki de örtmek için tüm kiri pası adil olmadığı halde. Baskın çıkmak her seferinde ve dominant karakterlerin liderlik coşkusu.

 

Liderlik tanımı her sektörde ve her katmanda sürüp götürmekte peşindekileri mıknatıs gibi üstelik. Olası ihtimalleri muhtemel şahıslarla en üst seviyeye çıkarmak. Her ne kadar zıt kutuplar çekse de birbirini bir o kadar farklı düşmek de var haritada.

 

Olaylar gerek üçüncü sayfalara haber olan gerekse manşette vurucu bir taktikle yer bulan. Her kim ise müdahil normal değil mi netice itibariyle her birimiz senaryonun kahramanlarından biriyiz.

 

Kıyıda köşede kalmışından tutun ön saflarda yer alan para babalarına kadar. Ama ne olursa olsun kanaması dinmeyen onca yara: Kadın ya da çocuk ya da sırasını bekleyen ve asla sırası gelmeyecekmişçesine gününü gün eden.

 

Derken vadesi dolan ve en baştan başlayan ilkmişçesine. Ne fark eder ki ilk ya da son yeter ki ilk sırada yer alsın isteklerimiz. Her istek de muhtemel mahiyette gerçekleşecek diye bir kaide de yok kim ne derse desin. Sözcükler, açılan yaralar ve dinmek bilmeyen nice taciz: İster fiziki ister duygusal bağlamda. Mobbing diye nitelendirilen ve kaynağı belirsiz. Dokunmanın da ötesinde ruhsal işkence ve ölümden beter ne varsa yıkan. Güllük gülistanlık olsa keşke her şey ve her bir santimetrekaresi bu dünyanın.

 

Görünen ve altta yatan sayısız etmen. Sonuç mu? Biraz yalan biraz abartı ve çoğunlukla duyguların karman çorman devri âlemi. Adı da; mutluluk. Biraz gerisinde kaldınız mı acımaklı ya da alaycı bir eğilim. Belki bariz belki gizli saklı ama genelde maruz kalınan. Belki de bu yüzden kabuğa çekilip bir o kadar başını kuma gömmekte fayda var.

 

Tutkulu bir aşkın dibe çöken tortusu, yanık bir sevdanın buram buram tüten dumanı hatta elde kalan maliyet raporu. Neyse kar ya da zarar ve ödenmesi gereken birikmiş faizi adı bedel olan.

 

Yanık bir türkü ne çağrıştırıyorsa belki nihavent makamında yürek burkan bir beste sözlerini bilmediğiniz ama her bir dizeye yürekten yerleştirdiğiniz: Aşk gibi, yalan gibi, sevda gibi hatta bir o kadar melankolik. Belki de şizofren bir bakış açısıyla sürçü lisan eden bir ruh hem de zamanı ve mekânı belirsiz. Bırakınız sonucu yeter ki hissedin derinden ne yaşıyorsanız. İsterse yüksek bir bedel ödeyin. Her ne kadar anlık bir o kadar ömürlük olsa da.

 

Yaşamlar, çalıntı ruhlar ve dozajı belli olmayan nice gereksinim. Siz koyun adını. Bir kere olsun siz koyun. Nasıl ki adınızı ve yaşantınızı seçme şansınız yok sadece siz koyun adını o yaşanmışlığın ve yaşanacakların belki de hiç mi hiç yaşama ihtimalinin bulunmadığı. Yaşayacakmışçasına ve bilirmişçesine hatta yanılacağınızı bile bile.

 

Sadece isteyin ve yaşayın: Özgürce ve olabildiğince ölmeyecekmişçesine oysa ölüm bir adım uzağınızdayken. Tadının damağınızda kalacağını bile bile üstelik.

 

( Bile Bile başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.06.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu