İstimlâk edilmiş bir
ruhun gölgesi
Düştü üzerine bağnaz
kimliğimin.
Ne varsa depreşmiş
Ne varsa kırılgan
Ah, o şen kahkahalarım
Şu muhalif kimliğime
tercüman.
Duyarsız sanma asla
Ne de taş kalpli
Bak, çoktan çıktım yola
Kolay mıdır geçirdiğim
evrim
Hükmünde iken
tükenmişliğin.
Yaratan’ın nezdinde ne
isem
İşte aslolan o gerçek
ben
Asla taviz vermeyen.
Umarsız bir o kadar
uzlaşılmaz
Tutumsuz duygularım
İle çevrilmişken bir o
kadar vurdumduymaz.
Yeknesak nöbetler
başucumda
Yoksunluk çoktan kuşattı
Ve içimde biriken o küf
kokulu mazi…
Ana saygım sonsuz
En az duyduğum inanç
kadar
Hiç kalmamıştım bu
kadar yoksun
Uzağında sahip olduğum
ne varsa.
Evet, tutumsuzum tüm
duygularımda
Harcarım tümünü
Uğruna koruyup
kolladığım ne varsa.
Yetmem, yetemem
İçimdeki burukluk
Yalan yanlış
demlenirken.
Afakî bir umut, hatta
Tutarsız bir döngü…
Yolun başı ya da sonu
Bak hala elinden
tuttuğum
O küçük çocuğun deli
dolu ruhu…
Kıyamet koptu kopacak,
Hayra alamet değil bu sessizlik
Yağmur yağdı yağacak
Akar yaşlarım sıcak sıcak.
Yeşeren umutlar sevgiye
hasret
Bu devran her daim
dönmeye namzet.
Ah, gönül ne
hissedersen hisset
Eşkâlin belirsiz
olmadığı kadar
Sonu olsun olmasın bu
yolun
Söyle neye yarar,
açmadıktan sonra
Adına umut denen tomurcuk…