Sıradanlığın teferruatı
belki de yozlaşmaya rest çeken. Kanaatkâr bir yansıma gökten yere düşen. Ne bir
meteor ne bir gök taşı. Direkt denizden gelen bir esinti, aşk kırıntıları
taşıyan.
Soluksuz kalmak kadar
yadsınamaz ve o boğucu atmosfer tutanaksız devinimin süre gelen ve yersiz
muafiyeti.
Olması gereken değil
rest çeken ölümsüz ruhların canhıraş telaşı sona beş kala.
Üç beş kırık eşya
atalardan miras ve öğretiler korunaklı ruhun izdüşümünde işgal eden duyular
bitimsiz bir sabır ile kinayelerin dolduruşuna gelmişken.
Zafiyeti olsa olsa
kırılganlığın hatta yadsımanın tarafsız öngörüsünde istem dışı bir muafiyet.
Kılı kırk yarmak ne
haddime. Ola ki itinayı esirgeme var mı senden kötüsü.
‘’Tuhaf belki ama
mutluluk düştü payıma,’’ diyebiliyorsam vardır bir hikmeti.
Üzünçler beklemede yine
aslında kifayetsiz sanrıları ile işgal etme gayesi ve dürtüsü ile dolu
sürüncemedeki tüm yanılgılar nihayete ermiş.
Dolu dolu heybem.
Gerekli gereksiz ne varsa tıkmışım. Geçmişten yadigâr anılarım bir gözünde,
suskun ruhum diğer yanda. Olması gereken ve ifşa edilmiş o kanıksamalar ise
ayrı hikâye. Duyumsadığım ve tüm radikal kabullerim ise ön sırada saf tutmakta.
İnancın yeri ayrı.
Benliklerin kabulsüz desturları ne derece önem ihtiva edebilir ki. Önceleri az
kaygılanmıyor değildim hani. Ne için kime neyi izahat etme yükümlülüğüm var ki.
Tut ki bir yalan tut ki bir esaret tut ki hicap edilen bir yalan torbası istem
dışı ve tıkış tıkış.
Rabıta nasıl da yüksek.
Sistem nasıl karışık.
İşte demlendi gönül hem
de olmadığı kadar. Tadı ayrı güzel demlenmiş ülkülerin seyri ayrı hoş. Bir
tutam hüzün de attım mı içine mümkün mü geri çevirmek zamanı. Sür git düşler
her ne hikmetse ve sür git vefasız aşk. Aşkın tecellisi biraz sarımtırak.
Sırnaşık hüznün o koyulmuş rengi gün bitiminde gönlü dağlayan.
Damlıyorum bir bir,
damlatıyorum kelime kelime, tutunuyorum o kırık dala: Kökü sağlam ne de olsa ve
bir o kadar işlemiş işime. Somurtuk suretlerin akıl almaz o ahenksiz ve bozuk
akortları bile ayrı güzel. Haz aldığım şu hayatı kime ya da neye değişebilirim
ki.
İklimsiz düşlerin
kızıyım ne de olsa hem de kendimi bildim bileli.
Yoz yankıların aksiyim
her daim kendini bilen.
Yontuların, sancıların
tortusuyum çoktan çöreklenmiş suyun dibine.
Körelmiş inançların tek
tutanağıyım ezelden beri aşka âşık.
Sırra kadem basmış
sanrılar artık yokluğa terfi etmişken varlıklı varlıklar eşlik ediyor eşkâlime.
Ne hükmeden ne
hükmedilen. Olsa olsa ışığını korumakla mükellef bir kul içi her daim aydınlık
ve kıpır kıpır. Yadsımak ne mümkün hayatı. Ne mümkün geri çevirmek aşkı. Tüm
dostlar buyurun gönül soframa: Her birinize ayrı ayrı yer var şu gönül dergâhında.